4 dersin güçlükle geçmesinin ardından öğle arası girmişti. Sabah simitle ayran yediğimden dolayı çok fazla aç sayılmazdım. Zaten öğle arasından sonra 2 ders vardı. Daha sonra eve gidecektim. Evde yerim artık diye düşünürken bir yandan da acaba 50 dakikalık öğle arasında ne yapsam diye düşünüyordum. 5 dakikalık düşünme süresinin ardından dışarı çıkıp gezmeye karar verdim. Nedense gezmeyi çok severim. Farklı yerler görüp keşfetmek çok hoşuma gider. Okulun çevresini 15- 20 dakikada turladıktan sonra okulun karşısındaki alışveriş mağazasına girdim. Çok güzel tişörtler, pantolonlar , ayakkabılar ve hatta takılar bile vardı. Bazı takıları dikkatle inceledikten sonra yerlerine geri koydum. Öğle arasının bitmesine 10 dakika kalmıştı. Dükkandan en ağır adımlarımla çıktım. Şimdi de caddeden karşıya geçmem gerekiyordu. Arabalar da çok hızlıydı ve bir sürüydü. Ayrıca durmak bilmiyorlardı. 5 dakikalık bir bekleyişin ardından yol tamamen boşalmıştı , ben de fırsattan istifade hemen karşıya geçtim.
Ders İngilizceydi. En sevdiğim ders. Bu derste oldukça iyiydim. Diğer derslerde gösteremediğim başarıyı İngilizce dersinde gösteriyordum. İngilizce öğrenmeye ilgiliydim , çünkü eğer büyüyünce yurt dışına çıkarsam yabancı ülkelerdeki insanlarla iletişim kurmakta çok fazla zorlanmazdım. İngilizce dünya dilidir. Her ülkede İngilizce bilen insanlar vardır mutlaka.
Hoca derse girmişti. Dersi dikkatlice dinlemeye başladım. Hoca çok iyi bir hocaydı. Dersi çok güzel anlatıyordu. Ayrıca çok fazla sıkmadan ve eğlenceli şekilde anlatıyordu. Yani hiç sıkılmıyordum. Tam tersine çok eğleniyordum. Hoca ilk dersin sonunda çalışma kağıdı dağıttı. Ben de hemen 5 dakika içerisinde bütün kağıdı tamamladım. Hoca kontrol etti ve sadece 1 yanlışım olduğunu söyledi. Onu da dikkatsizlikten dolayı yanlış yapmıştım.
Son derse girmiştik. Hoca sözlü yapmaya başlamıştı. Hiç kimse bilemiyordu. Sıra bana gelse bilecektim ama sıra bana gelmeden zil çaldı. Defterlerimi , kitaplarımı yavaş yavaş koyuyordum çantama. Sınıf tamamen boşalınca sınıftan çıkmaya karar verdim. Hem çıkış kapısı da ağzına kadar öğrenciyle doluydu. Ben çıkana kadar biraz da olsa azalırdı.
İbrahim Koçer
Defne Işık denen kızla tanıştığım günden beri onu düşünmeden edemiyordum. Defne ile Limon Kafe'de karşılaşmıştım. Ben sahnede şarkı söylerken sahnenin tam karşısındaki masaya oturmuştu. Onun bana olan bakışlarından etkilendim. Şarkıyı söylerken neredeyse şarkıyı karıştıracaktım. Onun masaya oturmasından itibaren gözlerimi ondan bir dakika bile ayırmamıştım. Belki de ona aşık olmuştum. Ya da hoşlanmıştım. Kısacası ona karşı bir şeyler hissetmeye başlamıştım.
Gece eve dönerken Defne'nin gülümseyişini düşünmeden edemedim. Onun gülümsemesi benim de gülümsememe sebep olmuştu. İyi ki onunla tanışmıştım. Yoksa onunla bir daha karşılaşmayabilirdik.
Eve geldiğimde annemle babam her zamanki gibi kavga ediyorlardı. İkisinden de bıkmıştım artık. Evde huzur kalmamıştı. Eve geldiğimle evden çıktığım bir olmuştu. Yoksa babam sinirini benden çıkaracaktı. Bu saatte de dışarıda ne yapabilirdim ki ?
O sırada kulağıma bir çığlık sesi geldi. Hızlıca etrafıma bakıp sesin geldiği yöne doğru koştum. Buraları ara sokak olduğu için çok fazla tehlikeliydi. Yanımda her ihtimale karşı çakı taşırdım. Çakıyı cebimden çıkarıp daha da hızlı koşmaya başladım. 2 tane adam bir kızı kollarından tutarak sürüklüyorlardı. İyice yaklaşınca kızın geçen gece tanıştığım Defne olduğunu fark ettim. Adamların birine tekme atıp Defne'den uzaklaştırmaya çalıştım. Diğerine de yumruklarımla girişiyordum. İkisini birden aynı anda dövme gibi bir yeteneğim olmadığı için birini döverken ötekinden dayak yiyordum. En sonunda adamları hastanelik etmeyi zor da olsa başarmıştım ama benim de ağzım yüzüm kan içindeydi.
Defne : İyi misin ?
İbrahim : İyiyim sen iyi misin ?
Defne : İyiyim ben de sağ ol beni kurtardığın için.
İbrahim : Bir şey yapmadılar değil mi ?
Defne : Yok hayır yapmadılar. Sen yetişmeseydin beni öldürebilirlerdi. Hayatımı sana borçluyum.
İbrahim : Ne demek. Ben sadece görevimi yaptım. Seni orada öylece bırakamazdım değil mi ?
Defne : Benim eve geçelim de yüzüne pansuman yapalım. Yüzün gözün kan içinde kalmış.
Defne'nin evine geçtikten sonra ilk yardım dolabından gerekli olan malzemeleri aldık. Defne pansuman yapmaya başlamıştı bile. Pansuman bittikten sonra teşekkür ettim. Defne çok iyi bir kızdı. Saf , temiz , sevecen ... Bu yüzden seviyordum onu. Herkesten farklıydı o. Bakışı , gülüşü , gözleri , saçları ...
Hayallere dalmıştım yine. Defne'nin bana seslendiğini bile duymamıştım. Boğazımı temizleyerek
İbrahim : Eee , ben kalksam artık.
Defne : Peki , sen bilirsin. Ama ne zaman istersen buyur gel , zaten tek başıma yaşıyorum.
İbrahim : Oldu o zaman , sonra görüşürüz , deyip kapıyı açtım. Yolda yürürken yine hayallere dalacaktım anlaşılan .
Defne Işık
Geceleri dışarı çıkmayı çok sevdiğim için dışarı çıkmadan duramıyordum. Hem ayrıca hava da çok soğuk değildi. Gezmek , hava almak bana her zaman iyi gelir. O gece yine dışarı gezmeye çıkmıştım. Bara gidip biraz eğlenmek istemiştim. Eve yakın bir bar vardı. Max Bar ... Girdim içeri. Garsona herhangi bir içki getirmesini söyledim. Hemen ardından da çalan şarkıyı dinlemeye başladım. İçkim geldiğinde şarkıya iyice dalmıştım ki garsonun bana seslendiğini duymamışım.
Bardan çıkarken çok da sarhoş değildim. Ama yine de 4 bardak içmiştim. Bu yüzden de beynimin içinde düğün varmış gibi hissediyordum. Dolayısıyla arkamdan gelen gecenin pislik serserilerinin bana seslendiğini duymamıştım. Neler olduğunu , serserilerden birinin bir kolumdan diğerinin öbür kolumdan tutup sürüklerken anlamıştım. Beni etkisiz hale getirmek için kollarımı o kadar çok sıkmışlardı ki artık kollarımı hissetmemeye başlamıştım. Çığlık atıyordum , belki birileri duyar da beni bu serserilerden kurtarır umuduyla. İşte umduğum şey başıma gelmişti bile. Uzaktan birinin koştuğunu ayak seslerinden anladım. Ayak sesleri git gide yakınlaşıyordu. En sonunda sokağın loş ışığından seçebildiğim kadarıyla 1.80 boylarında bir genç çocuğun bu tarafa doğru koştuğunu gördüm. Çocuk serserileri fena hırpalamıştı ama kendisi de biraz hırpalanmıştı serseriler tarafından.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk ve İntikam
Teen FictionDefne... Çirkin mi çirkin sivilceli bir ergen. Ailesi yok ve hiç kimse onu sevmiyor. Kim böyle bir kız olmak ister ki? Sevilmeyen, dışlanan ve sürekli ezilen. O da istemiyordu elbet böyle bir kız olmayı. Ama kader bu