"Ya bekle, gitme. Tamam, sana bir şey söyleyeceğim. Gel benimle." Dedi ve yanıma gelip bileğimden tuttu. Odasının içinde yaklaşık 2 metrelik küçük kare oda türü bir yere doğru yürümeye ve beni de götürmeye başladı. Kapıyı açtı ve içeriye girdik. Burada ne var böyle her yer fotoğraf, çekmece ve dolap? O sırada Mert konuşmaya başladı.
"Biliyor musun ben neden böyle havalıyım? Ya da öyle davranıyorum? Ben ortaokuldayken sümüklünün biriydim! Kendimden bihaber, tek yapabildiği şey hiçbir şey yapmadan arkadaşlarının onu dışlamasını sağlamak olan biri... Düşünsene, hiçbir çaba sarfetmeden dışlanıyorsun. Ne kadar ilginç, değil mi? Kendime hiç özen göstermezdim, bu nedenle hep dışlandım, hep dışlandım!" Çekmecenin birisini açıp içinden birkaç resim çıkarttı. "Bak, bu benim küçüklüğüm işte. Günün birinde kendi kendime dedim ki 'Ya sen neden böylesin? Böyle olmak ya da olmamak senin elinde olan bir şey Mert. Artık bıktım böyle sümüklünün teki olmaktan! Hayatımı değiştirmek benim elimde olan bir şey...' Ya sana neden bunları anlatıyorum hiç bir fikrim yok, ama anlatınca sanki rahatlıyorum... Neyse, sonra da kendime özen gösterip böyle oldum işte. Belki yalandan, ama böyle oldum..." Gözleri dolmuştu.
" Önemli olan iç güzellik, dış güzellik değil..." Dedim titreyen ve kısık sesimle.
"Efendim?" Dedi. Kısık sesle söylediğim için çok anlaşılmamıştı. Konuyu değiştirmek için demin önce fotoğrafları çıkartırken yere düşen bir gazeteden kesilen parçayı almak için yere eğildim ve aldım. Yukarı doğrulup gazete parçasına göz gezdirdim. Nasa yatak çeşitlerini denetip en rahat olanını seçecek birisini arıyor, ve en rahat olan yatakta 3 ay boyunca yatan kişiye 3 ay sonunda 1 milyon lira verecek yazıyordu. Bu nasıl habermiş ya? Gazete parçasını Mert'e gösterip "Tam da beni arıyorlar, ama gazete basılma tarihi 2013 müş ya."Dedim ortamdaki basık havayı değiştirmek için hafif gülümseyerek. O da dolu dolu gözleriyle bana gülümsedi. O sırada annemin sesini duyduk. "Derin kızım hadi gidiyoruz gel buraya." Salondan odaya doğru seslenmişti. Mert'e hoşçakal deyip tam gitmek için arkamı dönmüşken Mert bir kez daha bana seslendi.
"Derin..." Mert'e geri döndüm. Söyleyeceği şeyi bekliyordum. Eline verdiğim taşı Mert'in anlattığı şeyden dolayı kaskatı kesilmiş olan elimi açıp avcumun içine geri koyarak "Al bu taşı." Dedi. Ona gülümsediğimde o da bana gülümsedi. "Bu arada... Anlattıklarımı kimseye anlatmasan?" Başımı onay anlamında sallayarak "Bana güvenebilirsin..." Dedim. "Peki, güveniyorum."
_________
Yatağımın üzerine oturmuş elimdeki taşa bakıyordum. Önemli olan dış güzellik değildi ki, tamam belki dış güzellik de önemli olabilirdi ama ikinci planda yer alıyordu benim için. Hem havalı olunca insan bence daha da acınacak duruma düşüyor, ben havalı değilim ne değişiyor yani? Sadece insan üstüne başına biraz dikkat etsin, o yeter. Asıl önemli olan kalp güzelliği. Ayrıca, bence Mert'in küçüklüğü de gayet sevimliydi.
Kafamdaki düşüncelerden arınıp elimdeki taşı komodinimin üstüne bırakıp telefonumla uğraşmaya başladım. O sırada telefona bildirim yağmurları gelmeye başladı. Şimdi hatırladım ya, telefonun wifisi kapalıydı açınca yığınla mesaj geldi.
Whatsapp'tan 11 yeni mesaj
7 yeni mesaj
3 yeni arama
Yuh arkadaş! İstesem bukadar bildirim gelmez. İyi ki telefonu 2 gün elime almadım!
7 yeni mesaj
Prenses'ten 5 yeni mesaj
Kanka
Naber napıyosun
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Okul Bitti Mi?
HumorAslında yaz tatili geldiği için sevinen, ama yaz tatilinde sadece yatmaktan başka hiçbir işi olmayan Derin'in hayatı işte bu kadar sıradan ve heyecansız.. Ama bir dakika, o da ney öyle? Bu yaz tatili hiç de öyle geçecek gibi görünmüyor! Derin'i bu...