Seul

175 11 0
                                    

"Yağmuru sevmiyorum."
"Hm."
"Neden bu kadar yağmak zorunda ki?"
"Hm."
"Bu da yetmezmiş gibi bir de hava karardı bu saatte."
"Hm."
Touka üzerindeki yastığı alıp karşı koltukta oturan Chayeon'a fırlattı.
"Chayeon! Benimle dalga mı geçiyorsun? Deminden beri seninle konuşuyorum."
Chayeon elindeki test kitabı kapatıp Touka'ya baktı.
"Deminden beri ders çalışıyorum sen bunu görmüyor musun?"
Touka yüzünü eşitti.
"Aishh, çok sıkıcılaştın." Yüzünü yine cama döndü.
"Yağmuru severim ben." Dedi Chayeon ayağa kalkarken. Touka da gözleriyle onu izliyordu.
"İyi hissettiriyor." Dedi başını cama yaslayarak.
"İyi? Hm. Peki." Touka etkilenmiş gözükmüyordu.
Bir sıkıntısı vardı sanki. Dudakları düşmüş bakışları yorgundu.
"Yaz tatili yaklaşıyor. Kore'ye gider miyiz?" Dedi Touka kendine kahve koymaya giderken.
"Annem gelmemi istiyor aslında. Ama bilmiyorum, burda işlerim var. Bana da koy, sekerli."
"Burası Cafe değil. Ve ben de garson değilim kalk kendin koy."
"Tanrı aşkına Touka yapman gereken şey bir bardak daha çıkarmak."
Touka sırıtarak denileni yaptı. Chayeon'u kızdırmayı gerçekten seviyordu.

"Tanrım nihayet su lanet sene bitti!"
Touka bahçede sportmen vücudunun bütün getirilerini kullanarak koşuyordu. Chayeon iki kız arkadaşının koluna girmiş bir şekilde kahkahalarla gülüyor ve gerçekten senenin bittiğine seviniyordu. Arabasının yanına geldiğinde Nora ve Candice'e sıkıca sarılıp Kore'den döndüğü ilk hafta buluşmak üzere sözleşip kapıyı açtı. Touka arabaya binip elindeki karneye baktı. Ve baktı.
"Kaldığın ders var mı?" Dedi Chayeon kontağı çevirirken.
"Lanet olası fizik ve adı batasıca tarih."

12 saatlik bir uçak yolculuğundan sonra Seul'e iniş yapmışlardı. Saat gece ikiydi. Hava alanında onları Touka'nin annesi ve Chayeon'un annesi karşılamıştı. Chayeon koşarak annesine sarıldı öptü çığlıklar atti. Touka ise sanki marketten dönmüş gibi karşıladı annesini. Bayan Krishima alışıktı zaten kızının bu hareketlerine. Bu yüzden ilk adımı o attı ve 6 aydır görmediği kızını kendine çekip öpücüklere boğdu.
Vedalaşıp ayrıldılar.

"Babam evde mi anne?"
Bayan Park anahtarı çıkarıp kapıyı kapattı.
" Ah hayır tatlım. Dün akşam yani beş saat önce falan Kyoto'ya uçtu."
Chayeon'un yüzü düştü.
"Beni gördükten sonra gidemez miydi?"
"Birisin, 'iş'!" Acı acı güldü bayan Park.
Chayeon geniş salona girdi. Evini gerçekten özlemişti.
"Aç mısın?"
"Hayır. Ama uyumak için güzel bir bardak süt alabilirim."
"Hadi yukarı o zaman."
Chayeon odasına girdi. İçeride bir yumuşatıcı ve parfüm kokusu hakimdi. Anlaşılan annesi o geliyor diye geniş çaplı bir temizlik yaptırmıştı. Yatağının üzerindeki bordo pijamalarini giyindi. İşte artık evindeydi!
Annesi elinde bir bardak sütle içeri girdi. Kızının yanına oturup sütü icisini izledi. Ne kadar da büyümüştü! Güzel bir genç kız olmuştu. 16 yaş gerçekten özel bir yaş olmalıydı.
Annesinin özlem dolu bakışlarını fark eden Chayeon gülümsedi.
"Neye bakıyorsun öyle? Birine mi benzettin?"
"Evet. Babana."
Chayeon gözlerini kırpıştırdı.
"Yüz hatlarını aynı o. Jaemin'in kız halisin."
"Hm. Evet."
"Babanı özledim mi?"
"Çok. Gerçekten çok."

Deep Breath (Sehun+Suzy)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin