Onunla ilk kez adı İdris olan ve kendisine cinci hoca diye hitap edilen uzun sakallarına ak düşmüş, dökülen saçlarını gizlemek ve biraz da kendisini ziyarete gelen müşterilerine daha ciddi görünebilmek için kafasına yeşil bir takke geçirmiş, üzerinde beyaz bir cübbe ve elinden eksik etmediği büyük zümrüt ve yakut taşlar ile örülmüş bir tesbih tutan adamın İstanbul'un fakir mahallelerinden birinde bulunan ve sadece ofis olarak kullandığı gecekondusunda tanışmıştık. Adı Ayla idi. Buraya sevdiği adamı, onun adı da Hayrettin idi, kendisine bağlayacak bir muska yaptırmak için gelmişti. Dinlediğim kadarıyla Hayrettin, Sema diye bir kadına gönlünü kaptırmış, gözü Ayla'yı görmez olmuş. Ayla'nın iddiasına göre Sema denilen bu şirret ve kötü kadın, Hayrettin'i kendisine bağlamak için büyü yaptırmıştı. Ayla ağlamaktan kısılmış sesiyle İdris Hoca'ya büyüyü bozması için yalvarıyor, sevdiği adamı tekrar kendisine bağlarsa ne isterse vereceğine dair yeminler ediyordu. Üzerine giydiği kıyafetlere bakılırsa zengin bir ailenin kızıydı. İçinde bulunanlardan daha pahalı olan çantasını açıp, çantasıyla aynı marka olan cüzdanının içinden bir tomar para çıkartarak İdris Hoca'ya uzattığı anda hocanın gözlerinde parlayan o ışıltıyı görmeniz lazımdı. İdris Hoca, elindeki tesbihi bir kenara bırakmış, paraları sayarak "Sübhanallah" diyordu. Sahtekarın dini parayı görene kadardı anlayacağınız. İdris Hoca paraları saymayı bitirip cübbesinin cebine sıkıştırdıktan sonra, "Merak etme, güzel kızım. Sevdiğinin üzerindeki büyüyü bozacağım ve onu sana öyle bir bağlayacağım ki bir daha bırak başka bir kadına bakmak, dişi sineğe bile yan gözle bakamayacak," demişti. Onun bu sözleri Ayla'nın yüreğine su serpti, gözünün önüne sevdiği adamla birlikte geçireceği güzel günlerin hayali geldi. Aslında bundan sonra neler olacağını bilseydi, bırakın buraya gelip büyü yaptırmayı sevdiği adamı sonsuza kadar hayatından çıkarırdı. Lakin artık her şey için çok geçti.
Peki, tüm bunlar olurken ben nerde miydim? Ya da ben kimdim? Bütün bu olanlara nasıl şahit olmuştum? Ya da tüm bu olanların ya da bundan sonra olacakların benimle nasıl bir bağlantısı vardı? Merak etmeyin, tüm sorularınızın cevaplarını alacaksınız fakat henüz hikayenin başında olduğumuz için her şeyi zamanın akış sırasına uygun bir şekilde anlatmakta yarar olduğuna inanıyorum.
Ayla ve hocanın konuşmalarından sonra İdris Hoca yerinden doğrularak odanın içinde bulunan kitaplığının yanına gitti ve düşünceli bir şekilde elini sakalında gezdirerek bir süre kitapları gözüyle süzdü. Aralarından bir tanesi istediği büyüleri gerçekleştirip öteki boyutlardan kendisine yardım etmek üzere cin ahalisinden birini çağırmasını sağlıyordu. Sonunda aradığı kitabı buldu ve yüzüne yayılan gülümseme ile birlikte kitabı raftan çıkararak tekrar yere serilmiş döşeğinin başına geçerek bağdaş kurdu. Elindeki kitabı açıp sayfaları teker teker çevirdi. Her sayfa çevirişinde başparmağını tükürüğüyle ıslattı. Bu sırada Ayla oturduğu yerde sağa sola hareket ediyordu. Yerde oturmaya alışık olmayan küçük poposu anlaşılan bu sert döşeğin üzerinde rahat edememişti. Gözleri fal taşı gibi açılmış, karşısında oturan İdris Hoca'yı biraz korku biraz da meraklı gözlerle izliyordu. Cinler alemiyle iletişim kurabilmek için illa da bir inanca sahip olmanız gerekmez, zaten inancı güçlü kimseler kutsal kitaplarında böylesi girişimlerin yasaklandığı apaçık yazdığı için büyücülük ve falcılık gibi işlerle uğraşmazlar. Lakin İdris Hoca Allah'tan çok paraya taptığı için öteki dünyayı düşünmezdi. Az için çoktan vazgeçenlerdendi o. Elinde tuttuğu kitapta aradığı sayfayı bulup bir süre göz gezdirdi. Daha sonra bir tasın içine koyduğu suyu önüne alarak üç defa,
" Eûzü billâhi mineş şeytânir racîm" ve yedi defa da "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm" dedikten sonra ayağa kalkıp kıbleye dönerek yedi kez Cin Suresini okudu:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstanbul'un Kahramanları
Science FictionYozlaşmış insanlar... Kalabalık... Trafik... Tecavüzcüler... Kapkaççılar... Yan kesiciler... Rüşvet alan devlet memurları... Müteahhitler... Binlerce yıllık bir şehrin içinde kendilerini onu yok etmeye adamış milyonlar... Ve bu duruma dur demek i...