Sabah okula gitmek için hazırlandım. Tam kapıdan çıkıcam yağmur yağmaya başladı. Tekrar içeri girip şemsiye aldım. Kapıdan çıkarken yağmur kesildi. Biri bana kızmış olmalıydı. Acaba anlamışlarmıydı, diye düşündüm. Okulun kapısında Alex beni bekliyordu. Beraber derse girdik, dersin ortasında sınıfa öğretmenin biri girdi ve "Siz ikiniz müdürün odasına hemen dedi". Kadının gözlerinden alevler çıkıyordu sanki. Müdürün odası en üst kattayadı ve kapısı açıktı. Kapıyı tıklattım ve "Gir." dedi. Arkasını dönmüş camdan aşağı bakıyordu. "Bazı duyumlar aldım. İkinizin arasında bir ilişki varmış. Bu doğru mu ? " diye sordu. Bizde ses yok tabi. Bir süre sessizlikten sonra birbirimizden 8 gün uzaklaştırma kararı alındı. Ben Em'in yanında ev hapsinde kalacaktım o da kendi sponsorunun yanında ev hapsinde olucaktı. Müdür birşeyine daha söyledi. Dönüşüm ayinimiz aynı anda oluçakmış. Neyseki ceza gün sonunda başlayacak o zamana kadar az bi vaktimiz vardı. O halde derse girmeyelim dedik çünkü belkide birlikte geçireceğimiz son günümüzdü. Ya ölücez yada sonsuza dek yaşıyacağız ama önce birbirimizden güç almamız lazım. Ve bu gücü almamız için bedenlerimizin birleşmesi lazımdı bunu ikimizde biliyorduk. Ama buna hazırmışız onu bilmiyorduk. Bizden önceki iki sevgili ayinleri gerçekleştirilmeden idam edilmişlerdi. 200 senedir bu kardar güçlü bir ayin yapılmamıştı. Açıkçası içimi bir korku kapladı. Neyseki Alex'im yanımda. Benim en büyük dayanağım. Eğer kaderemizde ölüm varsa vasın olsun. Neyse birlikte kasabayı turladık bir kaç parça elbise aldım. Bu arada kasabamızdaki dükkanlarda herşey bulunabiliyor ben özellikle deri giymeyi tercih ediyorum. Bana yakıştığını düşünüyorum çevremde aynı fikirde. Daha sonra aldıkları eve bırakıp evimin yakınındaki ormanda gezmeye başladık. Yorulmuştuk biraz dinlenelim diye açıklık bir alanda oturduk. Burasıda benim sığınma yerimdi. Herşeyden herkezden uzaklaştığım yer. Birden birbirimize yaklaştık ve beni öpmeye başladı. Dudakları o kadar yumuşaktı ki bi an kendimden geçtim, sonra ellerini bedenimde gezdirmeye başladı ve bende aynı şekilde karşılık verdik. Artık gisilerimizden kurtulmuştuk, tamamen onundum artık. O anda birden uçurumdan aşağa duştuğumu gördüm. İnancımıza göre bunun anlamı tehlikede olduğumuzdu. Hemen etrafa bakınmaya başladım. Tabi ona söyleyip telaşlandırmak istemedim. Ağaçlarının arasında bi gölge gördüm. Ona söylemenin zamanı gelmişti. " Gözlemcidir merak etme." dedi. Ben afallamıştı bir gözlemci ardından "Bizi yanlız başımıza dışarı çıkaracaklarını zannetmiyordun dimi?" dedi. Ama ben onun gözlemci olmadığını anlamıştım. Hemen giyinmeye başladım ve beni görünce odan giyindi. Bizim gözlemcilerimizde görünmezlik tek kuraldır. Bir anda gözümün önünden bir ok geçti. Artık önimden bir gözlemci olmadığını anlamıştır herhalde. Hemen bir kalkan yapmak zorunda kaldık. Yanımızda herhangi bir silah olmadığımız için güçlerimizi kullanmak zorunda kalmıştık. Okul dışında güç kullandığımız için cezandırılabilirdik ama bu durumda sadece hayatta kalmamız için dua etmemiz lazımdı. Birden aklıma silahlarımı ağaç kavuğuna sakladığım geldi. Avlanmak için kullanıyordum silahlarımı. Geri dönüp onları almak zorundaydım ama buna değerdi. Ona çok yaklaşmıştım. Sadece kalkan yapabiliyordum oklardan korunmak için. Ancak yakın dövüşte okulun en iyisi sayılırım zaten Alex'i ilk defa yakın dövüş dersinde görmüştüm. Bıçağı Alex'e verdim. Benim elimde ise ok ve yayım vardı. Biri etrafımızda hızla daire çiziyordu ve gözüme kestirdiğim yerde oku fırlattım. Birden gözden kayboldu. Yaralamıştım, attığımım o ok bumerang etkisi yaratıp sol omzuma girmişti. Tam Alex işe birbirimize bakarken arkamdan sırtıma atladı ve tek hamlede yere serdim. Bu benim için bir refleksti. Sanki daha güçlüydüm. Onu öldürmek zorundaydım kendime engel olamadım, Alex beni hayranlıka izliyordu. Bu sırada omzumdaki ok kırıldı ve büyük bir acı hissettim. Alex beni kucağına alarak okula doğru koştu, bizim için bu durumda güvenli tek yer okuldu. Okul bahçesine adım atar atmaz bahçe kapısı sarmaşıklarla çevrildi. Okul kapısından içeri girdiğimizde, tanımadığım bir kadın. ' Okuldan dışarı çıkmanız yaşaklanmıştır' dedi. Sonra 'O kızıda revire götür , yarası kötü gözüküyor.' dediğini hatırlıyorum. Çünkü okula girdiğimde şokun etkisindeydim ki ve bayılmışım. Uyandığımda Alex'i yanı başımda buldum. 'Off ne kadar zamandır uyuyorum?' 'Çok fazla değil.' ' Ne kadar söyle!' '10 saat.' Oysa ki bana bir dakika bile gelmemişti. O sırada kapı çaldı. Gelen müdürdü. Bizi korumaları gerektiğini ve okuldan dışarı çıkmamamızı istedi.ve bana 'Bir iki saat daha dinlen bir şeyin kalmaz' dedi. Evet doğru söylüyordu. Biz normal insanlar gibi değildik. Onların elindeki yaranın geçmesi için haftalar hatta aylar gerekirken, bizde bu süre bir kaç saatti. Em'i merak ediyorum acaba evimizi bulmuşlar mıdır? Onun için endişeleniyorum ve kendime kızıyorum bizi takip ettiklerini daha önce niye analamadım diye. Müdürün bize söylemediği şeyler vardı, bunu biliyordum. Sormak istiyordum ama alacağım cevaptan korkuyordum, bende sormaktan vazgeçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
20. YAŞ
Fantasy20. yaş bizim dünyamız için reşit olunma yaşıdır. Her birey 20.yaş günün gecesinde bir teste tabii tutulur. Bu testin sonunda gerçek kimliklerini öğrenirler ve bununla birlikte ya sonsuza kadar yaşarlar ya da cehenneme tek gidiş bileti alırlar.