1-2-3-4-5-6-7-8-9 ve 10
İşte başlıyoruz. Elimi boğazıma götürdüm birkaç kez yutkundum. Öksürüğün korkutucu boyutunu engellemeye çalıyordum yutkunarak. Bendeki değişikliği ilk fark eden Tyler oldu.
Bakışlarından bana iyi misin dediğini anlayabiliyordum aynı zamanda endişesini de.
Benden olumlu bir tepki alamayınca ayaklanıp birden yanıma geldi. Tyler’ın bu hareketi herkesi tedirgin etmişti.
“Ne oldu iyi gözükmüyorsun.”
Dizlerinin üzerine çömelerek, boğazımda olan ellerime dokundu.
“Boğazın mı acıyor?”
“Emilly cevap ver.“
“Emilly bakmama izin ver.”
Ben suratına öylece bakıyordum cevap vermeden, bu sebepten ardı ardına sorular soruyordu.
Sonrasında ellerimi boğazımdan yavaşça çekti.
“Neresi acıyor?”
O kadar yakınımdaydı ki nefesi yaz akşamında esen serin rüzgâr misali suratıma çarpıyordu.
O rüzgâr nasıl saçları alabora ediyorsa bu esinti de benim düşünceleri mi alabora etmişti.
Öksürüğümü bile unutur hale getirmişti. O sırada omuzumda bir el güç verir gibi sıkıca sarmaladı. Birazda olsa kendime gelmemi sağlamıştı.
Mantık çerçevesinde bazı neden sonuç ilişkisini çözmeye başlıyordum. Öksürmememin nedeni kendim olmayışımdan dolayı olduğunu yeni anlayabilmiştim.
Artık başka bedenin içinde olduğumdan “ben, ben” değildim. Bana ait olan zayıflıklarım bedenimle beraber kendi dünyamda kalmıştı.
Artık Emilly’nin dünyasında kendisine ait özellikleriyle beraberdim.
“Emilly bana bak Emilly.”
Bir eliyle çenemden tutup kafamı çevirdiğinde bu sefer daha alçak ses tonuyla
“Emilly beni korkutuyorsun bir şey mi hatırladın ne oldu?” dedi Tyler.
Bir kez daha insanları telaşlandırmıştım. Hatırladığım hiçbir şey yoktu. Zaten onlar benim zihnimde tüm tazeliğiyle yer alıyordu.
Rol yapmayı bırakabilecek miydim? Ama bugün o günlerden değildi.
“ Öhü öhü sanırım birden çikolatalara dalmak pekiyi fikir değildi. Biran için tıkandım.” Dedim gülümsemeye çalışarak.
Eliyle alnımı göstererek,
“ Boncuk boncuk terlemişsin. Basit bir tıkanmaya benzemiyor. Daha dikkatli olmalısın daha yeni” dedi ve sustu.
Ne demek istediğini gayet iyi anlamıştım.
“ Daha yeni hayata döndüm. Haklısın özür dilerim. Daha dikkatli olmalıydım.”
“ Emily ben…”
Diğer omzumu da bir el kavramıştı.
Sağımda hala Brooke oturduğuna göre o zaman arkamdaki.
“ İntihar arkadaşım bensiz bir yere gidemez.”
Ryan’ın elleriydi demek ki omzumda bana güç veren. Baştan beri Brooke olduğunu düşünüyordum hâlbuki.
Yine Emily’nin zor anında yanında ona “Ben burdayım” demişti.
Sol elimi sağ omzuma götürerek Ryan’ın elini sıktım. Gözlerimi kapatıp ondan güç almaya çalıştım. Morali bozuk olduğunda Emily’e güç verdiği gibi bana da bunu yansıtmıştı.
Sağ bacağımın dürtülmesiyle gözlerimi açtım. Brooke gözleriyle bir yeri işaret ediyordu.
Ne olduğunu anlamamıştım. Aynı işareti yinelediğinde bu sefer gözlerim koluma oradan da elimin olduğu yere gitti. Yaptığım hatayı anlayıp hemen elimi çektim. Yanlış anlamasını istemediğimden Tyler’a baktım. Gözleri kucağımda olan ellerimdeydi. Tekrar bakıştığımızda ise yanlış anladığından emin oldum. Hafızasını kaybetmiş bir kızdım. Bu kadar samimiyet göstermemeliydim. Üstelik her şeyi bilen ben nasıl göz göre göre böyle bir hata yaptım.
Oturduğum sandalyeyi hızla geri itip ayağa kalktım.
“ Şey benim lavaboya gitmem gerek” dedim ve arkamı döndüm.
Ani çıkışımla az daha Ryan’ı eziyordum.
Kendisinden özür dileyerek hızlı adımlarla mutfaktan çıkmaya çalıştım.
Fakat o kadar çok utanmıştım ki yanlış tarafa gittiğimin farkında değildim.
Elimle alnıma vurdum. Lavaboya gitmem için odanın önünden tekrar geçmem gerekliydi.
Üstelik hangi yöne gittiğimi görmüşlerdi. Resmen gözlerinde “Üşütük, hafızası kayıp” kız modeline tam uymuştum. Arkamı döndüm adım atmaya yeltenir yeltenmez birisine çarptım.
Geri çekildiğimde onu gördüm. Kahverengi gözler bana, bende ona bakıyordum.
Kulaklarımın ve yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum.
Konuşmak için ağzımı açtım fakat ne diyeceğimi bilemediğimden tekrardan kapattım.
Bana kızmak için arkamdan gelmiş olmalı.
Haksız olduğunu kanıtlayabilecek hiçbir sözüm yoktu.
Yaşama veda edip mucizevi şekilde tekrardan hayata dönen sevdiği kız, hiç kimseyi hatırlamayan Emily birden Ryan’a karşı samimi hareketlerde bulunuyordu.
Üstelik daha yeni yeni aralarındaki ilişkiye alışıyordu. O sırada Tyler eliyle kaşını düzeltmesi dikkatimi çekti. Bu onun tedirgin olduğunun işaretiydi. Eğer şimdi özür dilemezsem bir daha dileyemezdim.
Özelikle Tyler’ın bana kızmasını beklemeden bir şeyler yapmalıydım.
İşte oda bana söylenmek için tam ağzını açtı ki
“ Özür dilerim. “ Oh diyebilmiştim. Fakat bunu söylerken ona değil yere bakarak demiştim.
Yavaş yavaş gözlerimi yerdeki yeşil kilimden onun gözlerine doğru kaydırdım.
Bakışından yerin dibine girmeye başladım sanki yanlış bir şey demişim gibi bakıyordu.
“ Emily lavabo bu taraftaydı “ Haley’in bana seslenmesiyle gözlerimi ona çevirdim.
“Şey evet karıştırdım sağ ol” dedim ve o yöne gittim.
Tyler’ın yanından geçerken sanki zaman durdu o kısım ağır çekimde ilerliyormuş gibi oldu.
Duyduğum cümleden sonra ise büyü bozuldu ve gerçeğe dönüp normal akışına devam etti.
“ Asıl ben özür dilerim.”
Hızlı hızlı lavaboya gittim. Şayet Haley’ın şaşırmış ifademi görmesini hiç istemiyordum.
Kapıyı kapattım ve klozetin kapağını kapatıp üzerine oturdum.
Az önce benden Tyler özür mü dilemişti? Ahh kabahat işleyen benim neden özür diledi ki? Kendimi daha kötü hissetmeme sebep oldu. Vicdanım şimdi bana daha şiddetli baskı yapıyor.
Bu baskı da Brooke ile biran önce konuşup benim ile ilgili gerçekleri bilme zamanının hızlandırmamı söylüyordu. Sonrasında da geriye kalan herkesin bunu bilmesine hakları var.
Tık tık tık tık. Ses tuvalet kapısından geliyordu.
“ Emily iyi misin? 20 dakikadır içerdesin. “
O kadar olmuş muydu? Gerçekten.
Bir iki dakika bekledikten sonra ayağa kalkıp kapıyı açtım.
Ryan benden sebebini söylemem için pür dikkat gözlerimin içine bakıyordu.
“İyiyim merak ettirdiğim için kusura bakma işim uzun sürdü.”
Dediğime pek inanmışa benzemiyordu, bir kaşı kalkık emin misin? der gibi bakıyordu.
Sonra gözlerini yukarı kaldırıp biraz sinsice gülümseyerek,
“ Hep o Haley’in çikolataları yüzünden. Bir milyoncudan aldı herhâlde benim midemde bir garip açıkçası.”
“ Hey hey ne demek benim çikolatalarım yüzünden ben onlara kaç para verdim biliyor musun?”
“ Haley’i kızdırmak çok kolay hadi ben kaçar” deyip yanımdan hızlıca gitti.
Arkasından Haley sinirli sinirli bağırarak yanıma doğru yaklaşıyordu.
“ Hop hop nereye gidiyorsun? Çikolatalarımın hesabını ver.”
Çoktan Ryan kendini bahçeye atmıştı bile.
Yanıma gelen Haley baştan aşağı beni süzdü.
“ Gerçekten benim çikolatalarım yüzünde mi böylesin ?”
Ryan yaptı yapacağını ve çekip gitti her zaman ki gibi.
“ Yok, gerçekten işim uzun sürdü ☺ hem merak etme Ryan seni kızdırmak için öyle söyledi gayet güzeldi .” Tabi bademli olduğunu saymazsak.
“ Hep kıskançlığından böyle yapıyor. Sana senin sevineceğin şeyi veremedi diye gıcıklık yapıyor.”
“ Benim sevineceğim şey derken?”
“ Ah dilin kemiği yok ki! Ryan beni kesin kesecek sakın ona bir şey deme.”
“ İyi de bir şey zaten bilmiyorum ki anlamadım da ne olduğunu.”
Haley etrafına baktı kimsenin etrafta olmadığından emin olduktan sonra bana iyice yaklaştı.
“ Bak kimseye söylemek yok tamam mı?”
“ Tamam, tamam” dedim merak içinde.
Haley rahat etmediğinden tekrardan etrafına bakındı ve konuşmaya başladı.
“Ryan sana bir konuda yalan söylemiş bende onu yakaladım biraz şantaj yapınca bana anlatmak durumunda kaldı.”
Ryan bana yani Emily’e yalan mı söylemişti? Ryan asla Emily yalan söylemez ki?
“Yemekteyken Ryan’ın geçen gün bizimle gelmemesinin sebebi oydu.
Bilerek onu kıstırdım fakat o kadar becerikli ki kendini ele vermemede.”
Bu cümlenin nereye varacağını çok merak ediyordum.
Nasıl bir yalan söylemiş olabilir ki?
Dikkatimi tekrardan Haley’in üzerinde verdim.
“Odasında onunla yakaladım. Oda biliyor bana yakalandı mı işi bitmiştir. Suratındaki ifadeyi görmeliydin Emily. Sonra…”
“ Kızlar hadi bizde çıkalım dışarıda bizi bekliyorlar.” Sesiyle,
Haley’in cümlesi yarım kaldı. Sonrası gelemedi. Şimdiye kadar Brooke’ un hep en güzel zamanda ortaya çıkıp beni kurtardığı için minnetter olurdum.
Fakat şu an ilk defa “Neden şimdi çıktın ortaya?“ düşüncesi beynimdeki hücrelere işlemeye başladı.
Brooke mutfak kapısının oradan bize doğru gelmeye başladı.
Bana ve Haley baktıktan sonra,
“ Sanırım olmamam gereken zamanda geldim” dedi.
“ Her zaman ki halin canım” deyip yanımızdan uzaklaştı Haley.
“ Sorun nedir Emi.”
“ Gerçek ismimle hitap etmek zorunda değilsin. Doğru olan da bana olması gereken ile söylemendir.”
Nasılsa “Peyton” artık rüyamda gördüğüm bir isimden ibaret olacaktı.
Brooke bir süre bana baktı sanırım rengimden doğru söyleyip söylemediğimi anlamaya çalışıyordu.
Cevap vermeyince,
“ Pembe mi? Sarı mı? Yoksa açık yeşil mi? Doğruluk işareti “ dedim gülümseyerek.
“ Bilemedin doğru olan Mürdüm rengi” dedi tüm ciddiyetiyle
Söylediği cümle ile değil takındığı tavır ile biraz şaşırdım.
Sanırım dalga geçtiğimi düşündü. Tabi bu kadar kısa zamanda böyle bir espri yapmamam gerekiyordu.
“ Şey aslında öyle demek istememiştim.”
“ Ne demek istemiştin peki “ciddiyetini bozmadan.
Aslında ben şaka yapmak istemiştim demek çok isterdim. Bu surat ifadesine bakıp bunu dile getirmek imkânsızdı.
İki çift siyahın içinde sanki bana dokunduğunda yakmasını emreden kıvılcım var gibiydi.
“ Benim kim olduğumu unuttun sanırım” dedi.
Bu sefer daha kısık şekilde,
“Ben duyguları anlayabiliyorum bunu sende biliyorsun değil mi?”
Yüzüme vurma politikasını uygulamaya başladı. Haklı değilsin diyemem ki haklıydı.
Evet, benim enerjimden duyguları anlayabiliyordu. Özellikle biraz önce…
“ Bir saniye sen az önce benim şaka yaptığımı anladın ve...”
Brooke sesli olarak gülmeye başladı. İçim birden ole rahatladı ki anlatamam.
Bir an her şeyi mahvettim sandım. Şu an yanımda olabilecek tek kişi vardı beni anlayan.
Onu da kaybetmekten korkmuştum.
“ Gülmenin ardındaki şaşkınlığı görmen lazımdı çok komikti. Özellikle – Ne demek istemiştin peki. Dedikten sonra. Anlarsın dedim sonuçta ne demek isteğini çözen bir yeteneğim var değil mi?”
“ Biraz önce beni çok güzel kandırdın Brooke.”
“ Hadi canım hiç anlamamıştım.”
Brooke’un beni yanıltması hoşuma gitmişti. Sanki onlardan biriydim arkadaşlarıydım ve benimle şakalaşmıştı.
Birazda olsa huzuru hissetmemi sağlamıştı.
“ Bahçeye çıksak iyi olur.”
“ Evet haklısın.”
Bahçeye açılan kapıya doğru yürümeye başladık. İlerde ben, biraz arkamda denecek şekilde Brooke.
Önüne geldiğimde ilk onun çıkması için izin verdim.
Fakat o eliyle ilerlememi işaret etti. Kapıyı açıp çıkacaktım sadece. Fakat her kapı ardında tekrardan role bürünmek zorunda kalıp yalan söylüyordum.
Elimi kapı kulpuna götürdüm aşağı indirdim ve yavaş hareketlerle kapıyı araladım.
Tamamen açıldığında güneşin yakıcı ışınları gözlerimi alıyordu.
Sol elimi gözüme siper ettim. Etrafa bakmaya başladım.
Haley telefonuyla biriyle konuşuyor.
Ryan ve Tyler ise karşılıklı oturmuş konuşuyorlardı. Beni fark eden Tyler oldu.
Ondaki tepkisizliği görünce Ryan’da arkasını döndü. Güldüğünde iyice kaybolan mavinin griye çalan gözleriyle bana bakıyordu.
Hayallerimde o gözleri hayal ederdim. Bu gözler insanı nasıl rahatlatabilir ki diye. Şimdi karşımda ve bana o hissi tattırıyordu.
Emily ismiyle bana seslendiğinde yanlarına gitme vakti gelmişti.
Arkamda duran Brooke baktım. Bir şey olmayacağı ifadesini takınarak gitmemi söyledi.
Daha ne kadar kötüye gidebilirdi ki zaten?
Mavilerden tekrardan gözüm kahverengiye kaydı. O kahverengilere ne zaman baksam tek hissettiğim bir duygu vardı. O da utançtan başkası değildi. Bana her bakışında içimi param parça ediyordu. Biran önce gitmem gereken yere gitmek istiyordum. Belki de ikinci bir şans bana değil başkasına verilmeliydi.
Ağır adımlarla yanlarına vardım. Sol tarafta boş olan sandalyeye oturdum. Brooke’ta Ryan’ın yan tarafına oturdu.
Haley ise hala elinde telefonla konuşuyordu. Bir aşağı bir yukarı ilerleyip duruyordu. Uzun süreceğe benziyordu.
Kimse bir şey söylemiyordu. Sanki hepimiz tek başına bu bahçede oturuyor ve yanımızda kimsenin olduğundan bir haber, güneşli havada bahçeyi seyrediyorduk.
Sessizliği bozan Haley oldu.
Yüzünde adlandıramadığım bir hüzün vardı. Bakışlarımı Brooke çevirdim. Ona neden baktığımı anlamaması imkânsızdı. Sadece kafasını aşağı eğmesi bana bir cevap vermesi yeterli olmuştu.
Kesinlikle o telefon görüşmesi ile alakalıydı böyle olması.
Sonra birden kendini başka moda soktu. Güleç bir şekilde,
“ Benim canım dışarıda biraz dolaşmak istiyor. Hadi hep birlikte çıkalım” dedi.
“ Yarım saat önce dışarı çıkmak istemediğini söylüyordun. Şimdi dışarı çıkalım diyorsun.
Senin keyfine göre hareket edemeyiz Haley” dedi Tyler.
Gergin ortam biraz daha gerilmişti. Bu sefer beni şaşırtan Haley’in ters çıkmayıp sessizce yerine oturmasıydı
Tek söylediği yerine otururken sessizce,
“ O zaman farklıydı”.Emily olsa bu durumda ne yapardı bilmiyorum. Fakat her şeyin farkında olan biri olarak öylece sessiz durmayacaktım. Bir şeyler yapmam gerekliydi.
Böylelikle bir karar verdim.
Ayağa kalktım ve konuşmaya başladım.
“ Adımın EMİLY olduğunu öğrendim. Fakat Emily ile ilgili hiçbir anı hafızamda yok. Şu an ki ben farklı huylardan hoşlanabiliyor olabilir. Belki de onun sizlerle olduğu gibi samimi bir arkadaşlığımız, dostluğumuz hiçbir zaman olamacayacak.
Ben Emily Wilson benimle birbirimizi yeniden tanımaya, tanıştırmaya varmışınız” dedim. Tüm cesaretimi toplayarak.
Biraz hakikat barındıran cümle kurmak hoşuma gitmişti. Ne de olsa her şeye sıfırdan başlıyorduk ve birbirimizi tanımaya ihtiyacımız vardı.
Bir yandan da tepkilerini merak ediyordum. Her zamanki gibi Brooke baktım kafasını biraz aşağı indirmesi artık bizim konuşma biçimimiz olmuştu. Bu da demek oluyor ki “İyi işti”.
Oda benim gibi ayağa kalktı. Kalktığında gözüne güneşin sarı ışıkları çarpmış olacak ki bir gözünü kıstı ve bana doğru gelmeye başladı. Önümde durdu ve o kahverengi gözlerle bana
“ Benim adım Tyler Tanner, tanıştığımıza memnun oldum Emily Wilson.”
O büyük kemikli ellini uzattı. Sağ elimi kaldırarak onun o kurtarıcı ellinin içine yerleştirdim.
Aynı anda birbirimizin elini sıktık.
“ Bende memnun oldum Tyler Tanner.”
Ellerimiz saniyeler sonra birbirinden ayrıldı. Eski yerlerine geçtiler bacağımızın hemen yan tarafına.
Arkasından mavinin en güzel hali ile gözleri her zaman olduğu gibi kısılmış vaziyette bana bakıyordu. Aynı şekilde oda
“ Benimde adım Ryan Nichols. Tanıştığımıza oldukça memnun oldum madame.”
Ryan seni her zaman böyle güzel gözlerinin güler haliyle görsem ne güzel olur.
“ Bende sizinle tanışmaktan onur duydum bay Ryan Nicholes.”
Sıra kızlardaydı tabi ki de onlar benimle sarılarak
Ben Haley Hilton ve ben Brooke Harris tanıştığıma memnun oldum diyerek birbirimize sarıldık.
Böylelikle hepsiyle tekrardan tanıştık.
İşte şimdi her şey sıfırdan başlayacaktı.Bugün 13 Haziran Emily (Peyton) için hayat şimdi yeni başlıyordu.
~Bir sonra ki bölümde görüşmek üzere...~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hisset
FantasiKapalı olan gözlerinizi açtığınızda, beğenerek okuduğunuz kitabın içinde hapsolduğunuzu düşünün. Ailenizden, arkadaşlarınızdan uzak ve bir daha geri dönemeyeceğinizi düşünün ne yapardınız? Şuan bunları okuduğunuzda belki yeni bir macera biti...