''Gidiyor musun kızım?''
''Evet, baba servisin gelmesine 3 dakika kaldı.''
''İyi dersler o zaman canım kızım.''
''Teşekkürler babam.''
Yine bir Pazartesi günü okul sabahı bu konuşmayla evden ayrıldım. Benim ne kadar iyi kalpli tertemiz bir babam var diye şükürler içinde servise yetiştim. Annem de öyleydi fakat ben babama daha fazla yanıktım. Kız evlatlar işte; hep babasına düşkün...
Ben Ahsen. İsmimin anlamı olağanüstü güzel demek. Güzel miyim eh işte güzel olduğumu söyleyenler epey fazla ama benim buna taktığım pek söylenemez. En sevdiğim ders Matematik. Çok çalışkan bir öğrenciyimdir aynı zamanda. Ama bir yandan da tüm okul tarafından tanınırım. İnsanları severim, ama olduğunca geride durmayı tercih ederim. Yakın iki tane arkadaşım var. Firuze ve Elif...
Okula doğru yaklaştığımı fark edince kendi kendime gülümsedim. Bu okulda ilerden izlediğim bir çocuk vardı nerede acaba diye düşüncelere kapılırken ilerideki bankta olduğunu fark ettim. Daha fazla bakmadan arkadaşlarımın nerede olduğunu bulup yanlarına gittim. İlk ders Beden Eğitimi'ydi. Herkes sınıflarına dağıldı fakat benim izlediğim çocuk bankta oturmaya devam ediyordu. Her neyse. Arkadaşlarla spor salonuna gittik. Kulaklığımı takıp voleybol oynayanları izliyordum. Bir anda dikkatimi bir şey çekti. Benim izlediğim çocuk yan sahada tenis oynuyor. Onları izleyen birkaç arkadaş görünce o tarafa gitmeye karar verdim. Yanımdaki kız beni çekiştirmeye başladı.
''Sen niye oynamıyorsun'' diye.
''Ben hayatımda daha önce tenis oynamadım kendimi onca insanın içinde rezil edemem'' deyiverdim.
Hiç unutmam bana şöyle bir cümle kurmuştu.
''Ne zaman başkaları ne düşünür diye hareket etmeye başlarsan, o hayat senin olmaktan çıkmıştır'' demişti.
Ben hemen gaza geldim tabii. Merdivenlerden tenis sahasına indim. Benim yakışıklı elinde tenis raketiyle kendine rakip arıyor. Ona doğru yaklaştım.
''Merhaba, ben de tenis oynamak istiyorum fakat tam olarak bilmiyorum'' diye bir şeyler geveledim.
O ise bu cümleme gülümsedi. İlk defa bu kadar yakından görmüştüm onu...
''Tamam'' dedi. Birkaç tenisle ilgili şeyler öğretti. Raketin nasıl tutulacağını, vuruşlarını vs.
Çok güzel bir gündü. Ve tenis maceram bitmiş gibi gözüküyordu. Merdivenlerden yukarı çıkarken o ses:
''Eğer istersen arada uğrarsın, sana öğretirim'' demesin mi?
Ona ''pekâlâ'' diyerek önüme döndüm ve geniş bir gülümseme yüzüme yayıldı.
Spor salonundan ayrılıp sınıfa doğru giderken birden hala o çocuğu tanımadığımı fark ettim. İsmi neydi acaba onu bile bilmiyordum. Bunu bilse bilse Firuze bilirdi. Firuze'nin bu okulda tanımadığı ''erkek'' yoktu. Hemen kendimi Firuze'nin yanında buldum. Apar topar ona sorular yağdırmaya başladım. En sonunda derin bir nefes alıp verdim fakat Firuze sorularımdan hiçbir şey anlamamıştı.
'' Ya Firuze' cim ben bugün spor salondaydım. Hani benim sürekli izlediğim ama uğraşasımın gelmediği çocuk var ya onunla tenis oynadım.''
''İyi de sen tenis bilmezsin'' diye gülmesin mi?
''Konumuz o değil, zaten o öğretti bana. Konumuz onun adı ne?''
Uzun bir sessizlik oldu, galiba adını bilmiyordu.
Boğazını temizleyip bir şeyler söylemeye hazırlandı.
''O çocuğun adı Bahadır...''
Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum. Emeğe saygı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BABAM
ChickLit''Babalar gitmez baba, ne olur sende gitme.'' Ben Ahsen. Babasının biricik prensesi, annesinin canı ciğeri. Her anı maceralı geçen ama bundan şikayetçi olmayan bir genç kız... Her şey bu kadar güzel giderken bir anda her şeyin tepetaklak olmasına şa...