"B-bu da ne?" Zayn Niall'ın yara içindeki bedenine baktı dehşetle. Gözleri kocaman açılmış, karşındaki Niall'ın kolundan damlayan kana takılmıştı.
"A-ama..." Niall konuşamıyordu.
"Ne oldu sana böyle?" Zayn gözlerini sonunda onun gözlerine çevirmeyi başarmıştı.
Niall'ın cevap vermeyeceğini anladı birazdan. Şöyle bir silkindi kendine gelmek adına.
Eğildi ve bankta hareketsiz oturan, zayıf bedeni kucağına aldı. Onun kıyafetlerine de bulaşan kanı aldırmadı. Boğazındaki düğümü de.
***
Zayn's POV :
"Vücudunda bir sürü çizik, kesik ve morluk var. Bu durumda hastaneye yatırmaktan başka seçeneğimiz kalmadı. En azından bu ay boyunca orada kalması gerek." Bay Weisnack'ın dediklerine karşılık yerdeki gözlerimi Bayan Maura'ya çevirdim. Soğukkanlı kalmaya çalışıyordu ama Niall'ınkiler gibi mavi olan gözleri onu ele veriyordu.
Düşünmek istemiyordum. Tek bildiğim şuydu ki Niall'ın hastaneye yatmasını istemiyordum.
İyi olmasını istiyordum. Ve biliyordum ki kollarımın arasında iyi olurdu. Ona tek gereken bendim.
"Burada kalsa ve birlikte atlatmaya çalışsak daha iyi olmaz mı? Eminim ki benim yanımdayken bir sorun yok. Bunu daha önce bana söyledi. " dedim, gözlerimi yine yere indirmiştim.
"Elbette doğru olabilir, seni seviyor. Ama hastanede de onunla birlikte kalabilirsin. Bir şeyler ayarlarız."
İç geçirdim ve ayağa kalktım.
"Niall'a bakacağım," dedim kısık sesle. Merdivenlerden hızla yukarı çıktım.
Bay Weisnack, buraya ilk geldiğinde Niall'a bir sakinleştirici vermişti. Bu yüzden şu an uyuyordu.
Bu durumun Niall için ne kadar zor olduğunu asla tam olarak anlayamayacaktım, kabul ediyordum. Kendine haberi olmadan zarar vermişti ve şimdi de hastaneye yatırılacaktı. Orada kim bilir ne yapacaklardı ona. Ağır doz ilaçlar, elektrik tedavisi...
Boğazımdaki yumrular gittikçe çoğalıyordu. Güçlü görünmek için büyük çaba harcıyordum. Bebeğimin bir saç teline bile zarar gelmesini istemezken o neler yaşıyordu.Derin bir nefes aldım ve Niall'ın odasının kapısını araladım. Yatağında temiz pijamalarıyla uyuyordu.
Öyle tatlıydı ki.
Yatağın ucuna oturdum yavaşça. Göğsü düzenli alıp verdiği nefeslerle yavaşça inip kalkarken, elimi onun saçlarına götürdüm. Yumuşacık, cennet gibi kokan saçlar parmaklarımın arasından kayıyordu.
Pek inançlı biri değildim fakat Tanrıya inanırdım. Yukarıda her kim varsa, ondan Niall'ın iyileşmesini diledim. Tüm kalbimle.
Okşadığım saçlarına derin bir öpücük kondurdum. Sonra yavaşça onun yanına uzandım. Minyon bedenini kendime doğru çektim, kollarımı etrafında sardım. Varlığımı hissetti ve belime gevşek bir şekilde sardı beyaz kollarını.
Onu izledim uyurken. Sırtını okşadım, saçlarını okşadım. Bebeğimi rahatlatmaya çalıştım elimden geldiğince. Ve bunun işe yaradığını biliyordum. Ona iyi geldiğimi biliyordum.
1-2 saat sonra isteksizce kalktım yataktan. Bay Weisnack ve Bayan Maura ile konuşacak ve Niall'a hastanede neler yapılacağını, benim hastanede nerede kalacağımı soracaktım. Onu orada 1 dakika bile yalnız bırakmayacaktım, kimse beni onun yanından alamazdı. Ben olmazsam kötüleşirdi çünkü.Alnına uzun bir öpücük kondurdum ve odadan çıktım.
Niall's POV :
Gözlerimi açtığımda yatağımda yatıyordum. Odada benden başka kimse yoktu, aşağıdan ise sesler geliyordu.
Yavaşça ayağa kalktım.
Dolabımdaki kocaman aynaya bir göz attım. Vücudumdaki yaralar ve morluklar hiç de iç açıcı görünmüyordu.
Yutkundum.Ben yapmıştım bunları.
Bir titreme geçti üzerimden. Zayn beni almasaydı kim bilir ne olacaktı bana orada? Belki kendimi öldürecek ya da ciddi bir zarar verecektim, haberim bile olmadan.
Zayn beni o hâlimle görmüş ve hiçbir neden yokken nasıl delirdiğime tanık olmuştu, benden soğumuş olabileceğini düşündüm. Yanımda olmamasının nedeni de buydu belki de.Beni terk etmeliydi.
Ben düzelmeyecektim, ne yaparsak yapalım hep bir "şizofreni hastası" olarak kalacaktım. Çünkü bu kırık bir kol ya da tedavi edilmesi gereken bir ciğer değildi, bu hastalıklı bir beyindi ve oyun oynamaktan hiç sıkılmıyordu.
Asla Zayn'i mutlu edemezdim. Asla onun sevdiği, eğlenceli ve romantik Niall olarak kalmayı birkaç saatten fazla beceremezdim. Ya onun benden ayrılan hayalini görürdüm, ya Vicky ile öpüşen hayalini; ya kendime zarar verdim, ya da daha beteri olurdu.
Ona yapacağım son iki şey ondan ayrılmak ve onu bu hacklenme olayından kurtarmak olacaktı. Bu iki iyiliğe de hakkediyordu o. Beni sıcacık tutmuş ve bana hayat vermişti, onun için kısa bir zaman içinde de olsa yüzlerce kez şükretmeme neden olmuştu. Bana hiç yaşamadığım duyguları tattırmıştı; aşk, güven, tutku ve huzur. Ve en önemlisi, o bana hiç sahip olamadığım umudu vermişti.
Ben de ona yardım edecektim, tıpkı onun bana yaptığı gibi. Onun mutluluğunu düşünecektim.
Ondan ayrılacaktım. Bugün.
Yavaş adımlarım beni merdivenlerden aşağı indirdi, bacaklarım titriyordu. Birazdan sergileyeceğim performans ikimizin geleceği için de çok önemliydi.
Ellerim buz gibiydi. Onları pijamama sürttüm ısıtmak için. Aklımdan tüm bunları boşverip aşağı indiğimde kendimi Zayn'in sıcak kollarına atmak geçti. Bana sarılmasını ve kalbimi ısıtmasını beklemek...
Bir çığlık attım. Salondaki annem, Bay Weisnack ve sevdiğim adam bana döndü. Karşılıklı sandalyelerde oturuyorlardı ve büyük ihtimalle ben buraya gelene dek benim hakkımda konuşmuşlardı.
Yeni bir çığlık.
Bay Weisnack ayağa kalktı, yarım ağız bir sakinleştirici hazırlayacağını mırıldandı. Zayn ise tereddüt etmeden ayağa kalktı ve bana doğru yürüdü, tam da tahmin ettiğim gibi.
Onun üstüne saldırdım.
Saçlarını biraz yolduktan sonra yumruklarımı geçirdim o öpmeye kıyamadığım suratına, defalarca. Gömleğini yırttım, kollarını tırmaladım, karın boşluğuna tekmeler savurdum.
Zeytinim bana karşılık vermedi, bir kere bile.
Annemin çığlığını ve hıçkırıklarını duyuyordum; Bay Weisnack ise durmamı bağırıyordu. Sakinleştiriciyi yerimde durmadığım için yapamıyordu ve kimsenin elinden bir şey gelmiyordu.
"S-Sen şeytansın!" Diye bağırdım, sesimin çattalı çıkması daha da inandırıcı olmamı sağlamıştı.
"T-Tek arkadaşımı elimden aldın! Herşey senin yüzünden!" Dudağına bir yumruk attım, dudağı patladı. Bir şeyler koptu içimde. Ağlamak istiyordum. Onun her zaman öpmek için ölüp bittiğim dudağından kan boşalırken, son gücümle bağırdım.
"Seni bir daha görmek istemiyorum! Siktir git hayatımdan pislik herif! Seni asla sevmeyeceğim!"
Onu yere itmemle gözlerim karardı. Kolumda bir iğnenin acısını hissettim.