Eski Bir Dost

81 9 0
                                    

Medya= Jonghyun ve kardeşi Hwan

Aralığın 11'iydi. Havaya hafif kar tanecikleri uçuşuyordu. Sessiz bir karanlık bütün mahalleyi kaplamıştı. Sehun arabanın içinde cama çarpan kar tanelerini izliyordu.
Hani, kapıdan çıkıp arabaya doğru ilerledi. Kapıyı açtı ve ön koltuğa oturdu. Kemerini taktıktan sonra konuştu.
"Selam."
"Selam." Sehun karşılık verdi.
"Nereye gidiyoruz?"
"Nereye gidelim?"
Hani bir müddet düşündü.
"Kapalı bir yere gidelim bence. Hava soğuk."
Sehun onayladı.
"Haklısın. O zaman... Bowling?"
Hani ellerini çırptı. Sehun da cevabını aldıktan sonra arabaya çalıştırdı.


"Şoför gelmiş." Dedi Jidam telefonunu çantasına koyarken. Chayeon kahvesini masaya koydu.
"Ah öyle mi?"
"Evet. Bunu bir ara tekrar yapalım! Seninle alışverişe çıkmak çok güzeldi."
"Tamam olur. Sınavlarım başlamadan tekrar yaparız."
Jidam yerden alışveriş poşetlerini aldı. Chayeon da ayağa kalkıp arkadaşına sarıldı.
"Görüşürüz!"
"Görüşürüz!"
Jidam uzaklaşmaya başladı. Chayeon tekrar oturdu ve kahvesinden bir yudum aldı. Cuma akşamları alışveriş merkezleri gerçekten çok kalabalık olurdu. Arkadaşıyla, sevgilisiyle, annesiyle, babasıyla, arkadaşıyla bir sürü insan buradaydı.
Chayeon, insanları izlemeyi severdi. İyi biri gözlemci denebilirdi hatta. Ve böyle kalabalık yerlerde oturup bir bardak kahve ile saatlerce oradan oraya koşuşturan insanları izleyebilirdi. Çoğu kez bu gözlemleri sırasında sıra dışı şeylere de şahit olduğu olmuştu. Kim onun da başına sıra dışı bir şey geleceğini?
"Chayeon?"
Kendi ismini mi duydu yoksa sadece yanılsama mıydı?
"Kim Chayeon!"
Hayır yanılsama değildi. Gerçekten de ona seslenen biri vardı.
Arkasını dönmeye kalmadan kişi karşına geçmişti. Chayeon birden konuşmayı unuttuğunu sandı. Ağzı açık bir şekilde karşısındaki çocuğa bakıyordu.
"Jonghyun?"
Chayeon ayağa kalkıp çocuğa sarıldı.
"Aman tanrım! Chayeon-ah! Bu sensin! İnanamıyorum!"
"Ben de inanamıyorum. Şey... Nasılsın?"
"İyiyim. İyiyim, ya sen?"
"İyiyim."
Jonghyun gerçekten çok değişmişti. Daha doğrusu büyümüştü. Boyu en az Sehun kadar vardı. Yüz hatları oturmuştu. Vücudu kaslanmıştı. İyi görünüyordu. Bayağı iyi.
Sonra Chayeon'un aklına bazı kötü anıları geldi. Bir adım geriledi. Jonghyun bunu anlamıştı. Konuyu değiştirdi.
"Ne zamandır burdasın?"
"Yaz tatilinin başında geldim."
"Oh, bayağı da olmuş aslında."
"Sen hep burada mıydın?"
"Hayır, yani evet ama Seul'e biraz uzaktaydım. Güneyde."
"Yatılı okulda mı okuyorsun?"
Jonghyun güldü.
"Okuyordum. Ryunghwa Boys School."
Chayeon azarlar gibi kolunu mıncırdı.
"Atıldın mı yoksa?"
Jonghyun kolunu ovuşturdu.
"Yah! Tabiki de hayır! Kendim ayrıldım."
"Hadi oradan!"
"Tamam peki. Bana dediler ki ya ayrıl ya da biz atalım. Ben de bu kadar kibar istedikleri için kabul ettim."
"Kibarlık karşısında yapamayacağın şey yok değil mi?"
"Beni bilirsin."
"Tabi bilirim. Bilirim ya."


"Oohooo çok iyi Sehun-ah!" Hani ellerini çırptı. Sehun'un fırlattığı top bütün kukaları devirmişti.
"Sıra sende." Sehun mavi topu kızın eline verdi.
"Senin kadar becerikli değilim bu oyunda biliyorsun."
"Elinden geleni yapman yeterli."
Hani Sehun'un gözlerine baktı. Mahcup bir şekilde gülümsüyordu. Yerini alıp derin bir nefes aldı. Yerini aldı ve topu fırlattı. Top yuvarlandı yuvarlandı kukaların hepsini düşürdü.
"Yaptım! Yaptım!"
Sehun, Hani'nin mutlu olduğunu gördüğünde ister istemez gülümsedi.
"İyi işti."
"Seni çok iyi izledim."
"Ah yine ben yine ben!" Dedi Sehun topların yanına doğru ilerlerken.
Hani de onun yanına geldi. Sehun topunu seçerken Hani etrafa göz gezdirdi. Karşıda duvara monteli basket potalarının yanına basket atan tanıdık birini gördü.
"Chayeon?"
Sehun başını kaldırdı. Hani'nin baktığı tarafa baktı. Chayeon oradaydı. Yanında da sırtı dönük uzun boylu bir erkek vardı.
"Yanındakiler kim?" Diye sordu Hani bakmaya devam ederken. Sehun topu bıraktı ve:
"Gidip öğrenelim." Dedi. Hani'nin kolundan tutup ilerletti.

"Selam?"
Chayeon tam topu potaya atacaktı ki gelen sesle irkildi:
"Sehun. Hani."
"Selam Sehun." Jonghyun rahat bir şekilde selam verdi.
"Lee Jonghyun. Görüşmeyeli bayağı oldu."
"Beni görmek ister miydin ki?"
"İstemez olur muydum?"
"Siz tanışıyor musunuz?" Hani araya girdi.
"Siz çıkıyor musunuz?" Diye farklı bir soru attı Chayeon ortaya. Hem moral bozmak hem de konuyu geçmek için. Ve cidden ne diye bu ikisi akşam 9'da beraber dışarıdaydılar ki? Bu kadar iyi mi arkadaş olmuşlardı?
"Hayır tabikide!" Hani karşı çıktı.
"Peki ya siz?" Sehun da oyuna dahil oldu.
Chayeon iradesiz bir şekilde:
"Aslında bakarsan üç yıl sonra ilk defa denk geldik. Yani hayır." Dedi.
"Eski dostlar bir aradalar ha?"dedi Sehun. Artık can sıkmaya başlamıştı.
"Bowling mi oynuyorsunuz?" Dedi Chayeon.
"Evet." Dedi Hani.
"Grup maçı yapalım mı? Size karşı biz?" Dedi Jonghyun.
"Hayır sizinle oynamak istemiyoruz."
"Neden? Dayak yemekten mi korkuyorsun, Sehunnie?"
Chayeon'un sırtından bir an ter boşaldı. Sehun bozuntuya vermedi:
"Dışarıda konuşmak ister misin?"
"YETER!" Chayeon daha fazla dayanamadı. İşlerin ne yoluna gittiği belliydi.
"Siz oyununuza devam edin lütfen. Jonghyun hadi gidelim, lütfen." Son kelimeyi fısıltıyla söylemişti. Jonghyun son bir kez Sehun'a baktı. Ardından arkasını dönüp gittiler.


Jonghyun arabasına binince ilk iş telefonundan babasını aradı. Telefon çalarken sabırsızca parmaklarını direksiyonun üstünde oynatıyordu. En sonunda telefon açıldı.
"Ha baba! Biliyorum saat geç ama sana önemli bir sey söylemeliyim. Korea Kent Foreign School'a yaptırdığın kayıdı sildir. Daha iyi bir fikrim var."
"Neymiş o?"
"Royal Academy."

Yorum ve oy yorum ve oy!!!  Jonghyun'un gelişi hakkındaki düşüncelerinizi merak ediyorum yazın lütfen! Hikayede çok önemli bir yeri var, ilerleyen zamanlarda fark edeceksiniz. 💙💙💙💙

Deep Breath (Sehun+Suzy)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin