Selam ✋🏻 finalden bir önceki bölüme hoşgeldiniz ❤️ bir hikayenin daha sonuna gelmiş bulunmaktayım. Finali daha yazmadım ama kurgusu şimdiden kafamda ☺️ bugüne kadar yorumlarınızı ve beğenilerinizi hikayemden esirgemediğiniz çok teşekkür ederim. Bir şeyleri başarabildiysem ve bunu da size kanıtlayabildiysem ne mutlu bana ❤️ neyse lafı fazla uzatmıyorum müzik ve yeni bölümle sizi baş başa bırakıyorum keyifli okumalar ❤️☕️🌺
Zeynep babasının kolundan tutup eve gelmesiyle birlikte babasının yüzüne bile bakmadan odasına çıktı. Zaten canı yanıyordu ! Bir de babasının üstüne tuz basması dayanılmaz bir acı veriyordu. Hıçkırıkları duyulmasın diye sessiz sessiz ağlarken gözyaşlarıyla yastığını ıpıslak etmişti. Kalbi deli gibi çarpıyor, sessiz hıçkırıklarının arasında boğuluyormuş gibi hissediyordu. İnsanlar nasıl bu kadar çabuk değişiyor ? Diye düşündü genç kız. Hayatında ilk tanıdığı adam mutluluğuna engel oluyor, ilk defa canını yakıyordu. Gözyaşları kurumuştu artık... Yorgun düşen gözleri kapanırken kendini uykunun kollarına bıraktı...
Genç kız uyandığında aynanın karşısına geçip yüzüme baktı. Kızarıklığı biraz geçen burun... Şişmiş gözler... Uyandıktan sonra hala devam eden acı... Aşağıdan gelen yemek kokularıyla annesinin de gelmiş olduğunu anlayınca aşağıya inmekten vazgeçip yatağına oturdu, penceresinden dışarıya bakmaya başladı. Hava biraz soğuk olsa da güneş adeta yaz havası görünümünü sergiliyordu sokağa... Naciye teyze yine halısını sirkelerken camdan beni görünce gözlerini iyice açıp gülmeye başladı :
"Oy benim Zeynepim hastaneden çıkmış ya hadi gözün aydın gızım. "
"Saol Naciye teyze, bir baklavanı yeriz artık." dedim acı gülümsemeyle karışık.
"Gız doğru diyin benimde ne zamandır canım çekiyidi gidim de baklava açayım. "
"Tamam."
Zeynep, sıkıldığını fark edince radyoyu açıp karadeniz şarkıları çalan bir radyo kanalında durup yatağına uzanıp sevdiği adamı düşünmeye devam etti.
Yanında olmak vardı şimdi... Kokusunu içine çekmek, huzurla dolmak vardı... Zaman geçtikçe kaldığı bu dört duvar üstüne üstüne geliyor evden çıkıp gitmek için can atıyordu. Çok şey istememişti ki mutlu olmaktı istediği... Zamanında canı yandıysa onun suçu muydu ? Aldığı darbelerin bedelini neden hala kendisi ödüyordu ? Anlam veremedi genç kız olanlara, yarın güneş doğana kadar sabretmeyi yeğledi.
***
Genç adam öfkesinden eline geçen ne varsa yere savuruyor, kırıp, parçalıyordu. Yine de öfkesini dindirmeye yetmiyordu. Saçının teline bile zarar gelmesini istemediği meleğinin yine canını yakmışlardı. Şakaklarındaki damarları ortaya çıkmış, ağlamaktan gözleri kan çanağı olmuştu. Ellerini saçlarının arasında gezdirip evin içerisinde ordan oraya volta atarken elinden bir şey gelmemesi mahvediyordu. Sesini duymalıydı... Şuan tek ihtiyacı olan şey bu olduğunu düşündü genç adam. Hızla telefonunu cebinden çıkararak Zeynepi aradı. Bir süre sonra duymak istediği sesi işitince azıcık da olsa içine su serpilmişti.
"Efendim Kerem ? "
"Nasılsın ?"
"Hani bir çocuğun elinden şekerini alırsın da geri verene kadar ağlar ya, işte benim de mutluluğumu aldıklarından beri çocuk gibi ağlıyorum. "
"Güzelim... Yapma böyle seni üzgün görmeye dayanamıyorum. Madem mutluluğumuza engel oluyorlar kaçalım bizde."
Zeynep, Keremin bu lafına ister istemez gülerken boğazını temizleyip dinlemeye devam etti :
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahalle Kızı #Wattys2015
Fanfiction" Benim Mahallem Ailem Gibidir... Bakkalı, Marketi, Kasabı, Pastanesi, Pazarı... En Önemlisi De İnsanları Çok Cana Yakındır... Benim Mahallemde Şen, Şakrak, Çocuk Sesleri Hiç Eksik Olmaz. Heleki Keyfim Yerindeyse Sokağın Ortasında Roman Hava...