Bir gül, bin ağla diyor kalbim. Mazide gezinen duygularım, istikbal için gözyaşı döktürüyor.
Gül ile bülbül oluyor, düşüncelerle, beynim çatlayana kadar, boğuşuyorum. Gül için öten, bülbülden yana oluyorum önce,
sonra bülbülü kendine, aşık eden güle kayıyor gönlüm. ...
Aldırma, diyorum sonra, zamandır geçer, herşey nasıl geçmiş se,
buda geçer.
Sonra;
Geçmez diye bir hıçkırık oluyor herşey....
Neden diyorum neden, doyasıya yaşanacak, onca mutlu gün varken, acı çekmek, hasret çekmekte neden?Ne gelir elden diyorum sonra, teselli olmak zor, ama çare de yok.
"Gitme!"
Demek için, çok geç artık....Varsın ayrılık olsun aramıza giren, yollar, yıllar ayrı bedende aynı atan kalplerin, ateşini söndürmeye yeter mi? Yetmez diyorum. Dostu teselli eder gibi, kalbimle konuşuyorum. Geçecek...
Geçmeyecek...
Bitecek zamandır, gündür nasılsa geçer üzülme, üzme sevdiğini!
Nasıl üzülmem?
Aldığım her nefes anlamını bulmuşken,
Hayat bana ilk defa mutluluk sunmuşken,
Sevgilinin gözleri gözlerimden uzaklarda mı olsun?
Sonra bir ah kopuyor yüreğimden, sus diyor yeter yaktın kül ettin beni!
Utanıyorum üzülüyorum. Haklisın diyorum;
Hayat bu anlamadın mı henüz?
İki gün mutluluk verse üçüncü gün vergisini ister gibi dikiliyor işte insanın karşısına...
Yaşadığım su birkaç hafta, ömrümün en güzel günleri oldu. Bel ki de öncesine teselli olan bir hediye, sonrası için özlem le beklenen günler. Yaşadığım hüzünlerin, beni bitirmemesi için bir hatıra,
Bir sevgiliyle, canla, cananla doyasıya bir hayatı yaşamakta bizim için böylesi ayrılıklarda... Ekmek kadar su kadar elzem... Hayat işte diyorum kendime, anla artık herşeyiyle bizim icin...
Ne onulmaz bir hastalık oldun ey ayrılık,
Sana düşman olmak istemezdim, belki!
Lakin, sevdiğimi çağırmasaydın..."İrfan ismini kalbime kazıdığım mutluluk... Bana bunu yapma." Düşüncelerim, artık hep bu cümleyle meşgul...
Yeni bir güne başlarken, yanımda olmasının verdiği mutluluk ve gidecek diye içimi yakan duyguyla, "günaydın" dedim herşeye.
Çabucak kahvaltı ve okul yolu...İrfan hergün beni okula götürüp getirmeyi görev bildi kendine.
" Kendim giderim diyorum, alıştırma beni"
sonra susuyorum gözlerim doluyor, bir acı oturuyor kalbime bir el sıkıyor boğazımı
" sen gidince ne yapacağım" diyecek oluyorum. Bu günlerde başladığım hicbir cümleyi tamamlayamadığîm gibi, bu cümleninde sonunu getiremiyorum...İrfan 'ın gözlerimde ki neme tanıklık etmesini istemiyorum.
Yoğun trafikte yavaş ilerleyen arabalara, başka hayatlara çeviriyorum bakışlarımı..Nereye bakarsam bakayım, gördüğüm tek şey ayrılık....
Elimi tutuyor İrfan. Bugün hep okulda, yanında olacağım...
Yüzümde bir gülümseme beliriyor birden.
Beni kandırmak ne kolay, eline şeker verilen çocuk gibi...İrfan'la geçirdiğimiz ömürluk bir gün.. okulun kafeteryasında müzik kutusuna atılan jetonlarla çalan şarkıları dinliyoruz.
Sıra da ki sana gelsin, sırada ki bana gelsin.
Her şarkı bizden birşeyler anlatıyor bize...
Banklara oturup etrafı izliyoruz sonra.
Biz ve diğerlerinden ibaret okul hayatı bizim gibi kaç hikayeyi barındırıyor dur kimbilir diyorum. Kendime acımaktan sıyrılıp...Gelecek hayallerinin en güzel yerini süsleyen doktor olmak hedefimizin daha çok başında olduğumu hatırlatıyorum, kendime.
Suskunuz ikimizde, aramızda bir konuşma var belli, ama ses yok, his var....Gün tükenmek üzere, güneş ışıklarını yavaş yavaş çekiyor yeryüzünden.
Gün akşam oluyor, daha bir hisleniyorum herşeyden...
İrfan neden hiç konuşmuyorsun der gibi bakıyor.
Zoraki bir gülümseyiş oluyor bu bakış.
Ben soruyorum sonra, sen neden susuyorsun?
Ne soyleyim istersin?
Ne dersem, ne anlatırsam mutlu olursun?
Sorumu bu şimdi demek istiyorum ama vazgeçip,
" Bana biraz gerçek aşktan bahset isterim," diyorum.
Öyle sevgi dolu bakıyor ki aslında çok şey anlatıyor, başka konuşmasakta olur diyecek oluyorum ama, anlattıklarını duyduğumda aşkı bilmediğim gerçeğiyle yüzleşiyorum." Allahu Teala: Ben gizli bir hazineydim. Bilinmek istedim, alemleri yarattım" buyuruyor bir kutsi hadisi şerifte. Başka bir yerde de peygamberimiz için,
" Sen olmasaydın alemleri yaratmazdım" buyuruyor Rabbimiz. Hakiki aşk odur ki, herşeyin en iyisini, en hakikisini Allah bilir ve O yapar.Aşkı da insanlar ondan aldı ve sonra ona aşık oldu. Malumdur ki, Havva Adem yalnız kalmasın diye yaratıldı. Seveceği birisi olsunda sevmeyi öğrensin diye.
Aşk-î hakiki Cennet e Hz.Adem'le Havva'nın birbirlerine duydukları muhabbetle tezahür etti.
Aslında bu muhabbet Allah'ın peygambere duyduğu muhabbetti.Hakiki aşkı soruyorsun, herkes gibi.
Şöyle ki; gerçek aşk ilahi aşktır. İnsan, Allah ve peygamberi, cennet ümidi, cehennem korkusu olmaksızın severse ilahi aşktan bir nebze olsun pay sahibi olur. Mecazi aşktır bizim yaşadığımız karşılıklı bir muhabbet beklentimiz vardır. Biz bize verilen bu lütufla gerçek aşka yolculuktayiz....
Yüreğim taşıdığı bu sevdanın asil hüznünü ağırliyordu, baktım ve gördüm ki ucuz acıları unutturmuş bana sesleniyordu.
" Sitemsiz Sev Seveceksen"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEVA KALBİN SÜVEYDASI (Kitap Oldu)
General Fiction(Kitap oldu / Tüm seçkin kitapçılarda) . Geçmişin geleceğe yansıyan yüzü, aynaya vuran aksi hep karanlık mı olur? Oysa yarım kalan hikayelerin de mutlu sonları olmalı... Meva, bu hikâyenin nasıl başladığını çok umursamıyordu. Çünkü anladığı ve ina...