-KAYRA-
"Anneye merhaba de kızım."
"Bebeğim..."
"İkinizin bebeğini bu derece güzel olacağını düşünmemiştim."
"Adı ne olacak?"
"Kayra'ya ne dersiniz?"
"Tebrik ederim Kristen. Dünyalar güzeli bir kız bu."
"Anne!" Ter içinde, gördüğüm kabustan uyandım. Annem, babam, sevdiğimiz herkes... Başımda oturmuşlar benimle ilgili bir şeyler söylüyorlardı.
Doğduğum gün...
İnsan bebekler yeni doğduklarında o güne dair bir şeyler hatırlamazlardı. Ama bizler... Vampirler, melekler ve daha bir çok ırk, doğduğumuzdan bu yana gördüğümüz, duyduğumuz her şeyi hafızamıza kaydedebiliriz. Doğaüstü yeteneklerimiz bize doğuştan verilir. İki farklı ırktan gelmişsek eğer, bazen ikisinin özelliklerini, bazen de en baskın olan ırkın özelliklerini alabiliriz. Mesela ben. Annem insan, babam ise vampir. Babamın kanı baskın olduğu için doğduğumdan beri bu lanetle yaşıyorum. Çocukluğumda bu epeyce zor olsa da şuan alıştım. Ama bunu tek başıma başarmadım.
Dallas... Cennetten düşmüş meleklerden olma, muhteşem kanatlara sahip, benim kızıl meleğim, Dallas. Doğduğumuz büyülü şehirden beri benim en büyük destekçim o oldu. Şimdi ise dışarıdayız. İnsanların evlerinde, şehirlerinde dolaşıyoruz. Ailelerimizden ayrıldık çünkü vampir ırkının yaratıcısı Lilith böyle istedi.
Bir görevimiz var. Kan küresini bulup ona götürmek. Kızı Diana'nın yarattığı şehri, Arkadya'yı bulup orada görevimizi sürdürmek. Eğer bulamazsak, ailelerimizi sonsuza kadar kaybedeceğiz.
Ve birbirimizi de...
Cennet'in başmeleklerinden olan Raphael, binevi Dallas'ın dedesi, bize bu yolculukta yardım etmek üzere büyülü şehirden gönderilecek. Başımızda bizden daha tecrübeli birisinin olması içimi biraz ferahlatsa da, yine de korkuyorum.
Hem de çok korkuyorum...
"Korkma papatya, ben yanındayım." Dallas uzandığı ağacın gövdesinde kanatlarını gererek uyandı. Ona bir kol mesafesi uzakta olduğum için eliyle bileğimi kavradı ve kendisine doğru çekti. "Kızıl saçların alev almış. Bizi yakmayı mı düşünüyorsun yoksa?"
Görmeyeceğine emin olduğum zaman gülümsedim. "Senin alevine karışırım ancak. Bize bir şey olmaz o zaman." Daha da yakınlaştırdı kendisine, kokusunda tüm çiçekleri barındıran adam...
"Bir bakmışsın ki karışmış saçım saçına, dans ediyor alevlerin arasında. O zaman beraber yanalım papatyam."
"Söz mü?"
"Söz kızılların en güzeli, söz."
İtiraf edilemeyen duygular, daha da imkansızlaşıyor Dallas'ın kolları arasında. Ağzımın içerisinde çıkmak için dans eden kelimeler, yutunca boğazımı parçalayarak iniyor kalbime. Bir şeyler var. Ama tarifi yok. Ya da ben kısacık ömrümde böyle bir hissi hiç görmediğim için bilmiyorum. Bildiğim tek bir şey var, o da bu hissin sahibi tam yanımda.
"Ee, şimdi ne yapacağız?" Soruyu duyunca birden huysuzlandı Dallas. Bilmediğini anlayıp hemen değiştirdim konuyu. "Umarım bizi güzel bir yer bekliyordur. Pembe ağaçların, mor gökyüzünün olduğunu duydum annenden." Dallas'ın anne ve babası -Mia teyze ve Zac amca- Arkadya da tanışmışlardı. Büyülü şehire döndüklerinde bize hep orada geçirdikleri anıları anlatırlar, ne kadar güzel bir yer olduğundan bahsederlerdi. Ama Arkadya Diana'ya bağlıydı. Bir kaç ay önce ölüp Araf'a sıkıştığında, dünya üzerinde yaptığı tüm büyüler sıfırlanmıştı. Buna Arkadya'da dahildi. Maalesef...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARKADYA (ASKIDA)
VampirosÖlüm gibi sessiz, ceset gibi soğuk sokaklar. Taşları kanla boyalı yollar, son nefeste verilen çığlık gibi amaçsız, umutsuz bekleyişler. Huzurun olmadığı, inancın köreldiği bir şehir. Kin ve nefretle doğan tecavüz kurbanı bebekler. Yalanlara aşık kad...