14

1.4K 68 20
                                    

"Sen bu adamı tanıyorsun. Aptal olma Kylie."
"Gila, ne demek istediğini anlayamıyorum."
Bilinmeyen bir numaranın mesaj atmasından sonra Gila tekrar yanıma gelmiş ve bana onu tanıdığımı söylüyordu.
"Gila sen benden daha çok kafayı sıyırmışsın."
Uzun bir süre sessizlik oldu. Gila ne söyleyeceğini bulamıyor gibiydi. Harleen'in filmi sanırsam bitmek üzereydi. Gila yüzünden filmi de kaçırmıştım!
"Kylie...Hatırlamıyor musun? O yaprakların döküldüğü rüzgarlı sonbahar gecesini."
Hayır, hayır, hayır...Konuşmaya devam etmemeliydi. Bundan bahsetmemeliydi. Onun hakkında her şey bitmişti. O bir sondu. Çaresizlikti, korkuydu, acıydı, öfkeydi. O her türlü pisliğin kralıydı.
1 ay önce
Hastaneden kaçmayı başarabilmiş korkuyla nereye gittiğime bakmadan koşuyordum. Yüzlerce insan bana hayretle bakıyor, ben ise onları umursamıyordum. Umursayamıyordum. Kimsenin görmediği, kıytı köşede bir yere gidip saklanacaktım. O hastaneye tekrar geri dönmek benim kabusum olabilirdi.
Quinzel'den sonra gelen doktor, Arkham'da suça yol açmıştı. Korkak herifin tekiydi ve hastalara iyileşti numarası yapsınlar diye para veriyordu. Haftada 6 gardiyan ölmüştü. Bunun sorumlusunun o alçaktan başkası olduğunu düşünmüyordum. Belli bir zamandan sonra para hastalara yeterli gelmemişti. Hepsi daha çok delirmeye başladılar. Artık Arkham Asylum Akıl Hastanesi bir cezaevinden bile güvensiz hale gelmişti.
O doktorun sıradaki hastası bendim.
Beni de öldürecekti. Kendi yollarıyla. Kanıt bırakmadan.
Ama ben kaçtım. Kurtuldum. Peşimde polisler var ama başarabileceğimi hissediyorum.
Koşmaktan nefes nefese kaldığım sırada kasıklarımdaki ağrının dinmesi için dinlenmeye karar verdim. Otoparkta iki arabanın arkasına saklanmıştım. Serin bir sonbahar gecesiydi ve yüzüme ağaçlardan düşen kurumuş yapraklar geliyordu.
Polis sirenleri yakınlaşmaya başladığında kaçacak zamanım olmadığını anladım. Arabaların kapısını zorladım. Hiçbiri açık değildi. Son umudum olarak arabanın camını kırabileceğim herhangi bir şey aradım.
"Huh...Selam güzel bayan."
Korkuyla sesin geldiği yöne baktım. Yüzündeki kocaman gülümseme ile öylece durmuş beni izliyordu.
"Ne istiyorsun?"
"Bir şey istemiyorum canım, sadece senin gibi güzel bir bayan ile buluşma şansım var mı onu merak ettim."
Bir serseriye ayıracak vaktim yoktu. Koşarak uzaklaşacağım sırada beni kolumdan tutup çekti ve bir resim gösterdi.
Bu...oydu. Arkham'dan her seferinde kılını bile kıpırdatmadan kaçmayı başaran adam. Gotham'ın suçlu kralı, karanlık gangsteri. Kahkahaların prensi. Kara Şövalye'nin yeşil rakibi.
O şu anda umudum veya sonum olabilirdi. Güven olmazdı bu adama. Asla aklıma gelmezdi şu yaşadıklarım.
"Polislerden mi korkuyorsun?"
Eski gülümseyen yüzünden eser kalmamıştı. Soğuk, yeşil bakışlarını benim mavilerimin üzerinde gezdiriyor ondan bir hayli ürkmemi sağlıyordu. Sabırsız gibiydi. Sanki her an üstüme atlayıp beni boğacak sonra da kimsenin bulamaması için ormana gömecekti. Kaçmaya çalıştığım o gece...Joker'in sayısız kurbanlarından biri olabilirdim. Hayatımın en büyük riskini alıp o soruyu sordum:
"Yardım eder misin?"
Cevap yerine elde ettiğim tek şey birden başlayan ve ardı arkası kesilmeyen kahkahaları olmuştu.
"Takip et."
Sadece dediğini yapıp onu takip ettiğimde şu ana dek televizyonlarda görebildiğim mor lamborghini karşımda duruyordu. Krala yakışır şekilde parlak süslemeleri, dikkat çekici renkleri ile kısa bir an donup kaldım. Joker, arabanın kapısını açıp sürücü koltuğuna geçtiğine benim tam karşımdaki kapı da açıldı. İçeri girmeye korkuyordum. Ya bu da soytarının ölümcül şakalarından biriyse? Ya koltukta bomba varsa?
Joker benim şüpheli bakışlarımı gördüğünde yüzünü bir ifade kapladı. Ay ışığında yemyeşil gözleri parlayıp, kireç rengi teni ışıldarken ona daha fazla bakamadım. Artık yakalanmam an meselesiydi. Çaresizce Joker'in arabasına bindim.
Ben biner binmez Joker çoktan vitesleri ayarladığından gaz bastı ve fırtına gibi caddenin ortasına daldık. Ona dönüp baktığımda çok keyiflenircesine araçların hepsini solluyordu, yayaları ezip geçiyordu, direksiyonla çocuk gibi oynuyordu.
"J-Joker."
"Ne var?" Sesim neşesini kaçırmış gibiydi.
"Sen daha iyi bilirsin ama biraz yavaş mı sürsen? Kaza yapabiliriz."
Kahkaha. Yine kahkaha. Sorumu önemsiz görüp kahkaha atmayı seçmişti. Onun için basittim ben, komik geliyordum ona.
Daha ne kadar o yolculuğa katlandım bilmiyorum ama bayılmışım. Uyandığımda Joker bir sarayın önünde durdu. Bekle...Saray mı? Bu kralın gerçekten bir sarayı mı vardı?
Arabadan indiğinde bende aynısını yaptım ve inip öylece saraya baktım. Göz kamaştırıcı renklere ve palyaço desenlerinin hakim olduğu bir yerdi. Joker kapıyı açıp içeri girdiğinde ben de heyecanla içeri adımımı attım. İçi dışından daha pahalıydı.
"Ne yaparsan yap. Beni rahatsız etme veya en üst kata çıkma."
Başımla dediklerini onaylayıp ona döndüğümde çoktan gitmişti. Biraz ilerledim. Rastgele bir kapıyı açtım. Kocaman bir televizyonun bir odaydı burası. Rahat koltuklardan birine oturduğumda kumandayı alıp televizyonu açtım. Karşıma ilk akşam haberleri çıkmıştı.
"16 yaşındaki Kylie Pettingson adlı hastanın Arkham Asylum Akıl Hastanesi'nden kaçışı büyük korkuya neden oldu. Kylie, polis takibinden kurtulmayı başarsa da hala izi sürülüyor. Hasta, en son ormanın karşısındaki otoparkta görülmüş."
Devamını dinleyemedim. Polis hala takipteyse beni bulabilir miydi? Soytarıya hala tam olarak güvenemiyordum.
Odadan dışarı çıktım. Onu rahatsız etmeden burayı keşfe çıkmalıydım. En azından kaçmam gerektiğinde nerede ne olduğunu öğrenmiş olurdum. Çaprazımda duran odaya girdim. Bu oda tamamen boyalar ile kaplıydı. Duvarın en köşesinde bir tür makine duruyordu. Gidip yakından baktığımda ekrandaki "Lütfen elinizi makineye yerleştiriniz." yazısını gördüm. O anlık duygularla elimi makineye koyduğumda "Şeklinizi seçiniz" diye bir yazı daha belirdi ekranın üzerinde. "Infinity" yazan, yazan bir tür yıldıza benzeyen şekli seçtim. Makine bir işleme başladı. Sivri bir iğneyi gördüğümde elimi kurtarmak için çekmeye başladım. Olmuyordu, makine sımsıkı tutuyordu elimi. Çaresiz denemelerim devam ederken iğne elime ulaştı.
Çığlık attığımı hatırlıyorum. O doyumsuz acıyı, derimin yüzülmesini, akan kanları...Her şeyi hatırlıyordum.
O makine elimi serbest bıraktı. Son hızla makineden uzaklaştım. Acıyla yanan elime baktığımda bileğimin tam üstünde bir dövme olduğunu gördüm. Benim seçtiğim şekildi. Makine bir dövme makinesiydi. Aptal gibi davranmıştım. Dövme yeni olduğundan hala sıcaktı. Daha fazla odaya gitmek istemiyordum. Korkuyordum, canımın acımasından. Koridorda öylece dikilip soytarının beni bulmasını bekleyecektim. Biliyorum, berbat bir plandı. Ama böyle bir yerde olsaydınız siz de aynısını yapardınız.
Aslına bakarsanız koridorda yürüdüğüm her saniye bile yeni şeyler görmeme yol açıyordu. Üzerine kırmızı boyayla gülümseme çizilmiş portreler, altın süslemeli telefonlar, meşaleler, süsler...Burası yaşayan kültür gibiydi. Joker, Elizabeth'den bile daha zengindi. Peki nasıl bu kadar para kazanıyor olabilirdi ki bu?
Beklemekten sıkıldığım sırada bana doğru yaklaşan adım seslerine kulak verdim. Ne kadar koşarak uzaklaşmak istesem de bacaklarım hareket etmiyordu, adeta yeşilin büyüsü altında kalmıştım.
Adım seslerinin sahibi göründüğünde derin bir nefes aldım.
"Kyl-ie." diye tuhaf bir sesle heceledi adımı. Belki şu an ona saldırabilir, öldürebilirdim. Bu düşünceler muhtemelen sayısız kurbanlarının da aklından geçmişti. O yüzden...kıpırdamadım. Joker'in bana daha çok yaklaşmasını izledim. Yüzünde merhamet yoktu. Duygularını bakışlarından kestirmek mümkün değildi. Bu onu hem korkunç hem de saygı duyulan bir kral yapıyordu. Şimdi ben de krala itaat etmek zorundaydım. Zalim krala.
"Sana bir şey göstermek istiyorum."
Ben daha bir şey söyleyemeden elimden tuttu ve sürüklemeye başladı. Koridorlar sonu gelmeyen bir labirenti andırıyordu. Fakat o, burayı avucunun içi gibi biliyordu.
Kapıyı açtı ve içeri girdikten sonra kolumu bıraktı.
Her yer kapkaranlık olduğundan hiçbir şey göremiyordum. Birkaç dakika gözlerimin karanlığa alışmasını bekledim.
Şimdi diyorum ki; keşke alışmasalarmış.
İlk gördüklerim sayısız bıçaktı. Hepsinin sivri metal uçları tehdit edercesine parlıyordu. Burasına verdiğim ad: Bıçak Cenneti olmuştu.
"Ne kadar güzeller değil mi?"
Joker arzulayan gözleriyle bıçaklara bakıyordu. Gözleri bıçaklardan daha parlak ve ürkütücüydü.
"Ah, ne kadar düşüncesizim. Burası benim cennetim. Biricik bıçak koleksiyonum. Yakından bakabilirsin."
Bir adım atmadım.
"Buraya gelenlerin seninle ortak yönleri ne biliyor musun?"
"Ne?" Titreyen sesimle sordum.
"Onlar da en son böyle bıçak koleksiyonuma bakıyorlardı."
Ağzımdan istemsiz bir çığlık çıktı. Beni burada öldürecekti. Hata yapmıştım. En başından onunla gitmemeliydim.
Ben soytarıya kanmıştım.
Oyunu soytarı kazanmıştı.
Fakat...
O gün beni öldürmedi.
Asla unutmayacağım işkenceler yaptı.
O gün ölmek için dua ettim.
O günden sonra soytarıyı aklımdan çıkarmak için haplar aldım.
Şimdiki zaman
Aklıma gelen sahneler ile gözbebeklerim büyüdü. Hapların hiçbir etkisi olmamıştı. Hatırlamıştım, her şeyi.
"Kylie?"
Harleen'in sesi düşüncelerimi böldü. Merakla bana bakıyordu. Gila'nın itirazına rağmen ona her şeyi anlatmaya karar verdim.
"Harleen. Ben Arkham'dan kaçarken...biri bana yardım etmişti. Yeşil saçlı, kireç yüzlü, soytarı. Yani Joker. Çaresizdim. Kabul ettim."
Konuşmaya devam edemedim. Harleen'in yüz ifadesi çok garipti. Düşünceliydi ve korkuyordu.
"Kylie. Unut onu."
"Harleen." telefonumu alıp mesajları gösterdim. Harleen hemen ayağa kalktı.
"Ben Bruce'a gidip hemen anlatıyorum bunları. Kapıyı sakın açma Kylie!"
Telaşla kapıyı açtığında donakaldı. O tam karşısında duruyordu.
"Beni özledin mi Quinn?"
"S-sen...Git buradan! Seninle gelmeyeceğim! "
Joker
Kraliçemin son dedikleri ona sinirlenmeme yol açtı. Elektroşok cihazını bir anda boynuna tutunca kaçamadı. Onu kucağıma aldım. Çıkmadan önce Kylie'a bakıp göz kırptım.
Lamborghiniye bindim. Harley'i arka koltuğa yatırdım. Son gaz yollara karışırken hem Batman'i haklamanın vermiş olduğu mutluluk ve Harleen'i götüreceğim yerin heyecanıyla kahkahamı serbest bıraktım.
Gotham'ın kral ve kraliçesi yeniden buluşmuştu. Ama bu sefer kraliçenin cezası daha ağır olacaktı.
Bu sefer Harley Quinn olabilmek için daha fazla bedel ödeyecekti.
Puddin' i onu yine pislikten arındıracaktı.

King and Queen of Gotham || Jarley Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin