Bugün hava yine çok sıcak... Gerçi burada hava her zaman sıcaktır, Allah'tan sıcağa karşı dayanaklı bir şekilde yaratılmışız. Buna rağmen terliyorum. Ellerim alnımda oluşmuş küçük su taneleri silmek için hareketleniyor. Gözlerime tuzlu suyun kaçmasını hiç sevmiyorum, aksi takdirde çok yanıyorlar. Terlememin asıl sebebi sıcaklığın bu derece yüksek olmasından kaynaklanmıyor aslında, bugün benim için çok önemli bir gün. Anlayacağınız biraz heyecanlıyım. Yok, yok baya bir heyecanlıyım. Evren Bilimleri Enstitüsünden mezun olduğumdan bu yana dört yıl geçti. Mezun olduğum yıl adresime gelen davet mektubunda Gezegenler Arası İletişim ve Haberleşme Merkezi'nin beni iş görüşmesi için çağırdıkları yazıyordu. O gün de heyecandan terlemiştim ama bugünkü durumumun yanında o bir hiç sayılırdı. En şık kıyafetlerimi giyip görüşme saatinden 1 saat kadar önce merkeze varmıştım. Lobideki bayan beni bekleme odasına almış, bir şeyler içip içmeyeceğimi sormuştu. Bir bardak sıvı istedim, heyecanımı yatıştırmaya birebirdi. Biraz sonra elinde bir bardak sıvı ile tekrar içeri girdiğinde Solis Bey'in biraz sonra beni kabul edeceğini söyledi ve elindeki sıcaktan kaynamış sıvıyı bana uzatarak tekrar görevinin başına döndü. Dizlerim titriyor, ayaklarım zeminde o en sevdiğim şarkının ritmini tutuyordu. Üzerime bir kene gibi yapışmış heyecanı yenmek için derin derin nefes aldım. Nefes alışım işe yaramadığında tam tersini denedim ve nefesimi olabildiğince tuttum. Solis Bey içeri girdiğinde nefessizlikten mosmor kesilmiştim.
"Merhaba, Testimon Bey. Davetimizi kırmayıp bizimle görüşmeye geldiğiniz için size çok teşekkür ederim."
"Asıl ben size teşekkür ederim, böylesi büyük bir kurumda çalışacak olmak beni ne kadar heyecanlandırdı bilemezsiniz."
"Aslında size bakınca heyecanınızı anlayabiliyorum." Bunu söylerken gözleri ritim tutan bacaklarıma kilitlenmişti ve yüzündeki gülümsemeyi görmemek için kör olmak gerekirdi. Bir iş görüşmesine yapılabilecek en kötü girişi yapmış olmalıydım. Tarih kitapları benim bu acınası halimi dalga geçercesine yazacaktı, eminim.
"Şimdi isterseniz size tesisimizi gezdireyim. Bu arada hem dolaşmış ve çalışacağınız yeri görmüş olursunuz, hem de mülakatımız daha az stresli bir ortamda geçmiş olur."
"Çok sevinirim," diye cevapladım. Bu sözlerden sonra Solis Bey bana nazikçe kapıyı gösterdi ve beraber çıkıp Gezegenler Arası İletişim ve Haberleşme Merkezi'ni gezmeye başladık.
"Okuldaki notlarınız gerçekten dikkat çekici, Bay Testimon. Girdiğiniz tüm sınavları başarıyla geçmişsiniz ve okulu da üstün derece ile bitirmişsiniz. Gerçi biz okul puanlarına çok önem veren bir kurum değiliz, sonuçta bizim işimiz sadece derslerini çalışan insanlarla değil daha fazlasını görebilen, hayal edebilenlerledir. İşte bizim de sizin gibi bir dahinin farkına varmamız derslerdeki başarılarınızdan öte mezuniyet yılınızda kaleme aldığınız tez sayesinde oldu."
"Evrenin Az Gelişmiş Varlıkları Üzerine Bir Derleme" diye cevapladım.
"Evet, aynen o. Yaşadığımız gezegenin dışında sistemimize bağlı diğer gezegenlerde de yaşam formu olduğunuza dair inancınız, ya da hayaliniz desem daha doğru bir sözcük kullanmış olurum, bizim şu an yaptığımız araştırmalara da ışık tutar nitelikte. Evrenimizde yaşayan çoğu kişi hatta bunlara çok ünlü bilim adamlarını da katabiliriz, evrenin dışında bir hayat formu bulunamayacağına inanıyorlar. Bu tezlerini öne sürerken de etrafımızda bulunan gezegenlerin tamamının bulunduğumuz gezegene kıyasla aşırı derece de soğuk olması ve böylesi düşük sıcaklıklarda herhangi bir canlı formun hayatta kalamayacağıdır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstanbul'un Kahramanları
Science FictionYozlaşmış insanlar... Kalabalık... Trafik... Tecavüzcüler... Kapkaççılar... Yan kesiciler... Rüşvet alan devlet memurları... Müteahhitler... Binlerce yıllık bir şehrin içinde kendilerini onu yok etmeye adamış milyonlar... Ve bu duruma dur demek i...