(Lütfen okuyan papatyalarım, oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Sizi seviyoruz! ❤)
- DALLAS -
Raphael ile birlikte gölün etrafında biraz büyü konusunda alıştırma yapmıştık. Saatler süren bu antreman beni oldukça bitkin düşürmüştü. Ransom'un bize verdiği büyü kitabında ki deneyebileceğimiz basit büyüler işe yarıyordu. Raphael gerçek olduğu konusunda kendisini bir çok kez inandırdıktan sonra durdu ve dinlenmemiz için bir süre beklememiz gerektiğini söyledi.
"Yoruldum Raphael. Yarın devam etsek olmaz mı?" Gözüm de bir yandan Kayra'yı arıyordu. Raphael'e biraz beklemesi gerektiğini söyledim ve gölün etrafında Kayra'yı aramaya başladım.
Alan oldukça genişti. Bizim görmediğimiz yerleri vardı. Ama etraf sadece ağaçlarla doluydu ve üzerinde tabaka haline gelmiş erimeyen beyaz karlarla boyanmıştı. "Kayra!" diye seslendim bağırarak. Attığım her adımda ona sesleniyordum ama karşılık olarak bir cevap gelmiyordu. Biraz daha ilerledikten sonra bir çukurun başında buldum Kayra'yı. "Papatyam," dedim yanına yaklaşırken. "Kayra, iyi misin güzelim?" Başına oturduğu çukurun içi papatyalarla doluydu. Etrafında beyaz karlar sadece çevresine dağılmış, papatyaların saplarına değmiyordu. Kayra hiç bir şey yapmıyordu. Sadece hareketsiz duran papatyaları izliyordu. Sonra eliyle yanına oturmam için işaret etti.
"Bana neden papatyam diyorsun Dallas?" diye sordu sessizce. Ağaçların arasından esen soğuk rüzgar sesini silikleştiriyordu. "Bazen de kızıl papatyam diyorsun. Ama bu papatyalar kızıl değil," diye devam etti sonra. Biraz daha yanına yaklaştım ve kanatlarımı iyice açıp üzerine örttüm.
"Biz küçükken, büyülü şehirde sen hep papatya toplardın. Ama sadece uyduğun zamanlarda bunu yapardın. Bir gün başında beklemem için görevlendirmişlerdi beni. Yatağından kalktın ve ormana gittin. Hiç bir şey yapmıyordun sadece papatya toplayıp eve geliyordun."
"Ben, hatırlamıyorum böyle bir şey yaptığımı," dedi yüzünü bana dönmeden. Ben de onun baktığı yere döndüm ve hatırladığım her şeyi anlatmaya başladım.
"Aslında ben de pek bir şey hatırlamıyorum. Sadece evin her köşesini papatyalarla doldurduğunu hatırlıyorum. Baban bir süre seni izledi. Başına bir şey gelir diye korktu herkes. Ama sen her gece uyuduktan sonra aynı yere gittin ve bir sürü papatya toplayıp aynı yoldan eve döndün. İşin tuhaf tarafı bu da değil sadece. Yürürken, çiçekleri toplarken gözlerin hep kapalı oluyordu." Güldüğünü gördüm. Çilli yanakları çukurlaştı hafifçe. Eğildim ve yanağının en bol çilli yerinden öptüm onu. "Sabah bütün papatyaları evin her köşesinden toplar odama alırdım," dedim. Başını çevirdi bana doğru hafifçe. Burnu burnumun üzerine değdi. Korkmasın diye çektim kendimi geriye. Ama böyle yapınca da çattı ince kaşlarını. "Şey..." dedim sadece. Çünkü o olaya söyleyecek bir kelimem yoktu. Kalbimin ritmi değişti ondan çektim kendimi de diyemezdim. "Ne oldu?" dedim en sonunda.
"Neden kendi odana topluyordun ki?" diye sordu.
"Senin için değerli olduklarını düşündüm. Bir şey olmasını istemedim, o yüzden bende hepsini odamda sakladım."
"Bunlarda farklı bir şey var desem, bana inanır mısın?"
"Ne gibi farklı bir şey kızılım?"
"Bilmiyorum Dallas." Sonra yeniden çukurun içinde ki papatyalara çevirdi gözlerini. Böyleydi Kayra. Nereden nasıl özelliği çıkacağı belli olmazdı. Zaten kısa zamandır vardık bir bu dünyada. Daha ne olduğumuzu, kim olduğumuzu anlayamadan böyle bir yerde bulmuştuk kendimizi. Haliyle kafamız oldukça karışıktı bu konularda. Kendimizle ilgili bildiğimiz tek şey; onun bir vampir ve benim de bir melek olduğumdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARKADYA (ASKIDA)
VampireÖlüm gibi sessiz, ceset gibi soğuk sokaklar. Taşları kanla boyalı yollar, son nefeste verilen çığlık gibi amaçsız, umutsuz bekleyişler. Huzurun olmadığı, inancın köreldiği bir şehir. Kin ve nefretle doğan tecavüz kurbanı bebekler. Yalanlara aşık kad...