Hala

81 8 1
                                    

"Sen ve Sehun bu okulda olduğu sürece dedikodu eksik olmaz diyordum ama hep önemli bir faktörü atılıyormuşum." Dedi Soojung dolabından kimya kitaplarını alırken. Chayeon ise duvara yaslanmış onu dinliyordu.
"Neymiş o faktör?" Tatlı tatlı sordu.
Soojung dolabını kilitledi. Arkadaşına döndü.
"Yoo Rachel!"
Yan yana sınıfa doğru yürümeye başladılar.
"Kızda ne yürek varmış be! Resmen bütün okulun önünde Sehun'a meydan okudu."
"Bazen böyle yırtık olabiliyor sen de biliyorsun." Chayeon, Rachel onu koruduğu için minnettardı. Hep yanında böyle bir arkadaşı vardı. Burada Rachel. Amerika'da ise Touka. Onlara paha biçmek mümkün değildi.
İki arkadaş sıralarına oturdular. Rachel telefonla konuşuyordu. Sehun,Jongin ile beraber daha kapıdan yeni girmişti. Sınıf tamamlanıyordu.

"Perşembe günü ödevleri istiyordum. Seulhyun lütfen kontrolü yap ve bana bildir."
Dördüncü ders bitmişti. İlk iki dersin kimya diğer iki dersin de matematik olması ve kimsenin beşinci derste biyoloji işleyecek cesareti ve gücü olmaması...
"Bu ders programını hazırlayanın ebesinin numarasını istiyorum!" Hyunsik isyan etti.
"Beynim zonkluyor. Evet gerçekten zonkluyor." Jongin boş gözlerle sabit bir noktaya bakıyordu.
"İki zorlamaya gelemiyorsunuz ve kendinize erkek mi diyorsunuz?" Victoria'nın bu söylediği başta kızlar olmak üzere herkesi güldürdü.
Hyunsik ayaklanıp Victoria'nın masasına oturdu.
"İki değil ki dört! Dört derstir işkence çekiyoruz! Bu çocuğun sorumluluğunu kim alacak?" Hyunsik Jongin'i işaret etti. Hala boş boş bakıyordu. Soojung sevgilisinin yanına gidip yanağına bir öpücük kondurdu.
"Hayatım, geçecek. Sen böyle olursan bana kim bakacak?!"
"Onun şu an kendine hayrı yok. Bence çok umut bağlama." Dedi Sehun. Kızlar sesli bir şekilde güldü. Sehun'un kızlar arasında popüler olduğu bir sır değildi zaten.

Chayeon ise telefonunda müzik seçmekle meşguldü. Dinlenecek birçok müzik ama az zamanı vardı. O sırada telefonuna bir mesaj geldi. Hiç beklenmedik birinden hiç  beklenmeyecek bir mesaj.

@OhSehun: Nasılsın?

Chayeon bu bir şaka mı diye düşündü bir an. Sonra başını arkaya çevirdi ve Sehun'un bakışlarını görmesiyle başını çevrilmesi bir oldu. Cevap verip vermemek konusunda kararsızdı. Sonra yazmaya karar verdi.

@KimChayeon: Canımı sıkacaksan hiç kafam kaldırmayacak.

@OhSehun: İnsani bir niyetle sormuştum aslında.

@KimChayeon: Hani sen şimdi bir öylesin bir böylesin ya düşünmeden edemiyorum. Çift kişilikli falan mısın?

@OhSehun: Bildiğim kadarıyla hayır. Aslında bakarsan psikolojik bir hastalığım var mı acaba diye merak edip psikiyatriye götürenim bile yok.

@KimChayeon: Yalnızım edebiyatı mı yapıyorsun şimdi de.

@OhSehun: Böyle bir şey yapmam. Bilirsin.

@KimChayeon: Hayır bilmem. Hakkında birşey bilmiyorum.

@OhSehun: Bana mağdur edebiyatı mı yapıyorsun şimdi?

@KimChayeon: Bir şey diyeyim mi? Seninle konuşmak istemediğimi fark ettim.

@OhSehun: ☹️

'Emoji attı. Sehun üzgün surat emojisi attı. Kusacağım!' Chayeon neye uğradığını şaşırdı. Dudaklarını ısırıp gülmemek için direndi. En son arkasına dönüp Sehun'a baktığında Sehun da gülüyordu. İkilinin birbirine bakıp gülmesi sınıf ahalisinin gözünden kaçmamıştı. Çok enteresan olaylar oluyordu.

"Oh my gosh!" Soojung Jongin'i dürttü.
Ama kimse sınıf kapısından onları hasetle izleyen Shin Hani'yi görmemişti.

