bad sign

155 29 28
                                    

Kulübe iyi bir fikirdi belki, ama bu kadar soğuk olacağını hesaba katmamıştım.

Ağaçların arasındaki bu tahta evde neredeyse donuyordum. Zayn'in bize battaniye getirdiğini hatırlayıp dolapları karıştırmayı akıl ettiğimde, toz içindeki iki battaniyeyi buldum. Biraz sirkeleyip üzerime geçirdim, şimdi hijyen düşünmenin zamanı değildi.

Geceyi orda, o battaniyenin altında, Zayn'le burada olduğumuz zamanları hayal ederek geçirdim. İçim çok geçmeden ısındı ve gözlerim yorgunlukla kapandı.

Sabah gözlerimi açtığımda kanepe üstünden kalkmamı bağırdı. Korktum, ama bu durum bir şekilde komik geldi, yine de ayağa fırladım.

Bugün büyük gündü. Bugün Zayn'i, aşkımı, sevgilimi göreceğim gündü. Bunu nasıl yapacağımı bile bilmiyordum ama başaracaktım, onu bulacaktım. Gwen de bunu istemişti.

Soğuk hava sertçe çarparak yıkamadığım yüzümü buz gibi yapmıştı, bu da yüzümü buzlu suyla yıkamışım hissine yol açmıştı. Kuru yaprakları hızla eziyordum. Ormanın çıkışına yönelmiştim, bir telefon kulübesi bulana kadar adımlarımı yavaşlatmadım. Sonunda kuru ve soluk yaprakların arasındaki telefon kulübesine girip kararsızca ahizeyi soğuk parmaklarımın arasında kavradım.

"Vicky?"

Bir cıvıldama.
"Niall?!"

Sesi soğuğu ve açlığı unutturmak ister gibi sıcaktı, ama duymak istediğim asıl ses değildi.

"Nerdesin? Senin klinikte olduğunu duymuştum en son? Ah, aramana öyle sevindim ki! Çok merak ettim seni."

"M-merhaba Vicky." sesim güçsüzdü.

"Evet, evet klinikteydim. Ama..." söylemeliydim, zorundaydım.

"Ama kaçtım. Çünkü kaçmazsam asla çıkamayacaktım! Beni dinle Vicky, Zayn'i görmem lazım. O olmadan yapamıyorum... O da ben olmadan yapamaz, çünkü, çünkü biz aşığız. Ayrı olmamız doğru değil, olması gereken bu değil-"

"Sakin ol," gözlerimi kapatıp sıktım. Sözlerine devam etti.
"Nefes al Niall. Kalp krizi geçireceksin."

O söyleyene kadar ne kadar endişeli olduğumun farkına varamamıştım. Kalbim gerçekten de göğüs kafesime yumruklar atıyordu.

"İyiyim," dedim nefeslerimi biraz da olsa düzene soktuğumda.

"Güzel. Şimdi anlat bakalım, nasıl kaçtın?"

*

Vicky üstüme gelmiyordu, çünkü belki de gerçekten umursamıyordu. Rahat biriydi. Klinikten kaçtıysam kaçtım, fazla da önemi yoktu one göre. Aslında bu huyunu seviyordum, zorlamamasını seviyordum. Annem  sonrasında benden ne biçim hesap soracaktı kim bilir... Sinirlenebilir ve hayalkırıklığına uğrayabilirdi. Ama ya Zayn'le karşısına çıkarsam? Ya Zayn'in elinden tutarak, yüzümde bir gülümseme ile ona iyi olduğumu ve daha da iyi olacağımı söylersem? O zaman en fazla ne kadar olumsuz tepki gösterebilirdi ki? Annem Zayn'i her zaman sevmişti, bunu anlamak için dedektif olmaya gerek yoktu. Annem, Zayn'e beni emanet etmişti ve bunu o ana kadar kimseye yapmamıştı. Hatta babama bile. Ortalarda yoktu uzun bir süre, malum.

"Al bakalım sarışın." Bana kahve kupasını uzatırken gülümseyerek konuştu Vicky. Sarışın dediği anda kalbim teklemişti. Zayn, o böyle söylerdi.

"Sanırım asıl konuya girmemezin vakti geldi, tabi yeterince dinlendiysen."

"Kesinlikle dinlendim!" sesimin heyecanlı çıkmasına engel olamamıştım.

"Pekala... Zayn, şirketin başına geçti. Bu kadarını tahmin edebiliyorsundur? Ve gerçekten işleri çok yoğun. Şirketi bayağı büyüttü."

Hafifçe gülümsedim. Babasını gururlandırmıştı, tüm yaşananlara rağmen. Ona güvenim her zaman tamdı. Kendine inanmadığı, hatta bana gerçekten çok kötü davrandığı zamanlarda bile her şeyin düzeleceğini biliyordum, ona da söylemiştim. Benimle konuşmanın ona iyi geldiğini belirtmişti o zamanlar...

"İlk zamanlar çok üzgündü-" aniden beynimde bir şimşek çaktı.

"Ne kadar zaman geçti??"

"Oh..." Vicky'nin bu soruyu beklemediği açıktı. Şaşkınlıkla parmakları saçlarına yönelmişti. Ama ben, zaman algısını kaybetmiş olduğumu şimdi fark ediyordum, benim şaşkınlığım çok daha büyüktü.

"3 ay sanırım?" kahverengi saçlarını kaşıdı.
Bir nefes verdim.

Gerçekliğe dönemediğim, ayaklarımın yere basmadığı koskoca üç ay geçmişti.
3 ay boyunca uyanamadığım, içinde hapis kaldığım, ve sahteliğini bile fark edemediğim bir kâbus.

"D-devam et lütfen." mırıldandım.

"Peki..." yüz ifâdem ona gerektiğinden fazla duygu yansıtmış olmalıydı, omuzuma elini koydu ve destek olduğunu belirtircesine sıktı, ardından devam etti.
"Kimseyle konuşmak istemedi bir süre. Ama zamanla toparlanmaya başladı. İşe yoğunlaştı, bilirsin işte. Toplantılar, görüşmeler, davetler... Ah." bir şey hatırlamış gibi parmaklarıyla kafasını kaşıdı, kaşları çatılmıştı.
"Hatta bugün, bir davet var. Bir bağış kampanyası için düzenlenmiş bir geceydi sanırım. Ama sanırım onu ilk görüşünün böylesine kalabalık bir yerde olmasını istemezsin?"

Kalp atışlarım ve nefesim aynı oranda hızlanırken, terleyen ellerimi bana Vicky'nin verdiği eşofman altına sürttüm,

"Hayır Vicky. Benim zamanım yok. Her an hastalığımdan dolayı tekrar kapatılabilirim oraya. Onu hemen görmem gerek, böylece beni iyi yapması ve birlikte olmamız gerek. Zaman daralıyor." heyacanlı ses tonum onu etkilemişti, bir şey söyleyecek gibi oldu ama dudaklarını yalayıp ağzını tekrar kapattı. Birkaç dakikalık sessizliğin ardından sesli bir şekilde yutkundu. Gergin tavrı benim de huzursuzlanmama neden olmuştu.

"Bir sorun mu var?"

"Imm..." mırıldandı.
"Aslında ben, düşünüyorum da... Yani... Üç ay oldu, o da doğal olarak aştı bazı şeyleri. Bir şekilde hayatına devam etmek zorundaydı. Her şey beklediğin gibi olmayabilir sadece..." bu endişeli görüntüsüne şaşkınlıkla baktım.

"Elbette her şeyin bıraktığım gibi olmayacağını biliyorum! Zayn beni görür görmez hiçbir şey olmamış gibi davranmayacak... Haklı da. Şu an ne yapsa, ne söylese haklı Vicky. Onu terk ettim ben. Hem de o beni sevdiğini söylediği halde. Beynim bana oyun oynadı ve ben bu oyuna kendim inandığım gibi onu da inandırdım. Onu ve onun sıcacık sevgisini kırdım. Ama şimdi, aşkımız için çabalamak için buradayım. Ayrıca... Başım şimdiden büyük dertte. Buradan sonra vazgeçemem, vazgeçmek için de bu yola çıkmadım zaten. Ne gerekirse yapacağım, kırdığım kalbini geri kazanmak için sonuna kadar savaşacağım."

Yüzünde hafif bir gülümseme oluştu.
"Siz gerçekten mutluydunuz, onun babasına bile senden bahsederken nasıl gülümsediğini görebiliyordum. Sanırım gerçek aşk böyle bir şey olmalı." bir çocuk gibi dudak büzüp omuz silkti. Böyle bir duyguyu daha önce hissetmediği belliydi.

"Onu bulacak kadar şanslıymışsınız, bu kadar kararlı olmakta haklısın. Bugün her ne olursa olsun Niall, umarım asla vazgeçmezsin. Yanında olacağım." kahve kupasını masaya bırakıp tek elimle açık renkli elini tuttum.

"Teşekkür ederim Vicky. Teşekkür ederim."
Vicky'e minnet dolu bakışlar gönderirken bu konuşma ile bana muhtemelen bir zorluğun beni bekliyor olduğu mesajını verdiğini de anlamıştım.

Y/N : heeey! kesin beni unutmuşsunuzdur. /:
yine de bu kitaba bir son getireceğimi belirtmek isterim. elbette aceleye gelmeyecek ama çok uzadı. finalimiz yakın. :3

LÜTFEN YORUMLARDA BÖLÜM HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZİ BELİRTİN! 💜

Unidentified /ZiallHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin