Evde ki ölüm sessizliğini bozan tek şey benim ayak seslerimdi. Son iki hafta olduğu gibi bu günde kum torbasında aldım soluğu.Buradan kurtulmak için son umudum olan şeye sımsıkı sarılmıştım. Her bir darbede kum torbası gibi bende bir tarafa dağılıyordum. Ne kadar sert gözüküyor olsam da bir darbede savruluyordum. Bitap düşene kadar, zihnimdekilerden kurtulana kadar, acılarımın bir kuş olup kanat çırpana kadar vurdum.
"Bu aklımı karıştırdığın için, bir darbe
"Bu beni benden aldığın için, bir darbe
"Bu beni hayattan kopardığın için bir darbe... Aggghhh ayağımla son darbeyi inidirip kendimi yere attım. Akan gözyaşlarımı silip ayağa kalktım. Tekrar odama çıktım. Dolabtan bir kaç parça birşey alıp banyoya girdim. Aynada ki yansımamda gözlerim takılı kalmıştı. Değişmiştim...Hayır, değiştirilmiştim. Her zaman bir kızın özenerek baktığı saçlarım bana ayak uydurarak cansızlaşmıştı, göz altlarım normal tenimden daha koyu bir hal halmıştı tıpkı yaşadıklarım gibi, incecik olan bedenim de şimdi güzel hatlara sahip kıvrımlı ve biraz kaslanmıştı. Özellikle de bacaklarımda ve karnım da. Daha bir sert olmuştu vücudum. Saçımdaki tokayı çıkarıp suyun altına girdim.Benliğimi kaybetmiştim. Artık eski Açelya yoktu. Ve bu her seferinde beynimde sinyal veriyordu.
Düşüncelerimi suyla birlikte akıp kayboldu. Banyodan çıkıp kendimi bahçeye attım.Korkunç iki haftadır eve uğramıyordu. Zaten onu görmek istediğime de emin değildim. Gözlerimi her kapattığımda o sahne aklıma geliyordu. Tabi beni orada bırakıp gidişi ayrı birşeydi. Aklım karmakarışıktyı ve brn ne yapacağımı bilmiyordum. Şuan karşıma çıksa nasıl bir tepki verebileceğini dahi kestiremiyorum. Bana yaşattığı bunca acıya rağmen acılarım onunla birlikte kabuk bağlamıştı.
"Benim geçmişimde senin geleceğin var" demişti. O da benim gibi aynı acıları mı çekmişti? Kafamda ki tüm soruların cevabı ondaydı. Salona gidip üçlü koltuğa cenin pozisyonunda uzandım.Kafamda ki herşeyi yakıp duman oluşunu izledim. Ama bütün herşey küllerinden tekrar doğuyordu.Uyku yavaş yavaş bedenimi esiri altına aldı ve beni kendine çekti.
"Kalk! " birinin kolumu hayvan gibi dürtmesiyle gözlerimi yavaşça araladım. Bu o olamazdı değil mi? Karşı koltuğa oturup beni göz hapsine aldı.
"Öyle aval aval bakmayı kes ve hemen odana çık." Ne saçmalıyordu bu adam? İlk önce beni öpmüştü ve günlerdir eve uğramıyordu şimdi de hiç birşey olmamış gibi karşıma dikilmişti. Gerçek anlamda dengesizdi.
"Sana hemen yukarı çık diyorum! " haykırışla birlikte yerimden sıçradım.
"Yazık, gerçekten çok yazık. "Ona tiksinerek bakmama rağmen bana düz bir ifadeyle bakmaya devam ediyordu. Orada daha fazla durmayıp sinirle odama çıktım.
Aradan geçen yarım saatte evdeki hareketliliğin farkındaydım.Büyük bir hazırlık yapılıyordu. Odamın kapısı gürültülü bir şekilde açılınca balkondan içeri girdim.Korkunç simsiyah takımının içinde nefes kesici gözüküyordu.Siyah onun rengiydi. Ne kadar da bütün renklerin karışımı olsa da içindekileri hiçbir zaman dışına yansıtmaz ve tek bütün gibi gözükürdü. İşte sırf bu yüzden siyah onun rengiydi.
Balkonun kapısını kilitledi ve kalın perdeleri sıkı sıkı örttü.
"Neler oluyor, ne yapıyorsun? "
"Sakın bu evdeki varlığını farkettirme sakın. Şu iki saat içinde görünmez olacaksın. "
"Ben senin her dediğini yapmak zorunda değilim !" sinirlendiği seyiren gözlerinden ve boynunda ki damarlardan belli oluyordu. Tek eliyle çenemi sert bir şekilde tutup duvara itti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın İkinci Yüzü
Beletrie"Batur "diye fısıldadım. Adıyla seslenmeme şaşırmıştı. Arkasını dönüp soran gözlerle baktı. "Şey be-ben." diye kekelerken ilk defa ondan bir şey istemenin yükü binmişti omuzlarıma. "Söyle"diye kesin bir dille konuşunca. "Ben annemi özledim onu bir...