Yaklaşık bir saattir yatağımda yatmış, ayaklarımı ise duvara uzatmış bir şekilde dün olanları düşünüyordum. Zeynep Teyzeyle konuşmamızı, onun o endişeli yüz ifadesi ve Demir'in tehlike arz eden o gözleri. Ben daha ne olduğunu bile anlamadan, Demir'in bileğimden tutup beni arabaya bindirmesini -daha doğrusu arabaya sürüklemesi- de anlayabilmiş değildim doğrusu. Zaten onu ne kadar tanıyordum ki. Sadece çok çapkın olduğu ve tüm genç kızların ona hayran olması dışında hakkında pek bir şey bilmiyordum. Gözümde gizemli adam imajı çizmişti. Ve bu gizemli adamla yarın akşam evlenecektim. Hepsi bir oyun olsa bile içimde bir korku ve heyecan vardı. Duvara bakmaya devam ederken telefonumun çalmasıyla yatakta bağdaş kurarak oturdum. Arayan Alara'ydı. Dün ona yaşadıklarımı anlatacaktım ama kafam o kadar dağınıktı ki erkenden uyuya kalmıştım. Açıp açmamak arasında kalmıştım. Açsam, bir sürü soru soracak ve beni bunaltacaktı. Açmasam da, aramaya devam edecek, gerekirse eve kadar gelecekti. Birkaç dakika daha düşündükten sonra oflayarak açtım."Umut sen neredesin ya?! Arıyorum açmıyorsun! Başına bir şey geldi diye çok korktum!" Birkaç saniye sessizlik olduğunda sakinleşmeye çalıştığını anladım. Ona cevap verecekken, konuşmama izin vermeden sözüne devam etti. "Neyse, hadi kapıyı açta içeride konuşalım." Şaşkınlıkla odamdan çıkıp dış kapıyı açtığımda karşımda bir adet beklemekten ağaç olmuş Alara görmüştüm. Bana gülümsedikten sonra ona bir şey söylememe bile izin vermeden içeri geçti. Ben onun arkasından şaşkınca bakarken o, çoktan koltuğa oturmuştu bile. Şaşkınlığı bir kenara bıraktıktan sonra kapıyı kapatıp yanına oturdum. Bir süre Alara bana, ben ise parmaklarıma bakıp zamanı geçirdik. Her zaman ki gibi sessizliği yine Alara bozmuştu.
"Eee dökül bakalım. Dün neler oldu? Dedesini gördün mü? Tanıştınız mı? Nerede oturuyor? Villa da mı? Bahçesi var mı? Hadi ama anlatsana!" Alara sorularını ardı ardına sıralarken ben hâlâ parmaklarımla oynuyor, bir yandan da dün olanları bir film şeridi gibi gözümün önünden geçiriyordum. Aklımda binlerce soru vardı. Ve kendi başıma bir çözüm bulamıyordum. Birinin yardımına ihtiyacım vardı. Alara'ya anlatmalıydım. Çünkü o bana yanlış yapsam bile her zaman dürüst olmuştu. Ve şimdi benim de ona her şeyi anlatıp ondan fikir almam en iyisi olacaktı. Ondan bir şey saklamak istemiyordum. Derin bir nefes alıp bakışlarımı onun cevap bekleyen gözlerine çevirdim."Dün Demir beni almaya geldi, birlikte dedesinin evine gittik, tanıştık, her şey güzeldi. Yani Demir ve dedesi içeride konuşmaya gitmeden önce normaldi. Sonra..."
"Sonra?" Derin bir nefes daha aldıktan sonra bakışlarımı tekrar parmaklarıma çevirdim ve konuşmaya devam ettim.
"Sonra bir kadın geldi ve bana 'tehlikedesin' dedi. Tam bana bir şey söyleyecekken Demir'in sesini duyduk. Neden bilmiyorum ama sinirlenmişti. Hem öfkeli hem de endişeli gibiydi. Hızlıca yanıma gelip bileğimden tuttu ve beni dışarı sürükledi. Sonra da evime bıraktı, devamını biliyorsun zaten." Alara'da benim kadar şaşırmış görünüyordu. Birkaç dakika bekleyip ağzını açıyor sonra da bir şey söylemeden geri kapıyordu. O da ne söyleyeceğini, ne yapacağını bilemez haldeydi. İkimizde ellerimiz çenemizde, karşı duvarda asılı duran tabloya bakıyorduk. Sanki o tabloya bakınca aradığımız tüm cevaplara ulaşıyorduk. Uzun bir süre aramızda korkutucu bir sessizlik olduktan sonra aynı anda birbirimize baktık. Aynı saniyeler içinde birbirimize sıkıca sarılırken kendimi anneme sarılır gibi hissetmiştim. Birbirimizden yavaşça ayrılırken Alara ellerimi güven verircesine sıkmıştı.
"Ortada bir şey olduğu çok açık ama canını sıkma. Eğer Demir'in bir sırrı varsa er yada geç ortaya çıkar. Hem, ben senin her zaman yanındayım. Bir şey olduğunda beni arayabileceğini biliyorsun." Gözlerimin dolduğuna adımın Umut olduğu kadar eminim. Ani bir hareketle ona sıkıca sarıldığımda o da bana sarılmıştı. Alara benim olmayan kız kardeşim gibiydi. Hemen hemen hissettiğim her şeyi anlıyordu. Birbirimizden ayrıldıktan sonra ellerini tuttum.
"İyiki yanımdasın Alara. Her zaman ki gibi yine sen haklısın. Ama yine de biraz endişeliyim."
"Tamam endişeni anlıyorum ama biraz sakinleşmen gerek." Alara telefonundan saate baktıktan sonra ayağa kalktı. "Neyse ben gideyim artık. Sonuçta yarın büyük gün, eve gidip hazırlanmaya başlasam iyi olacak." İkimizde aynı anda kıkırdamıştık. Alara'a gittikten sonra odama geri döndüm. Saate baktığımda 21.30 olduğunu gördüm. Aslında uykum yoktu. Ama daha fazla düşünmemek ve kendimi yıpratmamak için kendimi uykunun kollarına teslim edebilirdim. Üstümdeki tayt ve kalın askılı tişörtümden kurtulup, şortlu pijama takımımı giydikten sonra yatağıma yattım. Yaklaşık 15 dakika sonra telefonumun mesaj sesiyle yatağımdan kalktım. Mesaj Demir'dendi. Mesajda 'Umarım yarın için hazırsındır. Çünkü çok uzun bir gün olacak' yazıyordu. Telefonumu yerine bıraktıktan sonra tekrar yatağıma yattım. Tavanımda ki parlayan fosforlu yıldızlar ve Aya bakarken kendi kendime mırıldandım.
"Yarın gerçekten de çok uzun bir gün olacak."
🔱
Lütfen burayı okuyun, çok önemli!!!
Merhaba arkadaşlar:) sizi ve tabi ki Umut ile Demir ikilisini özlemişim.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki kitabın konusunda ufak bir değişiklik yapmış bulunuyorum. En yakın zamanda konusunu ve kapağını düzenleyeceğim.
İkinci olarak oy ve yorumlarla ilgili konuşmak istiyorum. Okuma sayısı artmasına rağmen oy bir türlü alamıyorum. Ben teog'a hazırlanmama rağmen elimden geldiğince yazmaya çalışıyorum. Bu yüzden yorum yazmaya üşeniyorsanız, en azından o turuncu yıldıza basarak hem beni sevindirip hem de benim daha hızlı yazmamı sağlayabilirsiniz:) seviliyorsunuz❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tut Sözünü
Roman pour AdolescentsYıkılmıştım yine ve yine. Hayatım verilmiş bir sözle hiç beklenmedik bir anda, hiç beklemediğim biri tarafından değiştirilmişti. Esiri olmuştum küçük bir sözün. Kuklası olmuştum aşkın. Sanki her şeyi değiştirebilirmişim, eskiye geri dönebilirmişim g...