Antalya'ya geleli 2 ay olmuştu. Her şeye ayak uydurmuş, belirli bir miktar para kazanmıştım. En azından bu parayla kendi evime geçer, daha rahat olabilirdim. Bu konuyu Deniz'le konuşmalıydım. İşe varınca gözlerim hemen Deniz'i aradı. Onu buldum. İçimde tuhaf bir his vardı.
''Deniz''
''Çabuk söyle Ahsen, çok işim var''
''Şey, ben gidiyorum''
''Evde bir şeyini mi unuttun yine dur 15 dakika bekle beraber gidelim''
''Hayır Deniz''
''Ne Ahsen söyle hadi acelem var''
''Ben kendi evime taşınmak istiyorum''
Deniz gözlerini üzerime odaklayıp şaşırmışçasına bakıyordu. Niye bu kadar şaşırdı ki? Zaten bir gün taşınacağım belliydi.
''Ahsen erken değil mi?''
''Hayır artık kendimi idare edebilirim''
''Peki Ahsen sen nasıl istiyorsan öyle olsun. Beraber ev bakalım o zaman.''
''Ben ev baktım beğendim hatta tuttum bile.''
''Güvenli bir mahalle mi?''
''Evet''
Deniz'e yalan söylemiştim. Daha eve bile bakmamıştım. Eğer Deniz'e bakmadığımı söylersem bütün gününü benim için harcar üzerine üstlük en iyi evi seçerdi. Ve fiyatını da kendisi öderdi. Deniz cömertti ama ben bu konuda kendimi rahatsız hissediyordum. Deniz'den izin alıp emlakçıları dolaşmaya başladım. Kirası düşük evler ya çok eskiydi ya da benim rahat edebileceğim şekilde değildi. Emlakçı bakmadığımız son bir ev kaldığını söylediğinde kendimi sıkı sıkı tembihledim. Kendi ayaklarımın üzerinde durabilirim diye.
Emlakçıyla o eve doğru yürümeye başladık. Burası tuhaf bir yerdi. Her tarzdan insan vardı. Ve değişik değişik giyiniyorlardı. Kimisi gündüz olduğu halde alkol kullanıyor, kimisi hala uyanamamış ayakta uyukluyordu. Yavaş yavaş ürkmeye başlamıştım ama bu son evdi bakmadan gidemezdim. Emlakçı evi gösterdiğinde şaşırmıştım. Ev güzeldi yani kötünün iyisi şeklinde. İdare edebilirdim hatta fiyatı da oldukça uygundu. Sormadan edemedim.
''Diğer evlere göre niye fiyatı düşük?''
''Hanımefendi bu eve 10 yılı aşkın süredir kimse oturmuyor. Gelen kiracılar da oturmak istemiyor. Biz de artık boşta kalmasın diye fiyatını düşürdük.''
''Niye oturmuyorlar?''
''Neymiş korkutucu buluyorlarmış''
İçim ürpermişti yine. Ama tutmaktan başka çarem yoktu. Adamla tokalaşmıştık ve ev artık benimdi. Bugün yerleşmeye geleceğimi söyleyip Deniz'in evindeki eşyalarımı topladım. Burası benim de evim gibi olmuştu. Alışmıştım. Sonuçta 2 ay burada kalmıştım. Özleyecektim burayı. Ama Deniz'i görmeye gelirdim yine. Her şeyimi toparladığımda kendi evime geçtim.
Ev temizliği bittiğinde saat gece 11'i bulmuştu. Her yerlerim tutulmuş, yorgunluk bütün bedenimi sarmıştı. Sıcak bir duş alıp uyumak istedim. Banyoya gittiğimde sıcak suyun olmadığını fark ettim. Ah ne yapacaktım? Düşün Ahsen düşün! Buldum belki suyu ısıtabilirdim. Ama tüpüm yoktu. Düşünecek halim yoktu. Kendimi yatağa atmamla uyumam bir oldu.
Sabah kalktığımda ter kokuyordum. Kendimden nefret ettim bir an. Telefonum çalıyordu. Arayan Deniz'di.
''Efendim Deniz''
''Konum at Ahsen geliyorum''
Hemen konum atıp doğrulmaya çalıştım. Dünkü yorgunlukla uyuduğum için her yerim ağrıyordu. Yavaş yavaş doğruldum evi dolaşmaya başladım. Biraz süre sonra da Deniz geldi.
''Ahsen bu evde kalamazsın, hatta bu mahallede kalamazsın. Dışarıdakileri gördüm olmaz.''
''Ya Deniz dinler misin bi? Ben burada rahatım inan ki bana bir şey olmaz.''
''Ya Ahsen olmaz.''
''Deniz! Sana soracak değilim!''
Deniz'e bağırmıştım. Hem de sesim baya gür çıkmıştı. Onu kırmıştım. İlk defa. Deniz kapıya doğru yönelmişti.
''Deniz dur.''
Ama Deniz gitmişti.
Evet.
Gitmekle haklıydı.
Ne yapacaksın kızım Ahsen! Git eve bir şey al bari.
Üzerimi giyinip dışarıya çıktığımda herkesin gözü üzerimdeydi. Evet korkutucuydu ama ben kendi başımın çaresine bakardım. Bana bir şey olmazdı. Navigasyon yardımıyla yakında market olduğunu gördüm. Yolu takip etmeye devam ettim. Tanıdık sesler geliyordu kulağıma. Şizofrene bağlamıştım sanırım. Marketi bulduğumda alışverişimi yapıp eve geri dönüyordum. Aynı yerde aynı sesler yine geliyordu. Bu ses çok tanıdıktı. Sanki nasıl anlatsam içimi neşelendiren bir sesti sanki. Bu sesin devamını bulmak istedim. Bir an bir çılgınlık yapıp karşımdaki yıkık dökük evin önüne girdim.
Yürüdüm
Yürüdüm
Karşımda 15 kişilik bir erkek grubu görüyordum. Bir yandan korkuyor, bir yandan sesi merak ediyordum. Ama o ses bu hödüklerin hiç birinden çıkamazdı.
Evet yine o ses!
Arkadan geliyordu.
Karşımdaki erkeklerin arkasından...
''Çekilin'' diye bağırmamla bütün erkekler bir anda dağıldı.
Ve yine hayatımın şokunu yaşıyordum. Yerde ağrı ve sızı içinde yatan Bahadır...
Yüzü gözü morluk içerisinde kalmış, yardım bekler bir hali vardı. Hemen poşetleri yere bırakıp Bahadır'a koştum. Durumu iyi değildi. Yanımdakilerden yardım isteyip eve kadar taşımalarını söyledim. Başta itiraz ettiler ama çenemle onları ikna ettim. Sonra gönderdim onları.
Karşımda Bahadır öylece duruyordu. Ne olmuştu da bu hale gelmişti? İçim acımıştı. Yanımdaki malzemelerle ona pansuman yaptım. Dinlenmesi için tek başına bıraktım. Kendim de çorba yapmak için mutfağa geçtim. 30 dakika sonra acıdan inleme sesleri geliyordu. Koşarak Bahadır'ın yanına gittim. Yavaş yavaş gözlerini aralıyordu. Beni görmüştü.
Şaşırmıştı.
Üzülmüştü.
Gözyaşını serbestçe bırakmıştı.
''Ahsen...'' demeye çalışmıştı. İçimi eritmişti o ses. Ama Bahadır'ı bitirmiştim ben. Bunun için kendime sözler vermiş, kurallar koymuştum. Şuan sadece onun sağlığı için yanında olabilirdim o kadar.
''Bahadır dinlen sonra konuşuruz.''
Yavaş yavaş gözlerini aralamıştı.
Yaşları akıyordu hala.
''Neredeydin be Bahadır onca zamandır? Niye şimdi çıktın karşıma? Ben her şeyi yoluna koyuyordum oysa ki. Niye terk ettin o gün o hastanede beni? Yanımda olman gerekmez miydi? İnsan kötü günde sevdiğinin yanında olmaz mıydı? Sen her ne yaparsan yap ben seni affederdim ki. İnsan sevdiğine kıyamazmış ben de sana kıyamazdım. Ama sen gittin Bahadır. Ve bunun geri dönüşü yok. Gittin ve bitti. Ve ben seni asla affetmeyeceğim.''
Okuyucularımın azalması beni hayli üzüyor ve bu yüzden yazamıyorum. Bu bölümün okunmasına göre devam edip etmeyeceğime karar vereceğim. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Destek olun o kadar yazmaya çalışıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BABAM
Чиклит''Babalar gitmez baba, ne olur sende gitme.'' Ben Ahsen. Babasının biricik prensesi, annesinin canı ciğeri. Her anı maceralı geçen ama bundan şikayetçi olmayan bir genç kız... Her şey bu kadar güzel giderken bir anda her şeyin tepetaklak olmasına şa...