Monster

286 42 75
                                    

"Bana anlattığın için teşekkür ederim."

Bayan Maura'nın sesindeki tuhaflık, bir şey boğazında kalmış da öksürse de ondan kurtulamamış gibi olan ses tonu, şaşkınlığı hâlâ atamadığının habercisiydi. Ondan zaten buna benzer bir tepki bekliyordum, hatta dürüst olmak gerekirse daha büyük bir tepki bekliyordum. Belki de sadece fazla belli etmemeye çalışıyordu, bu yüzden anlayamıyordum.
"Artık her şeyi bildiğime göre, bundan sonra benden bir şey saklamanıza gerek yok. Gerçi bundan sonra daha ne olacaksa?"

İçimden buna gülmek geldi ama zamanı olmadığını biliyordum. Ona güven vermek istiyordum.
"Artık her şey yolunda Bayan Maura. Biraz karışık görünüyor ama iyi olacak. Bunu biliyorum." Ona sarıldım ve bunu bekliyormuş gibi o da bana sarıldı.
"Niall seninle tanıştığı için mutluyum Zayn. Her ne olursa olsun, hayata bağladın onu. Normal gibi hissettirdin. Ve o bunu istiyor, hep de bunu istemişti." Gülümsedim. Belki de Niall ve ben birbirimize hem iyi, hem kötü geliyorduk. Nasıl yapıyordu bilmiyorum ama Niall, babamın ölümünden sonra bendeki boşluğu doldurmuştu. Onu sorumlu tutan bir kısım vardı hâlâ içimde, ama o kısım bile suskun kalıyordu çünkü Niall'ın verdiği huzuru herhangi bir intikamın veremeyeceğini biliyordum.

Bayan Maura'ya hikayeyi biraz eksik anlatmıştım tabiki. Ondan intikam almak için yaptıklarımı da anlatsaydım, muhtemelen Niall'ın benimle bir daha görüşmesine izin vermezdi. Bunun yerine ona çok kızdığımı, bağırdığımı falan söylemiştim.

Konuşmamız bittiğinde, eve doğru yoldaydım. Jacob'a onları ektiğim için özür dileyen bir mesaj attım. Sanırım buna pek bozulmamıştı. Cevap olarak barışıp barışmadığımızı soruyordu. "Yeniden birlikte olduğumuzu ama her şeyin çok karışık olduğunu, burnunu sokmamasını" yazdım. Tanrı aşkına! Jacob bizim pembe dizi karakterleri olmadığımızı anlamalıydı.

Niall's POV :

Uçuyordum.
Uçuyor muydum?

Bulutların içinden geçerken bunun bir rüya mı yoksa halüsinasyon mu olduğunu kestirmeye çalışıyordum. Her neyse çok hoşuma gitmişti. Öyle hafiflemiştim ki! Özgürdüm, hızla kaçıyordum her şeyden. Tam da yapmak istediğim şeydi bu.
Aniden önümde bir karartı belirdi ve durdum, bu sanki bir duvar gibiydi, içinden geçip gitmemi engellemişti.
Siyahlık yavaşça şekil bulurken, dilimi ısırdım. Bir canavara dönüşüyordu. Çok korkunç, etrafa soğuk hava yayan bir canavara.
Zaten ne zaman güzel bir hayal görmüştüm ki!

Zaten ne zaman güzel bir hayal görmüştüm ki!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kocaman bir ağzı ve bir sürü dişi vardı. Gülümsüyor olabilirdi, olmayadabilirdi; anlamamıştım. Parmakları upuzundu, kemik gibi de inceydi. Tuhaf bir şapkası vardı, dümdüz, cansız saçlarının üstünde. Gözlerine ise bakmıyordum, daha doğrusu bakamıyordum.

"O kasada çok para var." Sesi hiçbir insan sesine benzemiyordu, daha çok bir parazit gibiydi. Ellerimle başımı tuttum. Bunun hemen bitmesini istiyordum.
"Kasayı diyorum! Duymazdan gelme."
"Lânet kasadan sana ne?" Bağırmıştım. Önce buna şaşırdı, sonra ürpertici sesiyle bir kahkaha kapladı ortalığı. Ağlamak istedim bir an için.

"Ben senim! Ve... Ahahaha, sen de bensin. Kasa bizi ilgilendiriyor değil mi? Unutmuş gibi davransak da."
Onun kahkahası kulaklarımı tırmalıyordu.
"Neden karşıma bir yavru kedi olarak çıkmıyorsun ki? Ya da herhangi bir şey... Sadece bir canavar olmasın." İstediğim şey çok saçmaydı ama zaten yaşadıklarımın hepsi delilikti. Saçma bir istekten zarar gelmezdi.

"Üzgünüm. Seni korkutmak çok eğlenceli." Omuz silkti.
"Dinle," dedim ve kendimi onun gözlerine bakmaya zorladım.
"Kasada çok para olduğunu herkes biliyor. Keşke yerini bilsem de tüm bu vicdan azabından kurtulsam. Kurtulsak. Ama cidden, bilmiyorum. Kasa nerede?"
"Seni aptal," yine ürkütücü bir kahkaha duyuldu.
"Ben biliyorum. "

Kısa bir sessizlik oldu. Bakışları beni üşütüyordu, bense ona bakamıyordum.
"Seni götürmemi ister misin? Yoksa Zayn fakirken daha mı tatlı?"
"Boş konuşma," derin bir nefes aldım, dediğime kızmamış olmasını umarak.
"E-Eğer biliyorsan... Oraya götürmen gereken kişi ben değilim. Zayn'i götürmelisin. Götürmeliyiz. Ya da her neyse işte."
"Demek Zayn ve beni tanıştırmak istiyorsun?"

Düşündüm... Zayn zaten bana güvenmiyordu. Şimdi onu kafamın içindeki bir canavarla tanıştırmak ne kadar iyi bir fikirdi? Onunla konuşmak, Zayn yanımdayken. "Üçümüz" birlikte, bir yere gitmek?
Bu olmazdı. Kesinlikle olmazdı.
"Beni götür," dedim kararlı bir sesle.
"Bunu yapmamı ne kadar istiyorsun?" diyerek tuhaf bir soru sordu.
"Çok."
"Ne kadar çok?" Derin bir nefes aldım. Kasa demek; onun tüm parası demekti, şirketi demekti, ve bu da... Onun hayalleri, geleceği demekti.
"Her ne yapmamı istersen, yapacak kadar... Çok."

Uyandım.
Sesler... Sesler geliyordu. Her yerden gelen fısıltılar vardı.
Görüşüm netleşene kadar bekledim.
Odamda yalnızdım, yatağımda yatıyordum. Aslında Zayn'i görmeyi beklemiştim fakat yoktu. Evde miydi acaba?
"Zayn?" Bağırdım. Sesim fısıltıları bile aştı. Duvardan bir gölge geçer gibi oldu, o tarafa baktığım anda yok oldu. Sonra arkamdan geçti gölge, çok hızlıydı. Çığlık attım. Çok, çok korkuyordum. Fısıltılar gölgelerden mi geliyordu? Yoksa gölgeler mi fısıltılardan geliyordu?

"Hey." Zayn içeri girdi. Bu beni az da olsa rahatlatmıştı.
"Nasılsın?"
Kendimi zorlayıp konuşmaya çalıştım.
"İyi sa-sayılırım." Gülümsedi. Yatağa oturdu yavaşça. Elini omzuma koydu.
"Kasa için her şeyi yapacak mısın?"
Kaşlarım çatıldı.
"N-Ne?"
"Seni kasaya götürmem için diyorum. Her şeyi yapacaksın, değil mi?"
Bir şey dememe fırsat vermeden, işaret parmağını dudaklarımın üstüne bastırdı.
"Biliyorum...Biliyorum, yapacaksın." Elinde, canavarın siyah şapkası belirdi aniden. Onu aynı gülümsemeyle saçlarının üzerine yerleştirdi.

"S-Sen?" Nefesim neredeyse kesiliyordu. O Zayn'di, yani görünüşü, sesi, hareketleri. Hiçbir farkı yoktu.

"B-bunu yapma, lütfen. Onu hayallerden uzak tutuyorum ki gerçeğiyle karışmasın. Bunu bozma."

"Ah..."  sesini dramatik çıkarmak istemişti ama ben içten içe kahkahalarla güldüğünü hissedebiliyordum.
"Yazık sana! Üzüldüm Niall. Artık Zayn'in gerçekliğinden de emin olamayacaksın. Çok üzücü." Yumruklarımı sıktım ama bir şey diyemedim. Söylediğim her şey ters tepebilirdi. Onu sinirlendirmek en son isteyeceğim şeydi.
Bana yaklaştı yavaşça. Gözlerimi kırpmadan ona bakıyordum. Bu korkunç şapka bile Zayn'de iyi duruyordu. Maalesef bu Zayn'in, gerçek Zayn'le hiçbir farkı yoktu.

"Gwen'i anlıyorsundur?"
Sorusuna karşılık vermedim. Aklıma Gwen'in geldiği zamanlar her şey daha da içinden çıkılmaz oluyordu sanki. Onu nasıl özlemiştim...

"Anlaşılan konuşmayacaksın. Sana ne istediğimi söyleyeyim de daha fazla kıvranma."
Nefesimi tuttum ve kendimi birazdan duyacağım şeye hazırladım. Emin olduğum bir şey vardı; bunu yapacaktım. Ne pahasına olursa olsun. Belki ondan aldığım her şeyi ona geri veremezdim, malum, babası ölmüştü. Ama ona gelecek hayallerini geri verirsem, yeniden bir sebebi olurdu. Hayalleri ve planları olurdu, böylece benim bozduğum hayatı, az da olsa normale dönerdi.

Y/N : çok kötü bir yerde bitirdiğimin farkındayım ama merak etmeyin, bölümler artık çabuk gelecek :D
Dünya Kadınlar Gününüz kutlu olsun!

Lütfen yorum yapın. ^^

Unidentified /ZiallHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin