"Oğuz'u ben vurdum."
Gözlerini büyüterek bi süre bana baktı. Şaşırdığı her halinden belliydi.
Meriç abimde böyle bir ifade sergilemişti ilk söylediğimde. Şimdi Rüzgar'da biliyordu işte. Gidecekti. Yanımda kalmak istemeyecekti. Oda beni katil olarak hatırlayacaktı. Öyle bilecekti. Benden nefret edecekti belkide? Burukça gülümsedim. Birkaç dakika sonra şoku atlatır ve arkasına bile bakmadan çekip giderdi. Bende giderdim. Ama yapamıyordum. İnsan kendinden gidebilir miydi? Gözlerim yanmaya başlayınca gözlerimi gözlerinden ayırıp tavana baktım. Ağlamamalıydım.
Bir anda Rüzgar'ın kalkmasıyla ona döndüm. Bana bakmadan kapıdan çıkıp gitmişti. O gittiği için ağlayabilirdim artık. Nefesimi bırakıp gözyaşlarımı özgür bırakırken ayağı kalktım ve odadaki banyoya girdim. Aynada kendime bakarken tırnaklarımı boğazıma bastırdım. Kendime bakmaya tahammülüm yoktu. Kendime baktıkça yaptıklarım aklıma geliyor ve iyice ölmek istiyordum. Yandan parfüm şişesini alıp aynaya fırlattım. Aynanın parçaları yere düşerken bende kırılarla birlikte çöktüm. Ayna kırılırken parçaları üzerime geldiği için büyük bir ihtimal kolum çizilmişti. Çünkü sızlıyordu.
Yerdeki cam kırıkları gözüme çarptı.
Resmen parlıyorlardı.
Camlarda zihnimin yansımalarını gördüm. Oğuz'un vuruluşu, düşüşü, kanlar içeridinde kalışı. Derin bir nefes aldım ama hiç bir şeye yaramıyordu. Ne kadar derin nefes alsam bi okadar göğsüm şıkışıyordu.
Hıçkırdım.
Bi cam kırıklarına bir de sol bileğime bakıyordum. Gözlerimden yaşlar süzülürken aklımdan binlerce düşünce geçiyordu.
Oğuz gitmişti.Rüzgar gitmişti. Diğerleri öğrendiğinde onlarda gidicekti.
Derin bir nefes aldım.
Dolunay ve Dobby çok üzülecekti ama dayanamıyordum artık. Rüzgar'ın gidişide son damlaydı. Yerden bir cam parçası aldım ve gözümün hizasına gelecek şekilde yukarı kaldırdım. Camı iki parmağımla tutarken döndürdüm ve inceledim. Oğuz'un yerinde olmak isterdim. Nefes almamak, hissetmemek... Hissettiğim tek şey dehşet bir acıydı. Canım yanıyordu. Onu benim öldürmem daha da kötüydü. Bu acıdan kurtuluşumun tek yolu ölümdü. Oğuz'un ölümünden sonra birçok kez denemiştim. Canımı yakmayı, Oguz'un yanına gitmeyi... Abim bana delirdiğimi ve psikopatlaştığımı söylemişti. Hatta o kadar ileri gitmişim ki bana koruma olarak Rüzgar'ı gruba almıştı.
Hıçkırıp camı bileğime yaklaştırmaya başladım. Gözlerimi kapatınca aniden açılan kapıyla gözlerimi açtım. Cam elimden yere düşerken kapıda duran Rüzgar'a baktım. Elindeki su bardağını yere düşürüp yanıma çöktü ve elleriyle yanaklarımı tuttu ve bana baktı.
"N'apıyorsun sen?" dedi. Nefes nefeseydi. Neden nefes nefese kalmıştı ki? Ellerle kollarına tutundum. Çok endişeliydi.
"İntahar edicektin "dedi. Gözlerim tekar dolarken kafasını salladı ve anlımı öptü.
"Ağlama. Sakın ağlama."
Gitmişti. Şimdi neden yanımdaydı ve neden bu kadar yakındı?"
"S-sen gitmiştin Rüzgar?" ağladığım için sesim boğuk çıkıyordu ve arada kekeliyordum.
"Gitmedim. Yanındayım." dedi.
Kaşlarımı çattım ve kafamı salladım.
"Ama sana Oğuz'u benim vurduğumu söylediğimde kalkıp gittin?" kendi kendime konuşuyor gibiydim daha çok. Boğazını temizledi.
"Sana su getirmek için gitmiştim. Hiç iyi görünmüyordun. "
Burnumu çektim.
"Ama.."
Bakışlarıyla beni susturdu.
"Yapma artık. Ben senin yanındayım. Gitmem. Artık istesende gidemem." dediğinde kaşlarımı çattım.
Zorla gülümsedi. Ayağa kalktığında bende onunla birlikte kalktım. Arkasını döndüğünde kolundan tuttum.
"Nereye gidiyorsun?" dediğimde kolumdan tutup yanına çekti.
"Buradayım korkma." dediğinde rahatladım. Bikaç gün önce birisi Rüzgar'ın yanında kalmasını isteyeceksin ve gitmesinden korkacaksın deseydi eğer ona el hareketi çekerdim. Ama şimdi yanımdan gitnesini istemiyordum. Hatta gitmesinden korkuyordum.
Bir kolumu omzuna atıp diğer elini belime doladı ve beni yatağa oturtturdu. Ben oturunca boyu benden uzun olduğu için dizleri üzerinde eğildi.
"Şimdi mutfaktan su alıp geleceğim tamam mı?" dedi ve saçımı okşadı. Kafamı aşşağı yukarı salladım. Oda gülümseyip ayağa kalktı ve gitti. Kendimi küçük bir kız çocuğu ,Rüzgarıda babammış gibi hissediyordum. Babam bana hiç değer vermemişti. Babam beni korumamıştı. Babam benim saçlarımı okşamamıştı. Babam beni yanında yatırmamıştı. Babam beni sevmemişti. Yüzüm asılırken Rüzgar içeri girdi.
Yanıma oturup saçlarımı geri attı.
Suyu içirip yandaki komidine koydu.
Ona döndüğümde kaşları çatık bir sekilde bana baktığını gördüm.
Kurumuş olan dudaklarımı yaladım ve boğazımı temizledim.
"Bir şey mi oldu ?"
Çenesini kaşıdı ve gözlerini kapayıp tekrar açtı. Ellerimi tuttu.
Şaşırsamda tepki vermedim. Ellerimize baktım. Soluk renkli bir çift el. Elleri benim ellerimin tersine sıcaktı. Kafamı kaldırıp ona baktım.
Burukça gülümsedi. Ama sadece dudakları kıvrılmıştı. Bir gram duygu yoktu. Gözleri dolunca gözlerimi büyüttüm. Kafasını eğip burnunu çekti.
"Seni anlıyorum." dediğinde güldüm. Beni anlayamazdı.
"Nasıl anlayabilirsin ki? Hiç değer verdiğin bi insanı kaybettin mi? Yada değer verdiğin kişiyi öldürdün mü?"
Kaşlarını çattı.
"Annemi gözümün önünde vurup, öldürdüler ve ben onun için hiçbir şey yapamadım. Sadece ölümü izledim. Sence biraz olsun anlayamaz mıyım?
Şaşkınlıktan donup kalmıştım. Annesinin öldüğünü bilmiyordum. İkimizinde gördüğü ölümler ne kadar da benziyordu. Yatakta biraz daha öne geldim ve Rüzgar'a sarıldım. Birkaç saniye sonra ellerini belime doladı ve oda bana sarıldı.
"Özür dilerim. Ben.. Ben bilmiyordum.." kafasını salladı.
"Önemi yok. "
Biran üzüldüm Rüzgar için. Annesini kaybetmişti. Ben annemi kaybetseydim eğer bu kadar güçlü olamazdım sanırım. Geri çekildim gözünden bir damla düşünce elimi yanağına çıkardım.
"Ağlama."
Elimi tutup güldü.
"Benim seni teselli etmem gerek senin beni değil." dediğinde gülümsedim. Rüzgar'ın yanında olmayı seviyordum. Kendimi rahat ve mutlu hissediyordum. Biraz evvel intahar etmenin eşiğindeydim ama şimdi beni güldürüyordu. Çok saçmaydı ama böyle olmasına engel olamıyordum.
Telefonunun kilit tuşuna bakıp saate baktı. "02.37 Bence artık uyumalısın. Yoruldun zaten" dediğinde kafamı salladım. Hırkasını çıkarıp yanına koydu. Parmaklarının üzerindeki mormulkarı daha yeni fark ediyordum. Halbuki az önce elimi tutmuştu. Kaşlarımı çattım. Parmaklarının etrafı morarmış ve elinin üstünde bazı çizikler vardı.
"Parmaklarına ne oldu senin?" kaşlarını çatıp elleeine baktı.
"Bir şey olduğu yok. Boşver. "
Kaşlarımı çattım.
"Ne oldu söyle Rüzgar"
Omuzlarımdan tutup odadan dışarı çıkardı.
"Şimdi git yat. Yarın anlatırsam anlatırım." kaşlarımı kaldırdım.
"Anlatacaksın" gözlerini devirdi.
"Hadi git ve yat."
Kafamı salladım.
"İyi geceler." oda iyi geceler dedi ve içeri girip kapıyı kapattı.
Kavga mı etmişti ? Ya da biri birşey mi yapmıştı? Ofladım. Abimi arayıp soramazdım da. Odamın kapısını açıp içeri girdim ve kendimi yatağıma attım. Çok geçmeden uykuya dalmıştım.