Bahadır 2 hafta benim evimde misafir oldu. Tabi buna misafir olmak denilirse. Bana çektirmediği eziyet kalmadı. O gün biraz kendine gelince yaralarına pansuman yaptım. Üzerine bir şeyler aldım. Kendi yatağımı bile ona verdim çabuk iyileşsin de gitsin diye. Yaraları da çabuk kabuk bağlamıştı oysa ki. Ama gitmemek için benimle türlü türlü oyunlar oynadı.
Bir keresinde;
''Bahadır artık iyice iyileştin, seni kovmak gibi olmasın ama artık gitsen diyorum''
''Ah Ahsen, ne diyorsun? Bacağım öyle çok sızlıyor ki nasıl yürürüm?''
''Off Bahadır daha yeni kontrole gittik bacağında bir şey yok.''
''Ha evet, ama o adam hiçbir şeyden anlamıyor ki. Ayağıma birkaç dokunmasıyla ağrımaz dedi geçti.''
''Bahadır adam profesyonel.''
''Ahsen, yoksa sen beni kovuyor musun?''
''Of Bahadır!''
''Tamam bak iyileşince gideceğim ama bak tam şuan başım dönüyor. Ahsen seni göremiyorum nerdesin?''
Diyerek binlerce bayılma numarası yapıp benimle oyunlar oynadı.
2. haftanın sonuna geliyorduk artık. Kanepede yatmaktan boynum tutulmuş ama içimden gülmek geliyordu. Tavana bakarak gülümsemeye başladım. Eğer bu evde tek başıma yaşamaya başlasaydım korkabilirdim. Bahadır varken korkmak aklıma bile gelmemişti. Bahadır... Artık yataktan kalksam da sana kahvaltı hazırlasam...
Yatağımdan kalkıp mutfağa gittim. Masamın üzerinde muhteşem bir güzellik vardı. Bahadır erken kalkmış olmalıydı ki kahvaltıyı hazırlamıştı. Peki Bahadır nerdeydi? Uykucu kesin hazırlayıp uyumaya gitmişti.
Koşarak Bahadır'ı uyandırmaya gittim. Bahadır'ı odada bulamayınca telaşlandım bir an. Sonradan fark ettiğim kağıdı incelemeye başladım.
''Ahsen'im;
Hayatımda tanıdığım en merhametli insansın sen. Ben seni çok üzmüşken, bırakıp gitmişken sen bana evini açıp yaralarımı iyileştirdin. Benimle yatağını paylaştın. Aslında çabuk iyileştim ama gitmek istemedim. Seni burada bu mahallede tesadüfen bulmuşken kaybetmek istemedim. Seni çok özlemişim Ahsen. Antalya'ya gelirken çok zor karar verdim. Gitmeli miyim diye? Ama keşke gitmeseydim Ahsen. Sen bana kızsan da bağırsan da ben senden gitmemeliydim. Beni affet olur mu? Baban konusuna gelince... Bak güzelim; ben senin saçının teline zarar gelsin istemem. Senin aileni, bir parçana nasıl zarar vermek isteyeyim? Ahsen'im affet beni olur mu? Bazı şeyler kaderdir bu hayatta. Kaderin önüne de geçemeyiz ki. Biliyorum şuan bunları okurken o güzel yüzünden yaşlar süzüldü bile. Ama sil gözyaşlarını. Benim tanıdığım Ahsen o kadar güçlüdür ki tıpkı babası gibi. Beni affetmesen haklısın bir şey diyemem. Yüzüme bakmasan haklısın, beni kovsan istemesen haklısın bunlara lafım yok zaten. Tek istediğim o güzel yüzünü hiç asma olur mu? Şimdi sil gözyaşlarını ve gülümse...
Bahadır...
Ellerimi yüzüme götürüp akan yaşlarıma dur diyebildim. Doğru olan buydu galiba. Bahadır'ın gitmesiydi.
Kahvaltıya geçip onun hazırladıklarını yemeye başladım. Bir yandan yerken bir yandan onu düşünüyordum. İki hafta gözümde 2 saniye gibi geldi geçti. Sofrayı toparlayıp etrafı toparlamaya geçtim. Her yerde onun pansuman malzemeleri geziyordu. Hepsini bir bir topladım. İçim buruktu ama olması gereken buydu.
İşe gitmem gerekiyordu. Denizle aramıza soğukluk girince bir eczanede çalışmaya başlamıştım. Kısa sürede edindiğim bilgilerle kalfa olarak çalışıyordum. Bu işi sevmiştim. İnsanlara yardım ediyor, mutluluktan kıvranıyordum. İş arkadaşlarımı ve patronumu seviyordum. Bana iyi davranıyorlar bir şeyler öğrenmem için çabalıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BABAM
ChickLit''Babalar gitmez baba, ne olur sende gitme.'' Ben Ahsen. Babasının biricik prensesi, annesinin canı ciğeri. Her anı maceralı geçen ama bundan şikayetçi olmayan bir genç kız... Her şey bu kadar güzel giderken bir anda her şeyin tepetaklak olmasına şa...