Prototip 11 - İstanbul'un Ruhu

4 0 0
                                    


Peşinizde birilerinin olduğunu fark ettiniz. Üstelik bu kişiler oldukça tehlikeli insanlar olduğunu düşünün, ellerindeki tüm kaynakları sizi bulmak üzere harcamaya hazırlar çünkü siz onların yıllar önce başlattıkları bir deneyin en önemli parçasısınız. Peşinizdeki kişilerin kim olduklarına, kim için çalıştıklarına ve neden sizin peşinizde olduklarına dair en ufak bir fikriniz yok. Ne yapardınız?

Şu an eminim içinizden, "böyle şeyler sadece aksiyon filmlerinde olur" diye geçiriyorsunuzdur. Aslına bakarsanız yanılmıyorsunuz da. Son birkaç yıldır hayatım tam bir aksiyon filmi tadında ilerliyor. Özellikle babamı kaybedip de İstanbul'a geldikten sonrası... Şimdi size hikayeyi en başından itibaren anlatacağım. Sonunu şimdi söylersem tüm sürprizi bozulur.

Babamın anlatımına göre bundan 30 sene önce İstanbul'da dünyaya gelmişim. Doğumumdan hemen sonra babam beni İstanbul'dan kaçırmış ve Rize'ye yerleşmişiz. Tüm birikimini harcadığı küçük bir yayla evine yerleşmişiz. Oturduğumuz bu evin yerini seçerken oldukça titiz davranmış. Amacı; çevresinde insan yerleşkesi olmayan, tüm medeniyetten uzak bir yer de beni yetiştirmek istemesiymiş. Bunun sebebini bana yıllar sonra, ben 8 yaşıma bastığım gün anlatmıştı.

Dünyada yaşayan tüm canlılar bir erkek ve bir dişinin cinsel birleşmesi sonucu ortaya çıkarlar. Bilimsel olarak bunun aksi yönünde bir üreme imkansızdır. İnsanlık tarihinde eşeysiz üremeye tek örnek Hristiyanların ve Müslümanların kutsal kitaplarında geçen Hz. İsa'nın mucizevi doğum hikayesinde görülür. Hz. İsa tanrının lütfu ile Meryem A.S. 'ın rahmine düşer. Hristiyanlık inancında baba oğul kutsal ruh üçlemesindeki oğlu temsil eder, yani tanrının oğludur. Müslümanlıkta ise insanlığı doğru yola sokmak için bir mucize ile dünyaya gelmiş tanrının habercisi olarak geçer. İki inanca göre de eşeysiz dünyaya gelmiş tek insan O'dur.

Peki size bunları neden mi anlattım?

Çünkü ikincisi de benim. Fakat aramızda biraz fark var; ben annesiz dünyaya geldim. Ben doğmadan 9 ay 10 gün önce bir gece babam uykusunda bir düş görür. Rüyasında İstanbul'un sokaklarında bir başına gezmektedir. Sokaklar bomboş, sanki kendisinden başka kimse yokmuş gibi... Şehrin tüm sakinleri ya evlerine kapanmış ya da şehri terk etmişler. Şehrin sokaklarını mesken edinmiş kediler ve köpekler bile yokmuş. Kafasını gökyüzüne kaldırmış, ne bir güvercin ne de bir martı görebilmiş. İçine bir korku düşmüş. Sanki büyük bir boşluğun içindeymiş gibi hissetmiş. Sonra gaipten bir ses duymuş. Etrafına bakınıp sesin sahibini aramış ama kimseyi görememiş. Ses bir kez daha duyulduğunda babama şunları söylemiş:

"Boş yere beni gözlerinle arama, göremezsin. Senin şimdiye kadar bildiğin, gördüğün cisimlerden daha öteyim. Ben ayaklarının bastığı toprağım, içine çektiğin havayım, kalbinde hissettiğin sevgiyim. Yıllardır üzerinde yaşadığın şehrin ta kendisiyim. Ben, İstanbul'um."

Babam duydukları karşısında hem şaşırmış hem de korkmuş. Bir düşün içinde olduğunu biliyor fakat uyanamıyormuş. Ninesinin anlattığı masallarda geçen karabasan gelmiş de onu bulmuş sonunda. Konuşmaya yeltenmiş ama korkudan sesi çıkmamış. Sonunda gırtlağını temizleyip sormuş:

"Benden ne istiyorsun?"

Soruya verilen cevap hem onun hem de benim tüm hayatımızı sonsuza kadar değiştirmiş.

"Ben binlerce yıldır varlığımı sürdürüyorum. Üzerimde nice medeniyetler kuruldu, sayısız insan gelip geçti, kısıtlı ömürlerinde beni evleri bilip yaşadılar, onlara verdiğim nimetler ile geçimlerini sağladılar, iş kurdular, ailelerine baktılar sonra da göçüp gittiler. Tüm bu insanlar şu an toprağımın altında yatıyor, hesap gününün gelmesini bekliyorlar. İnsanlığın aç gözlülüğü ve hırsı benim ruhumda ve bedenimde derin yaralar açtı. Artık kendimi ne eskisi gibi genç ne de dinç hissediyorum. Ruhumla birlikte bedenim de yaşlandı ve korkarım ki çok yakın bir zamanda üzerimde yaşayan insanların riyakarlıkları yüzünden yok olup gideceğim. İşte bu yüzden bunu durdurmak ya da en azından biraz geciktirmek için bir çare aramaya başladım ve sonunda sorularıma aradığım cevabı buldum. Benim ruhumu taşıyacak bir canlı dünyaya gelmeli ve üzerimde yaşayan insanları doğru yola sevk etmeli. Yolunu kaybetmiş yol, karanlıkta kaybolmuşlara ışık olmalı. Islah olmayacaklara ise gazabımı göstermeli. İnsanlara üzerinde yaşadıkları bu toprağa değer vermeleri gerektiğini hatırlatmalı ve öğretmeli."

İstanbul'un KahramanlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin