Akşamüstü eve geldiğimde okul kıyafetlerimi değiştirip üstüme uzun kollu bir tişört , altıma da dar paça pudra pembesi pantolonumu giymiştim. Bu akşam Yağmur ve Zeynep ile gece kulübüne gidecektik. İlk defa kız arkadaşlarımla dışarıda bir şeyler yapacağım için çok heyecanlıydım.
Yarın hafta sonu olduğu için de İbrahim ile sinemaya gidecektim. İbrahim komedi filmlerini çok sevdiği için çok güzel bir komedi filmine gitmeye karar verdik.
Kapı iki kez hızlı hızlı çalınırken daha saçlarımı maşa yapmadığımı ve makyaj yapmayı unuttuğumu hatırlayınca kızları da bekletmek istemediğim için bana yardım etmelerini isteyecektim onlardan. Hem onların da canları sıkılmazdı. Kapıya doğru hızlıca koştuğum sırada kapı ısrarla çalmaya devam ediyordu.
" Nerede kaldın kızım ağaç olduk burada " diyen Zeynep'i tepeden tırnağa süzerken ne kadar da güzel olduğunu yeni fark ediyordum. Açık sarı dizlerine kadar inen , göğüs dekoltesi bayağı abartılı , belinde çiçek deseni olan bir elbiseydi Zeynep'in giydiği. Üzerine bir kot ceket geçirmiş , mor renk platform topuklu ayakkabılarını giymiş eline de elbisenin renginde küçük el çantası almıştı. Yağmur da benim gibi tişört pantolon giymeyi tercih etmişti. Elinde siyah bir çanta vardı onun da. Saçlarını balık kılçığı örmüş hafif göz makyajı yapmış ve birkaç takı takarak güzelliğini ortaya koymuştu.
" Ben daha tam hazırlanmadım yalnız , bana yardım edebilir misiniz ? "
Masum bir bakış atarken ikisinin de bana gülümsediğini görmemle içimin rahatladığını hissetmem bir olmuştu. Kızları içeri davet ettikten sonra odama doğru yönlendirdim bu yeni arkadaşlarımı.
Zeynep saçlarımı maşa yaparken Yağmur da bana makyaj yapıyordu. Bir yandan da konuşuyorduk.
" Hiç erkek arkadaşın oldu mu ? " diye sordu birden Zeynep.
" Hayır , daha henüz bir erkekle çıkmadım. Ama ilerleyen zamanlarda olur elbette. "
" Ciddi misin , hiç erkek arkadaşın olmadı mı yani ? " diyerek şaşkınlığını belirtti Yağmur.
İbrahim KoçerBu akşam bizim çocuklarla - Mustafa , Semih , Sinan ve Barış - halı sahaya gidip maç yapacaktık. Ne zamandan beri ağzımızın tadıyla rakiplerimizi gol yağmuruna tutmamıştık. Her maç yapışımızda kazanırdık. Şu ana kadar hiç yenilmeyip rekor kırmıştık. Bundan sonra da yenilmeyecektik. Kararlı ve hırslıydık.
Hakemin düdüğüyle başlamıştı maç. Top bendeydi. Hızlı hızlı koşarak rakip takımın kalesine doğru gidiyordum ki " Pas ver İbo " diyen Semih'i son anda duymuştum. Pas verdim hemen Semih'e. Semih benden daha iyi bir futbolcuydu ama rakip takımın iri , cüsseli oyuncusu Samet ile karşı karşıya kalınca topu rakip takıma kaptırmıştı.
***
" Barış ! Bana at bana. " dedim ikinci yarının ortalarına doğru. İlk yarı 2-0 yeniyorduk. Gollerin birisini ben birisini de Mustafa atmıştı. İkinci yarı Samet Sinan'a faul yapmıştı , bu yüzden penaltı atacaktı Sinan. Topa iyice konsantre olduktan sonra sağ ayağıyla gelişigüzel fırlattı topu. Kalenin üst direğine çarpan top hızlı bir şekilde Barış'ın kafasına çarpmıştı.
" Ben iyiyim oğlum siz oyununuza devam edin. " diyen Barış'ı sağlık görevlileriyle baş başa bırakarak oyunumuza devam etmiştik.***
Mustafa'nın kafasıyla attığı 2. goldü bu. İlkini de kafasıyla atmıştı. Kafası çok işe yarıyormuş anlaşılan.
Benim attığım ikinci golden sonra hakem maçı bitirdiğinin işareti olarak düdüğünü çalmıştı. İşte kazanan yine biz olmuştuk. 4-0 hem de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk ve İntikam
Teen FictionDefne... Çirkin mi çirkin sivilceli bir ergen. Ailesi yok ve hiç kimse onu sevmiyor. Kim böyle bir kız olmak ister ki? Sevilmeyen, dışlanan ve sürekli ezilen. O da istemiyordu elbet böyle bir kız olmayı. Ama kader bu