MEZARLIK

19 3 0
                                    

"Abi ?"
Evde kimse yoktu. Herhangi bir notta bırakılmamıştı.
Telefonuma baktım. Bir mesaj vardı.

Gelen mesaj: Abim
Yorgun ve bitkin görünüyordun. Uyandırmak istemedim. En azından bugün dinlen.

Gözlerimi devirdim. Normalde karşı çıkacağımı bildiğinden uyandırmamıştı. Yorgun ve bitkin gözüküyor olabilirdim ama kendimi iyi hissediyordum. Saçlarımı geri atıp dün olanları düşündüm. Gerizekalı Anıl gelmiş ve Rüzgarla ikimize iyi bir dayak attırmıştı.
O kızlardan dayak yediğime hâlâ inanamıyordum. Çocukluğumu spor salonlarında geçirmiştim ama ufak bir hastalıkta iki kızdan dayak yemiştim. Elleri de hatırı sayılır derece de ağırdı. Yüzümü buruşturup kaşımı tuttum. Yarabandının pürüzlü yüzü elime değince gülümsedim ve oynamaya başladım. Nedendir bilmem ama yara bandıyla oynamak küçüklüklüğümden beri hoşuma gidiyordu. Dobby tembelce yürüyerek yanıma geldi ve kucağıma çıktı. Gülümseyip boynunu okşadım. Beni bırakmayacak tek kişi sanırım Dobby'di. Abim ve arkadaşlarımda vardı tabii ama hiçbir insan ölümsüz değildi. Nedense köpekler bana hep ölümsüz gibi geliyordu. Hep yanımızda olacaklar gibi. Bende bir insandım ve bende ölümsüz değildim. Eğer ölürsem en çok  arkamda Dobby'i ve kardeşimi bıraktığıma üzülürdüm. Bu yüzden hayatta kalmaya çabalıyoedum ya zaten. Kardeşim ve çocukluğumdan beri yanımda olan dostum için.
Gözümden düşen damlayla kaşlarımı çattım ve sildim o gözyaşını hemen.
Ağlayabilen insanların vicdanları ve merhametleri vardır. Benim merhametli ve vicdanlı olma gibi bir seçeneğim yok. Hiç olmadı. Eğer kardrşimi ve ailemi korumak istiyorsam içimdeki iyi dugulara karşı gelmem gerekirdi. Ki öylede oluyordu. Ne kadar istemesemde yapmak zorundaydım. En son merhamet edip acıdığımda masum bir insan hayatından olmuştu. O gün bugün kimseye merhamet göstermiyordum.
Boğazımı temizledim. Ayağa kalkıp banyoya gittim. Arkamdan gelen zincir sesi beni güvende hissettiriyordu. Dobby...
Burukça gülümsedim. Daha 10 yaşımdayken babam Filiz manyağına anne demediğim için beni cezalandırmıştı. Sırf anne demediğim için. Kolumdan tutup sürükleyerek arabaya bindirmişti.
"Bir daha böyle birşey yaparsan o depodan çıkamazsın!"
Elin karısı için bağırır çağırır hatta çok sinirliyse vururduda. Çok ezmişti beni. Depoya gidene kadar arabanın arka camından peşimizde koşan Dobby'e bakmıştım. Yarım saat koşturmuştu. Arabadan indiğimizde Dobby'i farkedince onuda benimle birlikte depoya kapatmıştı. Daha çok küçüktüm. On yaşımdayken ormanın içinde depolara kapatılan biriydim. Kim benden merhamet beklerdi Allah  aşkına?
Kafamı salladım ve musluğu açtım. Paslanmış musluktan çıkan ses beni rahatlatıyordu. Akan suyu yüzüme çarptım nir kaç kez.
Yara bandı ıslandığı için ucu kıvrılmış ve çıkmıştı. Aynada soluk yüzüme baktım ve kendimi inceledim. Simsiyah saçlarım ve mavi-yeşil arası gözlerim vardı. Patlak kaşım yüzüme asi bir görüntü saçıyordu. Dudakların ince değildi dolgunda. Burnum küçük ve yuvarlaktı. Gözlerimde büyük sayılırdı. Kipriklerim göz kapaklarıma değecek uzunluktaydı.
Normal bir kız gibiydim ama hayatım normal bir kızınkinden çok daha farklıydı. Bir çok şey yaşamıştım.
Kızların ilk aşkı babası olurdu,benim babam ilk aşkım değil ilk düşmanım olmuştu. Kimseye güvenmemem gerektiğini, kimseye inanamamam gerektiğini öğreten ilk kişi olmuştu.
Islak ellerimdeki suyu aynaya doğru salladım. Küçük damlalar arasında kendime baktım. Gülüp kafamı salladım. Yine melankoliğe bağlamıştım. Arkamı dönüp dolaptan yeni bir yara bandı aldım ve eskisini çıkardım. Çıkarken canım acımış olsada yüzümde mimik oynamamıştı.
Canımın yanmasına alışmıştıma artık.
Benim içim acıyordu. Bedenim acısa ne olurdu ki ?
Odama çıkıp, pantalonumu siyah kazağımı ve deri ceketimi giydim. Saçımı açtım. Zaten kendinden dalgalıyldı. Bir şey yapmama gerek yoktu. Çikolata şeklindeki zippomu da alıp cebime koydum. Sigara içmiyordum ama benim için çok değerliydi. Oğuz'un hediyesiydi bana. Aslında hediyede sayılmazdı. Emanetti bana bu. Trajik hikayeleri sevmesemde bu zipponun trajik bir hikayesi vardı.
Bu zippoyu Oğuz'a kız arkadaşı almıştı. Oda son nefesinde kız arkadaşının ona hediye aldığı şeyi bana emanet olarak bırakmıştı. Ben de emanetine sahip çıkıyordum. Derin  bir nefes alıp merdivenleri indim.Dobby havlayıp peşime dolandı. Gittiğimi anlamıştı.
Kafamı salladım. Yere yatıp patileriyle yüzünü kapattı ve sesler çıkarmaya başladı. Kaşlarımı kaldırıp kahkaha attım. Kahkaha attığımı duyunca heyecanla kafasını kaldırıp üzerime atıldı. Gülümseyip sarıldım. Mecburen onuda götürecektim.
Döşemelerimi yine gözden çıkarmak zorunda kalacaktım.

ESİNA (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin