MERSİN/ 04.00/

12 1 0
                                    

   - Yani ... Sen bana en büyük düşmanın Albatros ile ittifak kurup bir tim oluşturduğunu söylüyor ardından da benimde time dahil olmam gerektiğini ifade ediyorsun. Buraya kadar doğru anlamış mıyım Anka ?

Anka başını hafifçe salladı.

    - Gayet iyi anlamışsınız Levent abi.

Levent gri kumaş pantolonu üzerine kırmızı ceket ve beyaz geniş yaka tşört giymişti. Yuvarlak güneş gözlüklerini başına taç yapmıştı.

Elindeki bilardo sopasını bırakıp karanlık odanın içinde dolandı.

Devasa ışık koyu yeşil bilardo masasının ortasına ışık verirken odanın diğer kalanından kendini mahrum ediyordu.

Levent Anka'ya yaklaşınca da boyunun Anka dan kısa olduğu anlaşıldı.

Leş gibi puro kokan nefesini Anka'ya doğru üflerken

      - Peki ama neden?

Diye sordu. Anka kokudan rahatsızlık duymamıştı.

     - Çünkü şartlar bunu gerektiriyor .

Levent'in canı sıkılınca sol gözünü kırpar dururdu. Yine kırpmaya başlamıştı.

Anka ellerini bilardo masasına dayayıp derin bir nefes aldı.

       - Levent abi mesele senin ya da benim meselem değil... Memleketin meselesi.  Yani bu hassas bir konu ve gurur , kibir , düşmanlık kaldırmaz. Evet Albatros'a karşı bir düşmanlığım var ve evet o küçük cadıyı elimden gelse bir kaşık suda boğarım.  Ama gel gör ki o deliye ve gücüne bu savaşta ihtiyacımız var. Buna ister gurursuzluk de , ister rekabetten yoruldu bu da bahanesi oldu de , istersen de vatanseverlik de... Ama durum bunu gerektirdi. Bende yaptım. Pişman mıyım?  Hayır. Eğer vatanın kurtulması buna bağlıysa KULAKSIZ la bile ittifak kurarım. 

Daha sonra başını kaldırıp korkusuzca Levent e baktı.

     - Anladın mı Levent abi... o adi pisliğin bile leş kokan nefesini çekerim.

Levent bir süre Anka'nın alev alev yanan siyah inci gözlerine baktı.

Ilk defa onu bu kadar acı ve öfkeyle boğuşurken görüyordu. Ve bu boğuşmanın Anka'ya ne denli işkence yaptığını gördü.

Yutkunup

      - Anka ... Bu savaşta diyorsun. Peki kimin savaşı bu ?

Diye sordu. Anka başını kaldırıp nefes alırken gözleri bu kez uzaklara dalmıştı.

      - Üstad Cemal Süreya der ki " Bu savaş Olimpus dağının çocukları ile Hira dağının evlatları arasındaki bir savaş..."

Sonra ortam biraz sakinleşdi. Levent durgun bakışlarla Anka'ya bakıyordu. Anka ise yüzünü ovaladı ve tekrar Levent e baktı.

     - Abi her şeyi geç o bile bu dava adına bana olan düşmanlığını unuttu.

Levent anlamadı.

     - O ?

     - Albatros işte.

Sonra hırsla baktı.

      - Levent abi onun benden daha vatansever olması imkansız. Bu yüzden düşünmeden katıldım bu time.

Levent başını salladı.

      - Peki ama ona nasıl güveniyorsun  ?

Anka yine düşünceli bakışlarıyla cevap verdi.

İNFAZ TİMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin