Evdeki son günüm bugün. 1 hafta daha dayanmaya çalıştım olanlardan sonra. Ama artık ne kalbim istiyor bu şehri, ne de mantığım. Annem eve hiç gelmedi. Haberini aldım o adamla birlikteymiş. O adamın iş yerinde çalışıyormuş. Ne diyeyim ki ben şimdi? Annemden vazgeçeli de çok oldu.
Odamdan çıkarken son kez gözlerimi gezdirdikten sonra bir daha dönmemek üzere evi terk ettim.
Belki de gitmek iyidir. Bir şeylerden uzaklaşmak gerekir. Her ne kadar ne yapacağını bilmesen de gitmek güzeldir. Belki de hayatımda ilk defa gideceğim...
Nereye mi? Onu bende bilmiyorum. Allah'ın izniyle havalimanına varayım da...
''Hoş geldiniz hanımefendi size nasıl yardımcı olabilirim?''
''En yakın zamanda biletiniz nereye?''
Karşımda duran bayan bana şaşırırmışçasına bakıyordu. Bir soru sormuştum sanırım beni anlamamıştı.
''Size diyorum hanımefendi!''
''Ankara ve Antalya'ya 5 dakika sonra uçaklarımız var.''
''Antalya olsun''
Antalya...
Ne güzel bir şehirdir Antalya. Küçükken ailecek tatile gitmiştik çok eğlenmiştik. Bir daha geleceğimizi söyleyip gitmemiştik. Bak Antalya; ben sözümü tutuyorum. Senin yanına geliyorum yalnız başıma. Ne olur sen de üzme beni. Bana güzel şeyler yaşat ne olursun.
Uçaktayken yine dalıp gitmiştim. Her şey gözümün önünden film şeridi edasıyla geçip gidiyordu. Annem... Babam... Arkadaşlarım...
Bir duyuru anonsu yapıldı. Birazdan Antalya Havalimanı'nda olacağımıza dair. İçimde tuhaf bir heyecan vardı. Belki her şeyi unutmak için yeni bir başlangıç yapabilirdim. Her şeyin hayırlısı...
Uçaktan indiğim an sersemlemiştim. Kasım ayındaydık. İstanbul o kadar soğukken Antalya sımsıcak geldi. Tam istediğim şey sıcaklıktı. Etrafı seyretmeye daldım. Köşedeki adam sevgilisine pamuk şeker almıştı kız görünce hemen boynuna atladı. Ne güzeldiler. Sağ tarafta birbirleriyle sarılıp tokalaşan amcalar vardı. Ne güzel tablolar vardı öyle. Yavaş yavaş yürümeye başladım. Karşıda bir kafe olduğunu bilmemle içeriye dalmam bir oldu. Hemen bir kahve söyleyip ne yapmam gerektiğine karar verecektim. Çok zordu. Hiç tanımadığım insanların arasında nasıl yaşayacaktım? Lise son sınıftım. Girmem gereken sınavlar vardı. Ama ertelemek zorundaydım. Bu sene kendi ayaklarımın üzerinde durmayı başarırsam seneye elbet ki girerdim. Yanımdaki paraya baktım. 1000 tl kadar vardı ve bu bana yetmeyecekti. Belki buralarda bir yerde iş bulabilirdim. Dışarıya çıkıp taksiye bindim. Merkeze doğru gittiğimde bir sürü dükkan vardı. Eleman aranıyor yazılarının olduğu dükkanları tek tek dolaştım. Ama nafile. Yaşımdan dolayı kimse beni almıyordu. Ne yapacaktım ben şimdi?
Dinlenmek için banka oturduğumda başıma gelenleri sorguladım. Kazan gibiydi beynim. Kulağıma işittiğim sesle hayal dünyamdan çıkmam bir oldu. Karşımdaki köpek bana doğru sevimli sevimli hırlıyordu. Sanırım benimle oynamak istiyordu. Ayağa kalkıp ona eşlik ettim. Beni bir yere götürmek istiyordu. Onu takip ettim. Köpeğin gittiği yer bir eğlence kulübüydü. Öğle saatleri olduğu için sessizdi. Köpek içeri girdi. Bir an tereddüt ettim ama nasıl oldu bilmiyorum ama bende içeri girdim. İçeride bir çok insan vardı temizlikle uğraşan. Bir adam yanıma gelip:
''Kulübümüz akşam 8'de hizmete açılıyor'' dedi.
''Köpek...'' dememe kalmadan adam sözümü kesti.
''Hanımefendi düzgün konuşur musunuz?''
''Hayır, yanlış anladınız köpek...''
Adam sussa bir cümlemi tamamlayacaktım ama susmuyordu ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BABAM
ChickLit''Babalar gitmez baba, ne olur sende gitme.'' Ben Ahsen. Babasının biricik prensesi, annesinin canı ciğeri. Her anı maceralı geçen ama bundan şikayetçi olmayan bir genç kız... Her şey bu kadar güzel giderken bir anda her şeyin tepetaklak olmasına şa...