"Çöp, çöp, çöp! Nerede bu sikik çöpler?" Söylenerek boş su şişesi arıyordum. Neden mi, intikamımı tamamlamak için. Bitti sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Onu anasından emdiği kolaya pişman edeceğim. "İçtiğin kolaları düşünüp bir daha kola içmeyeceksin yakışıklı." Sonunda yerden bulduğum şişeyle eve koşmaya başladım. Hızla dolabı açıp buz gibi ZE KOLAYI şişeye doldurdum ve şişenin kapağına birkaç delik açtım.
İntikam vol2 başlasın.
Apartmandan bisikletimi çıkarıp son hızla o iğrenç mahalleye sürdüm. Sonunda geldiğimde berberin köşesine sinip beklemeye başladım.
12.03, bekle.
12.25, bekle.
13.08, artık bekleme. Sindiğim yerden doğrulup berbere girdim ve "O çocuk nerede oturuyor?" dedim. Bu kez oturduğu yerde beni şaşkın bakışlarıyla süzen adam "Sen neden başkanın oğlunu arıyorsun iki gündür, iş mi isteyeceksin?" Ne başkanı? Boş işler başkanı mı? "Ne başkanı?" Kaşlarımı kaldırarak sorduğum soruya gelen yanıt "Ne başkanı olacak, belediye başkanı." olmuştu. Şaşkınlığımı gizleyemeyerek bir "Oha!" çektim. Kimin oğlu olduğu beni ilgilendirmiyor, ona gününü göstereceğim. "Her neyse, nerede oturuyor, evi nerede?" Tekrarladığım soruya sadece omuzlarını silkerek bilmediğini göstermişti. Ne demek bilmiyorum! "Eğer söylemezsen bisikletimle dükkanına dalar, camlarını kırarım. " dediğimde kaşlarını çatmış ve ayağa kalkmıştı. "Hele bir yap, o zaman seni jiletlerim küçük kız." Beni tanımıyor. Dudaklarım sinsice kıvrıldığında bisikletime doğru adımladım. Kaldırımın kenarından iki tane de taş alıp sepete koydum ve bisikletimle dükkanın karşısında durdum. "Eminsin, değil mi? Duyduğuma göre camlar pahalıymış." Dükkanın önünde bana öylece bakan otuzlu yaşlarda olduğunu tahmin ettiğim adam hiçbir şey söylemeyince bisikletimle dükkanına sürdüm. Hızlı sürdüğüm için önümden çekilmişti ve ben de dükkanına sert bir giriş yapmıştım. Bisikletim etrafı dağıtırken bende bisikletten sarkıttığım ayaklarımla bir şeylere tepip düşürüyordum. Umarım akıllanmıştır, yoksa camları indirmeme saniyeler kalmıştı, camlarından olacaktı. Dükkanın içindeyken bisikletten inip elimle dükkandan çıkardım ve dışarıya park ettim. Sepetten aldığım taşları görmüş olacak ki, "Dur!" diye bağırdı. Ona dönemeden sinsi gülüşüm bozulmuştu. Biri ensemden beni tutup bisikletten indirdi. Şu çırpınışlarımın bir faydasını görememek gözlerimin seğirmesine neden oluyordu. "Beni mi arıyorsun?" Tenk gad. "Vay, koçum. Ben de tam beni terkeden kenkam nerede diye arkadaşa yol tarifi sormuştum. " Hala yüzünü göremediğimden ne tepki verdiğini de anlayamıyordum. Şu an sadece ensemden bir yerlere doğru sürükleniyordum. "Dur ülen! Bisikletim kaldı. " dediğimde "Bisikletini siker atar, amına koyarım. " diye tıslayan Kaan'a olabildiğince dönüp "Ne kadar da terbiyesiz, hiii!" dedim. Beni öne doğru itmesiyle yere düşmüştüm. "Şerefsiz, gavat, pezevenk, kafir!"
Nereye geldiğimize baktığımda boş bir ara sokaktaydık. Asıl şimdi sıçtık! "Sen mal mısın kızım? Hah- pardon kızım dememeliydim, değil mi? Eşkıya mısın sen ulan? Dükkan dağıtmak ne?" Sanki kendi dükkanı. "Ne bağırıyon yani, kuyruğu kesilmiş it gibi. " Hala yerdeyken şu ettiğim laflarla beni tekmelemesini bekliyordum. Hızla yanıma adımlarken ellerimi yüzüme siper ettim. İnşallah hızlı vurmaz. Amin.
Herhangi bir şiddet belirtisi hissetmediğimde ellerimi yüzümden çektim ve bana uzattığı eline baktım. "Kalk!" Emir veren ses tonuna aldırmadan kendi çabamla ayağa kalktım. Oruç oruç dayak yiyorum Allah'ım, gör şu garip Tokatlı kulunun halini. Sert bakışlarımı gözlerine diktiğimde "Neden arıyorsun beni, neden bırakmıyorsun peşimi?" dedi. Neden bırakmıyordum, intikam almak için. "Bitmemiş bir intikamım var. O yüzden arıyordum," dediğimde ise kaşları alayla havaya kalkmış dudakları ise yine alayla kıvrılmıştı. "Sen, benden, intikam, alacaksın?" Soru sorar gibi hecelediği kelimelere sövmeden edemezdim. "Ağzına sıçtığım!" Kaşları bu kez sinirle havalanırken ben hala sinirle suratına bakıyordum. "Ben uzun zamandır ilk defa biri benimle kanka olmak istiyor, kanka buldum diye seviniyordum. " dedim ve derin bir nefes alarak devam ettim. "Önce iyi davrandın sonra kötü. Aptalım diye mi yaptın bunları? Benimle alay etmek hoşuna mı gitti?" Sinirle ağzımdan çıkanlara kulak asmıyordum. "Biz seninle kanka falan olmayacağız, çocuk değilsin! Kendine gel. " dediğinde bakışlarım istemsizce yere düşmüştü. "Ama kankayız demiştin," Çatallaşan sesimle onun yanında daha fazla küçük düşmemek için hızlı adımlarla eve doğru yürümeye başladım. Gözlerimden bir damla yaş ayakkabıma süzüldü. Elimin tersiyle sildim ve "Amına kodumun çocuğu seni!" dedim. "Dalağını siktiğim. " diye de devam ettim tabii.