Bölüm 9 - *Son 3 Gün*

354 13 0
                                    

Kapı sesiyle uyandık. Dışardan gelen ses 15 dakika sonra müdürün odasına dedi. Saate doğru baktım. Müdür ortaya çıktı demek ki. Saat 4.45 ti. Tam beşte müdürün kapısındaydık. Kapıyı tıklatan yine bendim. "Gir" dedi. "Çocuklar 1 saat içinde sizi Londraya götüren uçak kalkacak. Kalabalıkta daha güvenli olursunuz. Kalıcağınız otel ayarlandı ve tabiki gözcülerinizde. Siz sadece eğlenin ve gerisini onlara bırakın. Şimdi hemen hazırlanın. " dedi. İnanamıyordum 'Londra' hayallerimin şehri! Londra hakkında o kadar çok kitap okumuştum ki bütün şehri ezbere biliyordum. Alex buna ne gerek vardı gibi bir bakış attı. Pek gezmeyi seven biri değildi. Aslında okul Londraya 1 günlük uzaklıktaydı ama okulumuz hiç tatil olmadığı için gidecek zamanım yoktu. Em ile bi kaç kere gitmeyi denedik ama bizim için çok riskliydi. Aklımda bir soru vardı. Biz aslında ölüydük. Herhangi bir ölü nasıl uçağa binebilir ki? Bavula bi kaç parça eşya koyup okulun dışında bizi bekleyen araca bindik. Bizi küçücük sadece özel uçakların olduğu bir hava alanına götürdüler. " Okul bayağı bonkör davranmış ,özel uçak falan" dedi Alex. Uçağa bindiğimizde daha önce hiç görmediğimiz bir kadın karşıladı bizi. " Beni bu ilk ve son görüşünüz. Dönüşüm gününüze kadar burada kalıcaksınız ve o günüde burda geçireceksiniz. Gözlemcileriniz sizi 24 saat izliyor olucak otelinizdeykende yan odanızda kalıyor olacaklar ama siz onları tanımıyor olucaksınoz tabiki. Bunlar sizin yeni kimlikleriniz eğer polise yakalanırsanız bu kimlikleri gösterin biz sizi bulur ve çıkarırız. Bu zarfta 3,000 pound var. Sizin ihtiyacınızı karşılar. Bu arada unutmayın sadece ve sadece kalabalık yerlerde gezin ve akşam 10 otelde olun yoksa sizi koruyamayız." dedi kadın. Yolculuğumuz 1 saat sürdü. Uçakta indiğimizde hava kasvetliydi ve güneş yoktu gerçi bu alışık olduğumuz bir durum. Siyah bir limuzine bindik. Biliyorum delice ama özel uçak, limuzin kim bilir otel nasıldır acaba bizim gibiler midir diye aklımdan geçmiyor değil. Şehir merkezine gitmek için bir saate yakın araba yolculuğu yaptık. Uzun bir otoban yolu sanki hiç bitmiymiycekmiş gibi geldi. Şehre girdiğimizde o kadar kalabalıktı ki sanki boğuluyormuş gibi hissettim. Okuldayken tenefüs zamanından daha kalabalıktı burası. Ama müdürün dediği gibi kalabalık her zaman daha güvenlir. Ve eğer okuldan uzak olursak onlarda güvende olucaklar. Sadece 3 gün. Doğum günümüz ile birlikte. Otelin kapısına geldiğimizde içimde tuhaf birşey hissettim. O kadar tuhaf ki bu hissi tarif edecek bir kelime bile yok. Otelin kapısı neredeyse bizim okulun kapısı kadar büyüktü. Eşyalarımızı odaya yerleştirdikten sonra kahvaltıya indik. Bi an sanki hala okuldaymışım gibi tek farkla hiç biri öğrenci değildi ama hepsi bizim gibiydi. Yani bu yabancılık çekmiyeceğimiz anlamına geliyordu. Kahvaltıdan sonra diğer turistlerin yaptığı gibi bir harita alıp gezmeye başladık. Sokaklarda o kadar düzdü ki herkes bisiklete biniyordu. Sonra önümüzde bisiklet kiralama istasyonu gördük ve birer bisiklet kiraladık. Gezmekten saatin kaç olduğunu fark edememişiz. Bisikletleri Önümüzdeki ilk istasyona bıraktık. " Saat ne çabuk 5 oldu?" dedi Alex. "Ben acıktım sen acıktın mı ? " dedim. En yakın restorana girdik. Ve birer tane T-bone steak söyledik. O kadar açtık ki bunum bile yeteceğini düşünmüyorduk. Saat 7 de otele geri donduk. Birlikte duş alıp kendi kıyafetlerimizi giydik. Saat 10 a doğru kendimize uygun gece kulübünü bulabildik. Burda bizim gibi hiç kimse yoktu sadece giyim tarzları benziyordu. Deri kıyafet olayını bayağı abartmışlar ama. Birlikte bara gidip birer içki aldık. Sonra birileri shot oyunu oynuyordu. Alex'i kolundan tutup oraya götürdüm. Bu arada alkol bize fazla bişey yapmıyor ama belli bir miktarı aştığında yanında mutlaka ayık biri olması lazm sanırım bu gece bu görev Alex'in. En son saydığım kadarıyla 34 shot içmiştim. Sabah uyandığımda pijamalarımlaydım. Odaya nasıl geldik, pijamamı nasıl giydim. Alex uyanmamıştı daha. Saat 12 'iydi. Alex'i yanağına bir öpücük kondurarak uyandırdım. "Günaydın." Yüzünde büyük bir gülümsemeyle gözünü açtı. "Günaydın bebeğim. Nasılsın?" "Başım çatlıyor kahvaltıyı odaya söyliyelim mi?" "Olur sen nasıl istersen." Alex resepsiyonu arayıp kahvaltıyı odaya istedi. Ben bu sıra duşa girdim ve soğuk suyu açtım. Su vücuduma deydikçe sadece acı hissettim. Sadece acı ve korku. Gelecek korkusu. Soğuk su insanda en derinde olan hisleri uyandırıyor. "Kahvaltı geldi!" diye bağırdı Alex, bende hemen ustume bornozumu geçirip masaya oturdum. Kahvaltıdan sonra dışarı çıkıp Hyde Park'a gittik ve bütün günü orda geçirdik. Akşam yine aynı şekilde kulübe gittik ve deliler gibi dans ettik. Odaya girdiğimizde saat 3'ü geçiyordu. Artık 20 yaşındaydık. Geceleğin asıl kişiliğimize dönüşücektik yada ölücektik.

20. YAŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin