"Işık asla yok olmaz mı? Nereden aklına geldi bu şimdi?" Dedi Zayn merakla. Onun için Niall'ın düşüncelerini anlamak biraz zordu, özellikle de bu kadar hızlı değişiyorlarken.
"Işık asla yok olmaz, Eleanor Longdon demişti. O şizofren bir psikolog." Diye açıkladı Niall tatlı bir sesle.
Yaşadıkları ve bu söz arasında bir bağlantı kurmaya çalışan Zayn, çok geçmeden konuştu.
"Zaten ışığın yok olmasını nasıl beklersin ki? Özellikle de sen." Dedi, parmakları Niall'ın saçlarında gezinirken.Kaşlarını kaldırdı Niall.
"Özellikle de ben?""Sen ışığın ta kendisisin," dedi Zayn. Niall'ın kalbi hızlandı.
"Kendine bir bak! Bulunduğun ortamı aydınlatıyorsun."
"S-sen bunları gerçekten söylüyor musun yoksa ben hayal mi görüyorum?" Niall titrek bir sesle sorduğunda, Zayn gür bir kahkaha attı.
"Evet evet, biliyorum, gerçek olamayacak kadar mükemmelim."
"Gerçek olduğunu biliyorum, sadece bunları söylemen gerçek mi, demek istemiştim," diye düzeltti Niall.
Zayn, "Neyse ne," diye geçiştirdi.
"Seni nereye götürmeliyim? Resmi olarak ilk randevumuz ve hayal gücü biraz fazla geniş bir partnere sahibim, oldukça kararsız kaldım."
Niall bu sözlere karşılık istemsizce kıkırdadı.
"Sadece senin bildiğin bir yer olsun," dedi ardından.
"Beni götürdüğünde ben de öğrenmiş olurum, böylece artık sadece bizim bildiğimiz bir yer olur."Zayn, bu fikir hoşuna gitmiş gibi gülümsedi. Ardından başıyla onayladı ve arabayı çalıştırdı. Yola koyulduklarında kahve gözler Niall'a çevrildi.
"Zayn Malik'le çıkıyorsun Niall, hatırlatmak istedim sadece." Dedi kibirli bir gülümsemeyle. Niall gözlerini kıstı, aklına bir şey gelmiş gibiydi.
"Sen..." dedi düşünceli bir sesle.
"Seninle çıkmam için sormadın. Yani bana çıkma teklif etmedin bile. O zaman bu nasıl-"
"Kapa çeneni." Dedi Zayn. Niall'ın güzel kahkahası ilk kez duyuldu.
Zayn ona çıkma teklifi etseydi cevabı tabiki "evet" olacaktı, fakat sormuş olması onu biraz daha mutlu edecekti. Olsun, diye düşündü Niall. Sonuçta unutmamalı ve şükretmeliydi; Zayn Malik'le çıkıyordu.
"Biliyor musun Niall, burada olduğun için mutluyum." dedi Zayn, dudaklarına hafifçe kondurduğu bir gülümsemeyle. Niall istemsizce dişlerini göstererek gülümsedi, kendisinin de bunun için mutlu olduğunu düşündü. Derin bir nefes aldı konuşmadan önce, söylemek ve söylememek arasında kalmıştı; sonunda bunu söylese de bir zararı olmayacağını düşündü ve konuştu.
"Gerçek olduğun için..." dedi garip bir gülümsemeyle,
"Mutluyum, Zayn."Zayn bir bakış attı sarışın çocuğa. Küçük bedeni sarmak ve gerçek olduğunu biraz daha yoğun hissettirmek istedi ona. Fakat araba kullanıyordu ve o "kimsenin bilmediği yere" varmalarına yaklaşık 15 dakika vardı.
Niall, bu tuhaf sessizliği bozmak adına konuyu değiştirdi."Şey, annemi aramalıyım. Konferanstan çıkıp direkt eve geleceğimi sanıyordu."
"Ne konferansı?" Dedi Zayn, yola bakarken.
"Şizofreni ile ilgili." Dedi Niall, biraz utanmış bir sesle. Zayn bunu aldırmadı.
Annesi Bayan Maura, telefonu birazdan açtı.
"Selam anne, ben eve biraz geç kalacağım da, onu haber vermek istedim.""E-eve geç mi kalacaksın? Neden?" Bayan Maura'nın sesi titremişti. Her anne oğlu için büyük bir koruma isteği duyardı; onu kanatları altına almak ve tüm tehlikelerden korumak isterdi. Ancak Bayan Maura, hastalıktan dolayı ekstra endişeliydi Niall için. Böyle olmakta haklıydı da; şu ana kadar öyle kötü şeylerden korumuştu ki oğlunu. Bir gün kendisine bir şey olacak olursa Niall'ın hayatını nasıl devam ettireceği korkusuyla yaşıyordu.
"Bir arkadaşımla takılacağız da." Dedi Niall. Annesinin düşündüklerini az çok tahmin edebiliyordu konuşurken.
"Arkadaşın mı? Hangi arkadaşın?"
Niall ona Vicky'den ve gidişinden bahsetmişti. Luke'dan da biraz bahsetmişti. Ama Niall yıllardır hep yalnız takıldığı için, Bayan Maura "arkadaş" konusunda da endişeliydi.
"Zayn." Dedi Niall, iri mavi gözleri Zayn'in üzerinde gezinirken. Zayn adını yumuşak, tatlı sesten duyduğunda gözlerini ona çevirdi. Böylece bir kaç saniye için, mavi ve kahve gözler buluştu.
"Zayn? Ondan hiç bahsetmedin?" Annesi yine endişeli bir sesle konuştuğunda, Niall bir şey fark etti. Annesi, Zayn'in gerçek olmadığını düşünüyordu... Haklı olarak.
"Onunla konuşmak ister misin? Ama araba kullanıyor, uzun konuşamazsınız," dedi Niall. Zayn kıkırdadı.
Bayan Maura'nın tedirgin bir sesle "Olur," demesiyle telefonu Zayn'e uzattı.
"Merhaba." Dedi Zayn, kibar ama sevecen bir ses tonuyla. Niall ona hayranlıkla bakmaktan alıkoyamadı kendini. Bu sesi seviyordu. Sevecenliğini, yakınlığını seviyordu. İngiltere'deki soluk tenli sıradan insanların arasındaki bu bronz teni seviyordu. Bunları düşünüyordu, ilk kez bunları kabul ediyordu.
"Evet evet, Niall burada."
"Onu güvenli bir yere götürüyorum Bayan Maura, endişelenmenize gerek yok."
"Evet, hastalığından haberim var."
"Ona göz kulak olacağım, merak etmeyin."
"Size de iyi günler."
Telefonu Niall'a uzattı Zayn. Niall aldı ve telefonu kapattığını görünce cebine koydu.
"Teşekkür ederim," dedi kısık bir sesle.
"Böyle şeyler için teşekkür etme bebeğim." Dedi Zayn. Niall sertçe yutkundu. Bebeğim? İlk kez biri ona bebeğim diyordu.
Küçük bir sessizlik oldu. Niall, dışarıdaki koyu renkli gökyüzüne bakıyordu BMW'nin camından. Nereye gittikleri hakkında bir fikri yoktu, zaten yolları pek bilmezdi o. Sadece okuldan eve, evden okula gidiyordu. Arada sırada da okula yakın olan parka.
"Neredeyse geldik..." dedi Zayn sırıtarak. Niall fazla hissetmediği bir duygu hissetti; merak. Pek tanımadığı bir adamla bilmediği bir yere gidiyordu sonuçta, normalde olsa şu an korkudan ölüyor olurdu. Fakat şu an hissettiği tek şey meraktı. Nasıl bir yere götürüyordu onu acaba?
Araba ormanlık bir alanın içine girmişti şimdi. Zayn'in yüzünde hafif bir gülümseme vardı. Yağmur, çiseleyerek BMW'nin camında küçük desenler oluşturmaya başlamıştı.
Araba açık, yeşilliklerin azaldığı bir alanda durdu.
"Geldik mi?" Dedi Niall.
Zayn başıyla onayladı sarı saçlı çocuğu. Ardından "Bekle," diye komut verdi ve dışarı çıkıp Niall'ın kapısını açtı.Niall'ın yüzüne tatlı bir gülümseme yayıldı, ilk kez biri ona bunu yapıyordu.
"Teşekkürler." Dedi parıldayan gözlerle.
Zayn, "Çok sık teşekkür ediyorsun..." diye homurdandı. Ardından ona kolunu attı ve çiseleyen yağmurun altında küçük bir tepeye kadar uzanan patikada yürümeye başladılar.