Defne Işık
Karşı masadan bize doğru gelen çocuk belalı çıkmıştı. Zeynep'in eski sevgilisi olduğunu tahmin ettiğim çocuk da yanımıza gelince işler içinden çıkılmayacak bir hal almıştı.
Adı Berk olan çocuk adı Murat olduğunu duyduğum belalı çocuğa kafa atınca Murat da Berk'e sert yumruklarıyla girişiyordu.
" Öldüreceğim lan seni Murat mısın nesin kız arkadaşımdan uzak dur yoksa çok fena olur ona göre. " derken bir yandan da karnına sert tekmelerinden 3 tane art arda atmıştı. Çocuğu haşat etmişti etmesine ama kendisinin de ağzı yüzü fena dağılmıştı.
" Berk ! Senin burada ne işin var ? " diye sordu lavabodan çıkıp gelen , ağzı beş karış açık olan Zeynep.
" Eğlenmeye gelmiş olamaz mıyım ? "
" Selin ile geldin değil mi buraya ? "
Zeynep'in bu sorusuna karşı gözlerini kaçırıp susmayı tercih etmişti Berk.
" Cevap bile veremiyorsun işte. Ne kadar karaktersiz birisin sen ya , hangi yüzle bana barışalım diyorsun sen. Git buradan Berk. Görmek istemiyorum artık seni. Bir daha da beni sakın arama. Benimle barışmayı da unut. Ha bu arada ' Mutluluklar ' dilerim. " dedi Zeynep mutluluklar kelimesine sinirle vurgu yaparak.
" Fena posta koydun kızım. Helal sana be ! " diye gaz veriyordu Yağmur da Zeynep'e.
O gece eve dönerken çok yorgundum. Neredeyse ayakta uyuyacaktım. Çalan telefonumun sesiyle kendime gelip İbrahim'in aradığını görünce heyecandan ölecek gibi hissediyordum. Dördüncü çalışta açtım telefonu. Hemen açıp heveslisi gibi görünmenin mantığı yoktu bence.
" Alo İbrahim nasılsın ? "
" İyiyim Defne sen nasılsın ? "
" İyiyim ben de sağ ol. "
" Ben şey diyecektim. Hani yarın sinemaya gidecektik ya ikimiz. Bizim arkadaşlardan Barış bugün halı saha maçında sakatlandı. Çocuk ağrı çekerken bizim sinemada gülüp eğlenmemiz doğru olmaz diye düşündüm. "
" Yani ? " deyip sustum.
" Yani... Sinemaya... daha sonra gitsek diyorum ben. "
İbrahim böyle deyince üzülmüştüm. Sinemaya gitmeye söz vermişti. Şimdi de daha sonra gidelim diyordu. Tamam haklıydı aslında. Benim de arkadaşım sakatlansa ben de arkadaşımı satıp başka biriyle sinemaya gitmezdim ama yine de bana böyle davranmasına çok üzülmüştüm. Ağlamaklı bir sesle " Peki " deyip telefonu yüzüne kapatmıştım. Sinirle kapattığım telefonu çantamın içine atmıştım ki eve çoktan geldiğimi fark ettim. Yine çantamı açıp içinden evin anahtarını çıkardım. Kapının deliğini dolan gözlerimden dolayı bir türlü bulamıyordum. Gözlerimi sildikten sonra kapıyı açıp içeri girdim. Lambayı açıp kapıyı kapattım. Çantamı yatağımın üzerine bıraktıktan sonra kendi bedenimi de yatağın üzerine attım. Gözlerim ağlamak için hazır bekliyordu adeta.
Ağlamaktan yanmaya başlamış olan gözlerimi silip pijamalarımı dolabımdan aldım. Nasıl giydiğimi bilmeden hızlıca pijamalarımı giydikten sonra " Acaba telefonu İbrahim'in suratına kapattığım için ayıp olmuş mudur ? " diye düşünürken " Olursa olsun ya , hem o sinemaya daha sonra gidelim dediği zaman çok ayıp ettim diye düşündü mü. " dedim biraz yüksek sesle. Daha sonra da yatağa yattığım gibi tekrar ağlamaya başladım. Bir yandan ağlıyor , bir yandan da kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Ama sakinleşmeyi başaramıyordum. Ağlamaktan gözlerim yanıyordu artık. Gözlerimde yaş kalmamıştı. Uykum da gelmişti.
1-1 buçuk saat hiç durmadan ağladıktan sonra artık sakinleşmiştim. Sarhoş gibi hissediyordum kendimi.
Sabaha karşı uykum kaçmıştı. Ne kadar da çabalasam bir türlü uyuyamıyordum. En sonunda kalkıp kahvaltı yapmaya karar vermiştim. Harika bir kahvaltı sofrasını hazırladıktan sonra geriye bir tek hazırladıklarımı yemek kalmıştı.
Vazgeçilmezlerim arasında ilk sırada yer alan yemeğe her zaman çok düşkün biriyimdir. Yemek yemeden duramam asla. En sevdiğim yemeklerden biri olan makarnayı da neredeyse her gün yerim.
Kahvaltıyı bitirdikten sonra masayı toplayıp bulaşıkları yıkadım. Daha sonra hava almak için dışarı gezmeye çıkmaya karar verdim. Hava öncekinden daha soğuk olduğu için krem renginde örgü kazağımı ve siyah dar paça pantolonumu giydim. Bileğime gelen lacivert botlarımı da giydikten sonra bir tek makyaj ve saç kalmıştı. Saçlarımı tarayıp at kuyruğu yaptım. Makyaj olarak da sadece göz kalemi ve rimel sürdüm. Telefonuma da kulaklığımı takıp montumu giydikten sonra kulaklıkları kulağıma taktım. Müzik dinleyerek yürüyüş yapmak da vazgeçilmezlerim arasındaydı.
Dışarı çıktıktan kısa bir süre sonra ara sokakların birinden geçerken iki çocuğun kavga ettiğini görmüştüm. Kavga eden çocuklardan birinin elindeki bıçağı görmemle hiç sesimi çıkarmadan sağ tarafımda ilk olarak gözüme çarpan , ayrıca saklanmak için harika bir yer olan çöp konteynırlarının arkasına geçmiştim.
" O kızın peşini bırakacaksın lan. Yoksa seni şu elimde gördüğün bıçakla doğrarım anladın mı ? " diyen çocuğun dün gece barda kavga eden Berk olduğunu görünce şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım neredeyse.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk ve İntikam
Teen FictionDefne... Çirkin mi çirkin sivilceli bir ergen. Ailesi yok ve hiç kimse onu sevmiyor. Kim böyle bir kız olmak ister ki? Sevilmeyen, dışlanan ve sürekli ezilen. O da istemiyordu elbet böyle bir kız olmayı. Ama kader bu