Hipnoz, yapay hareketlerlemeydana getirilen bir ruhhalidir. Başlıca karakteri,
sadece, bu hal sırasında arzu edilen herhangi bir telkinin yerine getirilmesidir. Bu fikir yavaş yavaş hazırlanıp ortaya
çıkmıştır. Dupau, Durand (de
Gros), Joly gibi araştırıcılar,deneklerin uykudaki görünen irade azlığını, taklit ve başeğmeyi ve kendilerinde oluşturulmuş fikirlere göre hareket eden
denekleri tanımladılar.Diğer taraftan, kelime anlamının uyku olması sebebiyle hipnoz,
genelde uyku ile özdeşleştirilmiştir. Aslında uyku, şuurumuzun
nasıl değişik bir hali ise hipnoz da şuurumuzun daha değişik başka
bir halidir.Uyanık halde, herkesin bildiği ve farkında olduğumuzu sandığımız bir şuur hali yaşamaktayız. Uykuda geçirdiğimiz zaman içindeise pek farkına varmamakla beraber değişik şuur hali yaşadığımızı hissederiz.
En azından rüyalarını hatırlayanlar, rüyaların, gerçek olarak kabul ettiğimiz kavramlardan hiç de farklı olmadığını kolaylıkla kavrayabilirler. Uyanık yaşam ile rüya arasında gerçeklik açısından hiçbir fark yoktur. Hipnoz, uyku hali olmadığı gibi biruyanıklık hali de değildir. Ancak, her iki hali de kapsayan komple bir kavramdır.Hipnozun Tarihçesi
Hipnozun doğuşu antik döneme rastlar. Hipnoz seanslarının izleri Mısır, Roma İmparatorluğu, Afrika ve Avrupa'da bulunmuştur.Fakat modern hipnozun çerçevesinin çizilmesi 18. yüzyılda mümkün oldu. Deneysel hipnotizmanın ilk enternasyonal kongresi
1889'da Paris'te yapıldı. Bu tarih hipnotizmanın altın çağıydı. Fakat kongre iki ekip arasında ortaya çıkan bir polemikle sonaerdi. Kimileri bunun doğal bir olgu olduğunu söylerken kimileri de bir çeşit hisleri olduğunu savunuyordu.