Bütün okul öğle yemeği için yemekhanedeydi. Soojung, Chayeon, Yoona, Sooyoung ve Yesol masalarında yerlerini almışlardı.
"...evet gayet hoştu. Ama Tanrı aşkına gri bir elbisenin altında kırmızı stiletto?" Yoona gözlerini pörtletti.
"Tiksinçti. O güzelim elbiseyi mahvetti." Soojung onayladı.
"Giyinmeyi bilmeyenler böyle yerlere alınmamalı."
Chayeon daha fazla dayanamadı. Yemeğin başından beri onun bunun elbisesi tokası eldiveninden bahsediliyordu.
"Size inanamiyorum. Size ne kişiler nasıl giyinirse giyinsin. Kore'de hiçbir şey değişmemiş. Herkes hala acımasızca yargılanıyor."
"Tabi kız Amerika gördü." Yesol chopstickslerle Chayeon'u işaret etti.
"Aslında haklı." Dedi Sooyoung.
"Batıda böyle şeyler önemsenmiyor."
"Orda gerçekten hiç erkek arkadaşın olmadı mı Chayeon?"
"Bir kişi vardı bir ay yürüdü ve bitti. Konuşulmaya değmez."
"Üstlemeyin, çekip gidecek yoksa yine." Soojung artık arkadaşının çekip gitmesini istemiyordu.

" Soojung artık arkadaşının çekip gitmesini istemiyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"...Neden böyle davrandığım konusunda en ufak fikrim yok! Ciddiyim! Yani bir an onun canının yanmasını istiyorum başka bir an da bir bakmışım onunla konuşmaya çalışıyorum. Yani, anlam veremiyorum kendime anlıyor musun? Bir an öyle bir an böyle. Hatta bugün bana dedi ki çift kişilikli misin? O an önemsemedim ama şu an mantıklı geliyor. Neden olmasın? Belki öyleyim. Bu aralar kendim ile ilgili pek çok rahatsız edici şeyin farkındaydı varmaya başladım. Daha doğrusu kabullenmeye başladım. Ötelediğim gerçekler, bilirsin. Sana her zaman anlattığım şeyler. Offf! Tamam ben yine çok konuştum." Sehun acı acı gülümsedi ve konuşmasını bitirdi.
Halası oturduğu koltuğundan kalkmadan yan sehpada duran fotoğraf albümünü aldı eline.
"Sen gelmeden önce çocukluk fotoğraflarına bakıyordum. Chayeon'un fotoğrafları da var."
"Hala..."
"Tamam senin konuna geliyorum. Böyle hissetmenin sebebi açık. O senin eski arkadaşın. Aranızda yaşananlar korkunç olsa da siz birbirinize sıkı sıkıya bağlısınız. Ve sen şu an onunla yeniden hasar görmüş bağlarını onarmak istiyorsun. Yanlış mıyım?"
"Rahatsız edici."
"Hiç de değil tatlım."
"Jiwoo hala, ben bu durumdan rahatsızım. Onun gitmesini istiyorum. Ama gitmeyecek bunu biliyorum."
"Neden artık endişelenmeyi bırakmıyorsun?"
"Ben endişelenmiyorum. Ben sadece son zamanlarda çok kötü bir durumdayım. Hepsi bu."
"Bunun nedeni ortada. Chayeon'un gelişi sana pek çok gerçeği de getirdi ama sen bunları kabul etmek istemiyorsun."
Sehun ayağa kalktı odada bir tur attı.
"Senin fikrin bu mu Hala?"
Jiwoo, yeğeninin karşısına geçip ellerinden tuttu.
"Hayatım benim. Tek istediğim senin sağlığını koruman ve mutlu olman."
"Biliyorum. Şey gitmeliyim. Birazdan hasta bakıcılar gelir çok kaldım."
"Tamam. Dediğim gibi ne zaman istersen. Daha doğrusu ziyaret saatlerinde." Göz kırptı. İki birlikte güldüler.
Sehun, Seoul Centeral Rehabilition Centre'dan çıktı. Halası dört yıldır buradaydı. Herhangi bir akıl hastalığı yoktu hatta zaten o alanında uzman bir psikiyatristti. Başkan Oh dört yıl önce kendi kız kardeşini sırf yüksek meblağlı bazı kirli ihaleleri ortaya çıkarma tehditi yüzünden sahte belge ve raporlarla buraya tıkmıştı. Kendince kız kardeşini tmrahat ettirmek için de elinden gelenin en iyisini yapıyordu. Merkezdeki en lüks odayı onun için tutmuştu. Ziyaret saatleri esnekti. İnternet ve bilgisayar kullanabilme izni vardı. Ama özgürlüğünden mahrumdu. Sehun'un babasından nefret etmek için en önemli sebeplerinden biri buydu. Halası, bu dünyada değer verdiği birkaç kadından biriydi. Zaten diğeri de annesiydi. Annesi, babası yüzünden kaçmıştı; halası ise babası yüzünden bir akıl hastanesindeydi. Neden ölüp gitmiyordu ki?

Sehun arabasına bindi. Güneş gözlüğünu takip arabayı çalıştırdı. "Endişelenmeyi bırakma...lıyım."

Deep Breath (Sehun+Suzy)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin