Kimi niçin sevdiğimi? Kime niye kalp çarpıntısı duyduğumu anlamayamadığım günlerdeyim.. Yine biraz kendimi kaybettiğim zamanlarım, bu kez daha güçlüyüm dediğim an zayıflığımı hissediyorum. "Yaşadık birkere diğerleri çok acıtmadı." dediğim anda bırakıyorum kendimi, tekrardan düşme korkusunu aklıma getirdiğimde zaten dipte olduğumu görüyorum.. Fırsat buldukça düşünmeye başlıyorum. Vakit buldukça seni sevmeye devam ediyorum, kaybolmadın buralardasın biliyorum.. Yoksun ama varsın, varsın ama hiçsin. Olmayacağına inandırabilmişiz kendimizi, bittiğine kanmışız. Bitmiştir belki, bitmesi gerekmiş. Yaşamadık hiçbir şey dediğimde yaşadığımız onca şey aklıma geliyor... Ne olurdu olsaydı demeyi sevmiyorum olmaması gerekiyormuş, olmadı.. Olmayacaktı..
Yarım kalmışlığın üzerine devam ederseniz zorlama olur, zorlama ise yarım kalmışlığı hapseder bedeninize. Öylece kalmak yerinde yarım kalmışlığın üzerini kapatın. Ön görülenin aksine yaşama arzumuz her geçen gün daha çok azalıyor, birer çıkış yolu bulmaya çalışıyoruz.. Köşeye sıkıştığımızda ise çareyi en diplerde arıyoruz, en diplerimizde.. Her batışta yeni bir çukur ekleniyor tükenmişliğimize. Her yeni gün bir önceki günün devamı niteliğine ermiş, diğerini tekrarlıyor aslında. Sevgi yine aynı, karakterler farklı bu kez.. Olaylardan söz etmiyorum bile tamamen birbirinden bağımsız.. Zamana gelirsek durmadan akıp gidiyor hiçbirimiz engel olamıyoruz, öylece ilerliyor.. Biz neyiz biliyor musun? Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlarız, birbirine dokunamayacak olan iki yalnız yıldız gibiyiz.. Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız, yalnızca kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız. Ne kalacak bizden, bizden diyorum ne kalacak?
Her anın; daha doğrusu her güzel anın tadını çıkarmalı insan, yaşamanın hakkını vermeli kişiler.. Geçmişin tozlu perdelerine takılmamalı öylece, bir amaç doğrultusunda hareket etmeli küçük kalpler. Kuşkuya, şüpheye yer verilmeli zaman zaman.. Çünkü bizi gerçeğe ulaştıran şüphe duyduğumuz şeyleri çözümlediğimiz andır.