Gece

70 11 1
                                    

4 yıl önce...

"İyi misin Sehun-ah?"
Sehun başını sıradan kaldırdı. Yatmaktan yüzünün sağ tarafı kızarmıştı. Gözlerini ovuşturarak cevap verdi.
"İyiyim Chayeon." Gözleri kanlanmıştı.
"Sen nasılsın?"
"Beni boşver. İyiyim. Kötü gözüküyorsun. Anlatmak ister misin?"
Sehun kollarıyla gerilme hareketi yaptı.
"Sırtım tutuldu ya." Gülümsedi.
"Oh Sehun!"
"Birşey olmadı." Çantasından suyunu çıkardı.
"Her zamanki şeyler."
"Hadi ya." Chayeon ellerini çenesinin altında birleştirdi.
"Bıktım artık. Bazen boşansalar daha iyi olur diye düşünüyorum."

"Nihayet uyanabildin Sehun." Jongin tam da konunun ortasında gelmişti.
Chayeon ayağa kalktı.
"Sonra konuşalım." Dedi ve göz kırptı.

Günümüz...

"Hadi ama Sehun eğlenceli olacak! Taeyeon bizim için bir loca hazırlattı. İçkiler, kızlar ve müzik! Herşey olacak. Bir sen mi olmayacaksın?" Baekhyun arkadaşının kolundan çekiştiriyordu.
"Bu gece sessiz geçsin istiyorum Baek. Hem babamla buluşacağım."
"Bu saatte mi?" Minho telefonuna baktı.
"23.34"
"Pederin beni göresi gelmiş." Sehun yerdeki taşa vurdu. Taş ilerleyip karanlıkta kayboldu.
"İki üç akşamdır bizi ekip duruyorsun bu canımı sıkmaya başladı." Changmin Sehun'un omzuna bir yumruk attı.
"Bu akşam da yine üçümüz kaldık gençler! Hadi mekana!"
Sehun arabasına bindi. Diğer üç arkadaşı da kendi arabalarına binerek hızla kulübün yolunu tuttu.

"Seni eve getirmek niye bu kadar zor?" Başkan Oh kendisine bir içki kattı.
"Geldim ya." Sehun köpeği Vivi'yi okşuyordu.
"Bu daha ne kadar sürecek Oh Sehun?"
Sehun Vivi'nin oyuncağını ileriye fırlattı.
"Ne ne kadar sürecek?"
"Otelde yaşamaya ne kadar devam edeceksin?"
Sehun ayağa kalktı. Kendisine bir içki koymaya başladı.
"Bırak onu daha 17 yaşındasin."
Sehun bardağı dikti.
"Yani?"
Bir kadeh daha koydu.
"Soruna gelince." Babasının karşısına geçti.
"Canım ne zaman isterse."
"O otel de bana ait. Bu evden çok mu farklı seni hergele!"
"En azından içinde sen yoksun!"
Başkan Oh bir adım geri çekildi.
"Sehun-ah. Bu artık bitsin. Sen benim tek oğlumsun. Tek çocuğum.    Ne yapmalıyım?"
Ciddi miydi? Gerçekten birşeyler değişsin mi istiyordu? Yoksa tek düşündüğü servetine sahip çıkabilecek biri miydi? Onu seven bir oğuldan ziyade sadece bir mirasçı!
"Ne yapmalıyım?" Adam bir cevap bekliyordu.
Sehun elindeki bardağı öne doğru uzattı. Ve yere bıraktı. Bardak bir gürültüyle yerde parçalara ayrıldı.
"Bardağı birleştirebilir misin baba? Hadi yap."

"Chayeon-ah, elma ister misin?" Annesi yeşil bir elma uzattı.
"Teşekkürler." Chayeon kitabını okumaya devam etti.
"Babanla kitap fuarına gidecek misin? Bu cumartesi açılıyormuş." Annesi bir yandan da televizyona bakıyordu.
"Babamı görebilirsem belki."
"Çok çalışıyor değil mi?"
"Tam bir İşkolik." Kitabı kapattı.
"Anne, Başkan Oh ve Rachel'in annesi..."
"Ah evet. Ne büyük olay değil mi?" Bayan Lee kızına döndü.
"Ne zaman başladı bu ilişki?"
"Geçen sene. Biliyorsun Seul'deki 12. Otelimizin açılışı vardı. Sanırım ilk orda tanıştılar."
"Rachel çıkara bağlı bir ilişki olduğunu söylüyor."
"Hakkı var." Ağzına bir mandalin attı.
"Yanlış anlama babanın en büyük ortağı sirketlerimiz ciddi müttefikler ama Oh Hansol gibi bir adamla bu saatten sonra evlenmek...??"
"İyi bir iş adamı ama iyi bir aile babası değil mi demek istiyorsun?"
"Aynen öyle."
O sırada orta sehpa da bulunan telefon çaldı. Bayanlara Lee telefonu alıp arayan kişinin ismini okudu.
"İm Nana."
Chayeon bu ismi duyunca birden sevindi.
"Ahh anne çabuk." Telefonu annesinin elinden alıp mutfağa doğru yürüdü.
"Nana Unni?? Nasılsın?"
"Chayeon-ah!!! Sesini duymayalı çok uzun zaman oldu. Üzgünüm Şanghay'daydım. Seninle görüşemedik."
Nana Şangay'da hukuk bölümünü bitirmişti. Şimdi ise Kore'de yaşıyordu. 21 yaşındaydı ve Chayeon'un bu hayattaki idolü denebilecek biriydi.
"Ama artık okulun bittiğine göre ve ben de burada olduğuma göre..."
"Biraz hasret giderebiliriz!"
Chayeon bunu duyunca yerinden hopladı.
"Hazırlan bir saat sonra seni almaya geliyorum. Nayeon Unniye selam söyle."

Deep Breath (Sehun+Suzy)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin