Kanaat

60 12 6
                                    

Arif'le Mavi Kafe'den çıktık... Hiiiç konuşmadan 300m ötedeki otoparka doğru yürüdük... İstanbul'a tayinim çıkalı nerdeyse 2 yıl olmuş, çocukluğum, gençliğim, evliliğim gözümün önünden geçiyor...

'Tam 10 yıl olmuş' demişim..
Arif; 'Neyin 10 yılı?
-Sesli düşünmüşüm bilader
+Söylemiyecekmisin?
-Biliyormusun yıllarca belki de 12 yaşımdan beri ölümü çok istedim. Rabbim beni neden huzuruna almıyor diye üzülürdüm. Şimdi şu halime bak.. Biletimi aldım ama ne yapacağımı bilemiyom şimdi..
+Kızım manyadın mı sen? Ölümü istemek de neymiş.. Tedavisi var biliyorsun...
-Ya Arif melankolik bi tarafım vardı hep,bilirsin....
+......
-Arif....
+.....
-Yaa üzülme lütfen... 
....
BEN TEDAVİ FİLAN OLMAM!
......

**********
Sessizlik uzun sürdü yine. Arif Çilem'i iyi tanırdı. Birşeyi kafasına koyarsa kesin yapardı.. 3 çocuk annesi olup Pediatrik onkoliji yan dal yapmak her yiğidim baba harcı değildi..

Çilemin doçentlik sınavları... Başarı kariyeri.. Hepsi darmadağın olmuştu ama Arif Onun mavi gözlerindeki korkudan zerre kadar eser olmayan emniyetli haline pek de şaşırmış gibi değildi...Çünkü Çilem maneviyatı yüksek bir kişiliğe sahipti... O bu dünyadan değil gibiydi.

Dünyanın bukadar kötü yanına inat hep iyi olmayı nasıl başardığının sırrına vakif olamayan Arif'in içinde büyüttüğü imkansız aşkına inat onunla dost kalabilmeyi ve ondaki bu güzelliklerden bir nebze de olsa faydalanabilmeyi kendine kâr sayardı Arif... Çilem'le okul yıllarında tanışmış kendini hiçbir zaman ona layık görememişti.. Bakmaya dokunmaya kıyamadığı bir gül ya da inci tanesiydi o.. 

Evlendiğini duyunca beyninden vurulmuşa dönmüştü... Ona layık olamazdı kimse... Düğüne davet edilmediği halde salonda onunla karşılaşmak için Ankara'dan Muğla'ya nasıl da hızlı sürdüğünü hatırladı... Çilem'in mutsuz olacağını bile bile kaçınılmaz sona razı olmak onun yaşadığı en büyük trajik ikilemdi... Onun düğününe uzaktan bakmıştı. Çilem fark   etmeden onu seyretmişti.. 

....

Otoparka vardılar.. Konuşmadılar... Gözler herşeyi anlatıyordu. Ayhan'dan çok korktuğunu ve hemen eve dönmesi gerektiğini bildiği için;
-Haftaya kongrede görüşürüz,dedi..
Çilem bir dahaki sefere kaçışın yok mesajını almış olacak ki gülümseyerek; 'olur' dedi.. konuşmadan anlaşabildiği tek can dostuydu Arif. Onun sevgisini hiç farkedemeyen Çilem'in herzaman üzüldüğünde yanında olmalıydı. Aralarında aşk anlamında duygusal bir bağ olursa dostlukları zedelendir diye korkuyordu.. Bu yakınlaşmayı ondan faydalanma gibi algılarsa Çilem'in ondan uzaklaşacağını düşünüyordu Arif..
....

*********

Eve vardı...  Ayhan hala gelmemiş.. Bakıcı anahtarı verdi ve çıktı.. Minik Zehram ve ikizlerim uyumuş.. Onlar uyanmadan buzdolabından tavuk göğsünü çıkarıp suya koydu ve yatak odasına gidip üstünü değiştirdi..

Tam o sırada ikizler ağlamaya başladı.. Bir yandan onların devam sütünü ısıtıyor bir yandan da çorbayı karıstırıyordu.. çorbanın altını kıstı ve çocuklarla ilgilenmeye koştu.. Ayhan Antepliydi ve Çilem'in yaptığı hiçbir yemeği beğenmez ve annesini övmeye başlardı.. evliliğin 10. Yılı şerefine güzel güzel sofrayı süsledi.. Ayhan'a hiçbirşey anlatmayacaktı... Balayında Avrupa yolculuğunu burnundan getirmesi, dindarlığıyla alay etmesi, hastalığından şüphelenip çocuklarından sütünü esirgeyen cimri kadın imalarını unutamazdı çünkü.. Onun üzüntüsünü bile paylaşmayı hak etmiyordu o.

Zar zor hem yemek hem çocuklar derken kendini çocukların kanepesimde uyuyakalmış buldu..  Saat gece 11.... Tutulmuş boynunu kütletti.. Kendini gerdi.. Sönmüş mum artiklarından başlayarak üç beş dakikada sofrayı topladı.. Ve uyumaya gitti.....

****

ÇİLEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin