Huzuru ten de değil ruhta aramalı insan

29 2 0
                                    

Ruh birleşmeliydi önce. Ruhsuz hiçbir şey olmamalıydı. Ten sonrasıydı, bir yolunu bulurdu o. Lakin daha bencilceydi, ruhsuzların işiydi genelde. Ya da ruhunu kaybedenlerin. Çoğumuz kaybedenlerdendik; kimimiz pes etmiş, kimimiz hala arayışta. Arayıp bulamamışta. Sevginin önüne geçmeyi başarmıştı çoğu şey gibi. Sevişmek; dilden dile aktarılırken benim dilimde sevginin ötesi olarak kalmıştı. Toz pembe hayallerim kadar saf ve masumdu, kirletemezdim. Çoğuna göre geri kafafalıktı. Doğrudur, hep derim zaten ben yanlış devirin insanıyım diye. Gönderin beni eski zamana herkesleşirim anında.

“Sevişeceğiz seninle. Adile Naşit’in Tarık Akan’a dediği gibi. Yeni kuşak bilmiyor bunu.”

Mutsuzlardandık, ruhsuzlardan önce. Sonra mutluluğu öğrendik, hemen ardından terkedilmeyi. Ardı arkası kesilmeyen acıları tattık. Sevmek güzeldi sevilmek kadar olmasa da. Kimdik biz ya da kimlerden. Onlar bizden değildi. Uçamadık mutluluktan; mutsuzluktan düştüğümüz kadar. Meleklerden yanlış şeyi çalmış olmalıydık. Aşk olmamalıydı, kanatlar duruken; uçardık düşmektense. Acı çekenlerin yanında mutlular hiçti. Bir şeyler uğruna acı çekiyordu insanlığın büyük bir kısmı. Şöyle bir bakınca ne kadar da boştu. İçi sadece acıyla doldurulmuş bedenler, nefret kusan ağızlar. Tek suçlu             ruhu bilmeden bedeni fethedenler. İki dirhem bir çekirdek olurken merhem olamayanlar. Baki duygularımızda bakir olamamışlar. Ateşten korkup kaçanlardı arkalarına bile bakmadan; yanıp kavrulan bizlere. Öldürmedi bak yaşıyorum. Yaşamaktan çok yazıyorum. Masumiyet yitirildi artık. O da hiçleşti, kalmadı. Azımsanacak insan tutmaya çalıştı; toplum bıraktırdı. Sahi toplum demişken, kadın neydi toplumda? Duyguları bastırılandı kadın; namustu. Arzularını bastıramayanlar günahkardı.

Mavi KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin