Gözlerimi ilk açtığımda varlığını bildiğim ancak orada hayatın var olduğunu bilmediğim bir boyutta kendimi bulmuştum.
Ailemden, arkadaşlarımdan uzak...
Şimdi ise gözlerimi sevdiğim kitabın başkarakterinin odasında açtım.
Tamda hayallerimdeki gibiydi her şey...
Tavanda siyah ve beyaz renkleri hâkimdi. Aynı tavanı seyrettiğim gibi Emilly'de düşüncelere daldığı sırada, duvarın bir kısmı siyah olsa nasıl olurdu diye düşünüp yarısını siyaha boyamıştı.
Artan boyaları da yatağının altına sıkıştırmıştı. O günün akşamında canı sıkkın olduğundan 'Bugün içim bir tık karardı' deyip tavanı biraz daha siyaha boyamıştı.
O günden sonra moral durumuna göre tavanı boyamaya başlamıştı.
Şu an bakıyorum da çoğunluğu beyazdı. Son zamanlarda hep mutluydu. Nasıl olmasın ki sevdiği, ailesi diyebileceği arkadaşları, en önemlisi Tyler'ı yanındaydı.
Hepsi beyaz olduğunda Ryan' ın bir dileğini gerçekleştirecekti. Deli deli dileklerinden korktuğundan birazda tereddütle beyaza boyamıştı ilk zamanlar, ama onu mutlu edeceğinden kötü zamanlarında siyaha boyamaktan vazgeçmişti.
Bir keresinde onu sandalyeye çıkmış elinde beyaz fırçayla yakalamıştı.
Kendince savunmasını, beyaz boyanın üzerinde ki küçük bir siyah lekeyi temizlemeye çalışması olarak dile getirmişti.
Emilly tepki vermeden Ryan'a yaklaşıp elindeki fırçayı almıştı.
"Şu pinokyonun burnuda biraz uzamış sanki" deyip burnunu beyaza boyamıştı.
Sonrasında yaşanacaklar hiçbir şekilde tahmin edemeyeceğim boyuta gidiyordu. Açık olan pencereden içeri kuş girmişti. Şaşkınlıkla birbirlerine bakıp kuşu odadan çıkarmaya çalışmışlardı.
Korkudan ne yapacağını şaşıran kuş az daha Emilly'nin gözünü kör ediyordu. Zaferlerine ulaştıklarında Ryan "Sanırım burnumu gagalamaya gelmişti" deyip karşılıklı gülmüşlerdi.
Ryan, Emilly için telefonunun 1 numaralı tuştaki acil arama, acıktığında karnını doyuracak 7/24 açık olan dükkân gibiydi...
***
Okuduklarımı ve bulunduğum ortamı düşündükçe çıkmaz sokağa doğru emin adımlarla gidiyormuşum gibi hissediyorum.
Bu odadan çıktığımda ne yapacaktım. Hiçbir şey olmamış gibi aşağıdan gelen tabak çanak seslerinden anladığım kadarıyla Brooke ile karşılıklı oturup kahvaltı mı yapacaktım?
Peki, kahvaltıdan sonra ne olacaktı?
Haley gelecek ve ona da Emilly'nin geri gelebileceğine mi inandıracaktım?
Özellikle hastaneden çıktıktan sonra bana sürpriz yapıp hepsinin gözlerindeki umut ışığını gördükten sonra vicdanımın ayaklanıp bana sert bir tokat vuracağını sanmıştım.
***
Kapının açılma sesinden gözlerimi tavandan o yöne çevirdim. Yavaş adımlarla içeri Brooke girdi.
Benim uyanık olduğumu görünce gülümseyerek,
"Kahvaltı hazır seni bekliyoruz" dedi.
Bekliyoruz?
"Herkes burada sensiz zaman geçirmek istemediklerinden aşağıda uyanmanı beklediler. Uzun bir süre uyanmadığın için merak edip gelmek istedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hisset
FantasíaKapalı olan gözlerinizi açtığınızda, beğenerek okuduğunuz kitabın içinde hapsolduğunuzu düşünün. Ailenizden, arkadaşlarınızdan uzak ve bir daha geri dönemeyeceğinizi düşünün ne yapardınız? Şuan bunları okuduğunuzda belki yeni bir macera biti...