Telefon çaldı. "Arabanız geldi"dedi çılız bir ses. "Ne arabası?" "Uçağa binmeden önce şehri gezmek istemezsin?" "Evet çok iyi düşünmüşün bunu belki de bu son gezimiz olabilir." "Niye böyle karamsarsın" "Bilmiyorum içimden geliyor. Anlamıyorum." "Merak etme, her zaman bir umut vardır." "Ummak ya da ummak ne fark eder ki." "Çok şey fark eder. Hadi hazırsan gidelim." Londra'nın soğuk ve sakin sokaklarından geçerken içime bir umut doldu. Bu şehrin sokaklarında giderken içime tarif bile edemeyeceğim bir his kapladı. Umut denen şey bu olmalıydı. Otobana girdiğimizde. O his birden bire ortadan kayboldu.
London City Havaalanı'nın arka kapısında indik. "Özel uçakla gitmiyoruz herhalde?" O muhteşem gülümşemesiyle " Tabiki de özel uçak." "Bunu nasıl becerdin?" "Bizim destekçilerimiz olamaz mı? " "Ama,ama bu The Royal Squadron, yani kraliyet uçağı " "Sponsorum bir Lord ve gidip durumumuzu Kraliçe'ye söylemiş o da en büyük cadılardan biri olduğu için bize bu uçağı verdi, yani konsey bizim yanımızda." "İnanamıyorum!" "Ve dönüşte bizi yanına çağırıyor." Daha önce hiç özel uçağa bilmemiştim ve bu bizim için bir ilk. Uçakta yatak odası bile vardı. Alex beni rahatlatmak için elinden gelen herşeyi yapıyordu. Televizyonu açtım bulduğum bir kaç şişe alkolü birbirine karıştırdım ve iki kadeh hazırladım ve çikolata, mükemmel ikili. Sarhoş olup sızmışız ki uyandığımda uçak Mısır'a inmek üzereydi. "Alex uyan, geldik." diyerek onu öptüm. Uçağın kapısı açıldı. Aşağıda siyah olduğunu gördüğüm bir minibüs duruyordu. Basamaklardan inim tam adımımı yere atmak üzereyken başıma bez geçirdiler ve kolumda bir yanma hissettim. Minibüsten indirilidiğimi toprak yolda sürüklendiğimi hatırlıyorum. Uyandığımda soğuk bir taşın üstünde çıplak olarak yatıyordum. Başım sağ taraftardaydı ve gözümü açtığımda Alex'in de aynı şekilde yattığını gördüm. Konuşamıyordum. Erkek olduğunu zannettiğim biri benim sağ elimle Alex'in sol elini birleştirdi ve üstüne bir bezbağladı. O an sırtımda inanılmaz derecede bir acı hissettim. Sırtımdaki dövmeler yanıyordu. Başımı kaldırdım ve karşımdaki aynada sırtımdaki şeklin aynısını gördüm ancak siyah değildi, kırmızıydı. Alex'i elinden çekerek uyandırmaya çalıştım ama uyanmadı. Aradan kısa bir süre geçtikten sonra aynanın içinden siyah pelerinli yüzünü göremediğim biri çıktı. 'Teşekkür ederim kızım.Beni tekrar bu dünyaya getirdiğin için...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
20. YAŞ
Fantasi20. yaş bizim dünyamız için reşit olunma yaşıdır. Her birey 20.yaş günün gecesinde bir teste tabii tutulur. Bu testin sonunda gerçek kimliklerini öğrenirler ve bununla birlikte ya sonsuza kadar yaşarlar ya da cehenneme tek gidiş bileti alırlar.