Multi=Dobby
"Ağzını aç bakayım!" annem on yüz milyonuncu kez o tavuklu çorbayı içirmekte kararlı olduğunu kanıtlarken dudaklarımı büzdüm. Tavuk severdim ama işin içine çorba giriyorsa sevmezdim. Çorbanın içinde tavuk olduğunda midem bulanıyordu.
"Anne o çorba beni iyileştirmiyor, daha kötü yapıyor biliyorsun." dediğimde kaşlarını çattı.
"Esina hadi anneciğim lütfen ya bak kendi ellerimle yaptım ben bunu." dediğinde gözlerimi devirdim.
"Anne sağol yapmışsın ama sevmiyorum ne yapayım yani?" ofladı.
"Ölüp başıma kalacaksın." sırıttım.
Ne zaman hasta olsam ve o çorbayı bana ne zaman içiremese bu cümleyi söyleyerek pes ederdi.
Gülüp yanaklarını sıktım.
"Ozaman meyve getireyim de onu ye." dediğjmde kafamı salladım.
"Meyve olur."
Annem meyve getirmek için odadan çıkarken telefonuma uzandım.
Mesaj gelmişti.
Tam açacağım sırada kapım tıklandı.
"Gel canım." dedim ve güldüm kendi kendime.
"Geldim canım." arkamı dönüp Rüzgar'a baktım. Kaşlarımı çattım. Kaşlarımı çatınca oda kaşlarını çatmıştı.
"Işınlanıyor musun?"
Kaşları havalandı.
"Ne?"
Güldüm.
"Yok bir şey."
Kafasını salladı. Yatağıma otururken onu seyrettim. Saçlarını geriye yatırmıştı. Kulağının bir tanesinde küpesi vardı. Siyah bir kazak ve siyah bir pantalon giymişti.
"Bayağı bir süzdün."
İmasını es geçip gözlerimi ona diktim.
Bana çok siyah giyiniyorsun diyordu ama kendisininde pek renkli giyindiği söylenemezdi.
"Esina iyi misin?"
Kafamı salladım.
"Turp gibi."güldü.
"Esina bir şey soracağım."
"Evet." dedim konuşması için ve arkamdaki aynama dönüp saçlarımı taramaya başladım.
"Okullar kapandığında Babamın iş gezisi olacakmış ve babamın ortağının kızı da gelecekmiş." kaşlarımı çattım. Kızı kaç yaşındaydı ki?
"Babam benimde gelmemi ve yanımda bir arkadaşımı götürmemi istedi." sırıttım. Beni götürecekti.
"Diyorum ki sen de benimle birlikte gelsen." dönen sandalyemde dönerek ona baktım.
"Abimle niye gitmiyorsun?"
Gözlerini devirdi."
"Babamın ortağının kızı olacağı için seni götürmek istedim."
Sırıttım. Onunla gidecektim ama ilk önce onu biraz sıkıştırmalıydım.
"Aksel'le niye gitmiyorsun? Oda kız."
Bu sefer gözlerini devirmemişti. Aksel ismini duyunca yüzü asıldı. Ne olmuştu ki şimdi?
"İyi misin?"
Gözlerime baktı.
"Seni kendime daha yakın hissediyorum." gülümsedim tam o sırada telefonuma mesaj geldi. Zaten diğerinede bakamamıştım.
"Telefonumu verir misin?" telefonumu bana uzattığında teşekkür edip aldım ve mesaj kutusunu açtım. Biri Turk telekom'dan diğeri gizli numaradandı.
Kaşlarımı çatıp gizli numaranın mesajına tıkladım.
Gördüğüm şeyle birlikte dona kaldım.
Rüzgarla Aksel öpüşüyordu. Altta yazan tarihe baktım. Beş gün önceydi. Tarih midemin yıkandığı gündü.
Gözlerimi kırpıştırarak ekrana baktım. Burnum sızlıyordu.
Aksel bana hiçbir şey anlatmamıştı.
Öpüştüklerine göre sevgili olmaları lazımdı. Durduk yere öpüşmezlerdi heralde?
"Esina iyi misin?" sinirle gözlerimi ekrandan çekip ona diktim.
Umursamaz görünmeye çalışarak omuzlarımı silktim.
"İyiyim."
Aslında bozulmuştum. Aksel bana herşeyini anlatırdı ama neden bunu anlatmamıştı ki?
Ona baktım. Bir de dün Rüzgar'la Aksel'in önünde sarılmış, onunla kavga etmiştim. İçimi bir suçluluk duygusu kapladı. Suçluluk duygusunun yanında başka bir duygu da vardı ama o duyguyu tarif edemiyordum. Dün özel konuşmak istediği şey bu olmalıydı.
"Esina yüzünün rengi attı iyi misin?"
Sinirle ona döndüm.
"İyiyim dediysem iyiyim neden üsteliyorsun?!" kaşlarını çattı.
"İyi değilsin ve bu belli oluyor. Sana yardım etmeye çalışıyorum."aynı şekilde oda bana bağırmıştı ve sinirlenmişti de. Bunu boynunun yan tarafında belirginleşmiş damarından anlayabiliyordum. Yeşil ve kendini belli edercesine şişmisti.
"Senden yardım isteyen mi oldu?"
Eliyle çenesini kaşıyıp sabır dilenir gibi yukarı baktı.
"Çocuk gibi davranıyorsun. Bu zamana kadar sana karşı ses çıkarmadım, sert davranmamaya çalıştım ama biliyor musun? Şımardın. Yeter artık!" bu kadar bağırmasına şasırmıştım. Kaşlarımı çattım.
"Yettiyse defol git Rüzgar efendi! Yardımına ihtiyacım olmadığını sana en başından söylemiştim. Bu zamana kadar sorunlarımı tek başıma çözdüm. O zamanlar da sen yanımda yoktun. Şimdi de olma!" o kadar bağırmıştım ki hem boğazım acımış hemde nefes nefese kalmıştım. Gözlerimin içine baktı. Artık nasıl oluyorsa bilmiyordum ama baktı işte. Kaşlarını çatmıştı.
"Aksel haklıymış." dedi ve kapıyı çarparak çıktı. Kaşlarımı çattım. Akselle ne alakası vardı ki bağırıp çağırmamın?
Ellerimi havaya kaldırıp kapıyı açtım ve bağırdım ardından.
"Aksel ne alaka lan şimdi?"
Merdivenlerin olduğu yere dönmeden önce arkasını dönmeden elini kaldırıp gitmişti. Sinirle bağırıp odama girdim.
Telefonumu yatağımın üstüne atıp yere oturdum. Hayır bide aptal gibi çocukla sarılmış birlikte uyumuştum. Neymiş efendim beni kurtardı hep yanımdaydı falan fişman. Bok vardı da kurtardı. Oflayıp ayağa kalktım. Keşke o gün daha hızlı davransaydım. Kapı tıklatılınca kapının yanında olduğumdan kapıyı açtım.
"Anne?". Kaşlarını çatmış bana bakıyordu.
"Kız sen yine ne yaptın da çocuk alev topuna döndü böyle sinirinden."" gözlerimi devirip ofladım.
"Sende mi anne? Yine mi suçlu oldum. Yine mi hatalı benim?"
"E çocuk niye böyle çekip gitti ozaman?"
"Ne bileyim ben anne? Git ona sor."
Annemin elinde ki meyve tabağına baktım.
"Bana mı ?" kafasını 'evet'anlamında salladı.
Soyulmuş ve dilimlenmiş portakaldan iki dilim alıp ağzıma attım. Annem hayretle beni izliyordu.
"Miden daha yeni temizlendi kızım. Yavaş ye." diye beni uyardığında gözlerimi devirip omuz silktim.