Berk: Silahını indir ve bana ver. Sonrada defol git buradan. Bir dahada gözüme gözükme.
Fatih:Ne dedin? Silahımı mı indireyim?
Berk: Evet indir silahını!
Fatih: Gel de indir bakalım.
Fatih eline aldığı çantayı Berk'in eline attı ve silahı merdivenlerden aşağı düştü. Bunun üzerine Berk dişlerini ve yumruğunu sıktı. Koşarak Fatih'e bir yumruk salladı.Fatih aldığı darbeyle yere yığıldı. Ve düşerken ayağına çelme taktı ve ikisi yere kapaklandılar. Ardından boğuşmaya başladılar. Durmadan birbirlerine vuruyorlardı. Birbirlerinin boğazlarını kavrayıp boğmaya çalışıyorlardı. Suratları ve elleri kan içinde kalmıştı. En sonunda kenarlara çekildiler. Berk bıçağını çekmişti. Fatih'de yerde silahını arıyordu.
Berk: Seni öldüreceğim.
Ve Fatih'in üstüne atladı. Boğuşmalar tekrar başladı. Ardından araba sesleri duydular. Otoyoldan yaklaşık bir düzine araba onlara doğru geliyordu. Gelip onları çevrelediler. Ardından araçların en büyüğünden bir adam çıktı. Bu Üzeyir'in anlattığı Baba'ydı.
Baba: Selamun aleyküm gençler. Keyfiniz pek yerinde değil sanırım.
Ardından arabalardan adamlar indi, silahlarını Berk ve Fatih'e doğrulttular.
Baba: Sizlere teslim olmanızı ve benimle gelmenizi rica ediyorum. Birbirinizi öldürmenize izin veremem. Buralarda benim iznim olmadan artık hiç kimse ölmüyor. O yüzden ellerinizi hemen kaldırmanızı rica ediyorum.
Sonra araçtaki adamlardan ikisi Berk ve Fatih'in ellerini bağladı. Kafalarına torba geçirdiler ve araçlara bindirdiler. Arabada şöyle bir konuşma oldu.
Baba: Sizleri böyle kaba bir biçimde götürmek istemezdim ama güvenlikten taviz vermeyiz. Kendimi tanıtmama izin verin. Bana Baba diyebilirsiniz. Ben buraların en yetkili kişisiyim. Her şey bana aittir. Öldürdüğünüz aylak bile... Bana sormadan tuvalete bile gitmeyeceksiniz. Uyumayacaksınız, yemek yemeyeceksiniz. Tüm adamların bunları benimsediler. Sizlerde kurallarıma uyarsanız güzelce geçiniriz. Aksi halde sizi öldürürüm. Hemde yavaş yavaş. İşkenceler ederek. Ölülere kahvaltı yaparım sizi. Ama anlaşamazsak, yani şu anlık bir sorunumuz yok umuyorum.
Fatih: Bizden ne istiyorsun?
Baba: Sizlerle kişisel bir problemim yoktu. Fakat benden habersiz hava alanımdan araba kaçırmaya kalkmışsınız. Orada hepimizin sayısından kat be kat fazla ölü var. Onları uyandırarak kasabamı tehlikeye soktunuz. Bunun bedelini ödeyeceksiniz. He bu arada. Bir adamımı kaçırıp esir almışsınız. Neydi adı?
Elef: Üzeyir.
Baba: Evet Üzeyir. Aferin Elef. Sen olmazsan ben ne yaparım. Elef benim yardımcımdır. Oldukça bilgili ve itaatkardır. Onu örnek almanızı öneririm.
Berk bir anda korkuya kapılmıştı. Bu Üzeyir'in bahsettiği adamdı. İnsanları çıkarları için kullanan, onları sömüren ve tüketen bir mikroptu o.
Berk: Üzeyir'i nasıl buldun.
Baba: Onları hava alanından çıkarken yakaladım. Arbalet kullanan bir adamınız var. Çok sorun çıkardı. Demedi demeyin o çok yaşamaz.
Fatih: Arkadaşlarımızı nereye götürdün.
Baba: Sizleri götüreceğim yere götürdüm. Sizler nefesinizi boşa yormayın. Bağırırken işinize yarayacak.
Berk: Bağırmak mı?
Baba: Bu kadarı yeter. Size yapacaklarım biraz da sürpriz olarak kalmalı. Neredeyse geldik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Living Dead
ParanormaleDünya var olalı hiç bu halde olmamıştı.Bir tarafta insanlar, bir tarafta ölüler.Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak...