3.Bölüm

22.6K 827 104
                                    

🍃

Dumur bir halde ona bakakalırken o da beni baştan aşağıya doğru süzdükten sonra tekrar gözlerime baktı.

Şuan müdür'ün beni azarlaması umrumda değildi ama o ruh hastasının  beni tanıyıp, tanımaması oldukça umrumdaydı.

"Derin yanıma gel! " diye müdürün bağırmasıyla üstünde olduğum masadan Yağmur'la beraber hızlıca indik.

"Poyraz bey, siz derse başlayın." dedi müdür ve sınıftan çıktı. "Sende benimle geliyorsun Derin." diye devam etti. Bende gözlerimi devirdikten sonra yeni hocamız olan Poyraz hocaya bakış attıktan sonra sınıftan çıktım ve müdürü takip etmeye başladım. Sessizliğini koruyordu fazla oyalanmadan odasına girdik. Müdür kıçını deri koltuğuna otuttururken bende ayakta azarlanmayı beklemeye başladım.

"Derin seni kaç kere uyardım? " diye yakındı.


"Bimiyorum hocam. " dedim masum görünmeye çalışarak. Ben iflah olmaz bir yüzsüzdüm o yüzden müdürün beni azarlamasından utanmıyor ya da gücenmiyordum.

"Ben seni uyarmaktan yoruldum ama sen kızım uyarı almaktan yorulmadın."

Çok basit müdür beycim o zaman uyarmayın, yorulmayında.

Konuşması hızlı bitsin diye,"Özür dilerim hocam bir daha olamayacak." dedim aslında bu bir yalandı her an ne olacağını ben nereden bilebilirim ki?

"Şimdi hemen derse gir."

Onaylarcasına başımı salladım ve odadan dışarı çıktım. İçimde ne olduğunu adlandıramadığım bir hisle sınıfın kapısına kadar ilerledim ve durdum sınıfta hoca olsa bile hayvanat bahçesindeymişsin gibi ses duyulan sınıftan nefes sesi bile duyulmuyordu. Demekki oldukça otoriter biriydi kim bilir bana nasıl davranacaktı? Nede olsa öğretmenime ruh hastası demiştim ama bir hafta önce benim öğretmenim değildiki. Saçmalamayı kes Derin! Onun beni tanımasını istemiyorum tamam hatırlamaya çalışsın ama asla beni tanıyamasın aslında hatırlamaya bile çalışmasın. Derin bir nefes alıp vererek kapıyı tıklattım ve içeri girdim. Sınıftakilerin meraklı gözlerini üstümde hissederken öğretmenler masasına kıçını dayayan Poyraz hocaya baktım. Kaşlarını havalandımış parlak kahverengi gözlerinde barındırdığı keskinlikle bana bakıyordu. Saniyeler içinde adımlayarak yanıma geldi ve önümde durdu. Gerilim ve heyecan içinde boğulduğumu hissederken "Yerine oturmayı düşünmüyor musun?" dedi imalı bir sesle.


"Eee, şey, hayır." Sınıfta kıkırtılar yükselirken Poyraz hoca bir bakışla onları susturdu ve bana döndü bende sorduğu soruyu ve verdiğim cevabın farkına şimdi varmağımla, "Oturacağım tabii."dedim hızlıca. Rezil olmuştum sınıfa değil Poyraz hocaya. Oysaki bir hafta önce onunla çirkefçe tartışmıştım. Şimdi ise ne sorduğunu idrak edemiyorken doğru düzgün cevap bile veremiyordum tüh bana.

"O zaman yerine geç."

Hâlâ ayakta ve aptalca ona bakmaya devam ediyordum. Ah evet kendimi hayali bir şekilde alkışlayabilirim. Daha fazla içimdende dışımdanda saçmalamamak için hızlıca cam kenarı en arka sırama geçtim. Acaba beni tanımış mıydı? Poyraz hoca tekrar yerine geçerken bakamıyordum yoksa utanıyor muydum? Yağmur'un kolumu dürtmesiyle başımı ona çevirdim.


"Ne oldu? " diye sordu merakla.

"Her zamaki gibi azarladı işte." diye geçiştirdim. "Onu boşverde bu adamı hatırladın mı?" diye devam ettim.

Yağmur gözlerini kıstı ve Poyraz hocaya tanımaya çalışır gibi baktıktan sonra bana döndü ve,"Gözüm bir yerden ısırıyor ama..." dedi.

"Bir hafta önce bisiklet kazası yapmama sebeb ruh hastası adam." dedim sessiz bir sitemle."Nam-ı değer Poyraz hoca."

"Yok devenin bale papucu." diye Yağmur'un şaşkınlıkla bağırmasıyla daha doğrusu yırtınmasıyla sınıftakilerin ve tabiki Poyraz hocanın bakışlarına maruz kaldık. Yutkundum. Poyraz hoca oldukça sert bakıyordu ve yanıma doğru yaklaşarak durduktan sonra,"Oysaki kendimi tanıtma kısmını bitirmiştim ama seninde beni tanıman gerek!" dedi ve hafif bana doğru eğilerek  ellerini masanın üstüne koydu. "Ben Poyraz Karabulut sınıf ve İngilizce öğretmeniyim! Ayrıca kurallara uymayan ve gevezelik yapanlardan hiç hoşlanmam!" dedi sesini yükselterek. Yutkundum. Maşallah seside gürmüş. Ama beni sinirlendiriyordu.

"Bildiğinden şüpheliyim ama rehberlik dersindeyiz ve bundan sonra her rehberlik dersinde kitap okuyacağız."

"Ama yanımda kitabım yok."dedim çıkışarak.

"Diğerlerinde yaptığı gibi ders kitabı çıkar ve oku, belki bir şeyler öğrenirsin!"


Kabul etmem gerekirse müdürden bile bu kadar azar işitmemiştim. Ruh hastası adam! En sonunda bana bakan delici bakışlarını çekerek öğretmenler masasına oturdu ve masanın üstünden kitabını alarak okumaya başladı. Oldukça gerilmeye başlıyordum. Zaten bir garipte hissediyordum. Hasta mı olacaktım ne? Belkide şaşkınlığım yüzünden bu haldeydim. Gözlerini kitaptan kaldırıp bana bakmasıyla hızla gözlerimi kaçırdım ve çantamdan okumak için daha doğrusu okuyormuş gibi görünmek için bir ders kitabı çıkardım ve kitabı yüzüme tutarak korkudan kitap okuyan Yağmur'a sessizce,"Sence bizi tanıdı mı?" diye sordum. "Yanı seni tanıması önemli değil asıl önemli olan beni tanıması."

Yağmur gözlerini devirdi ve,"Tanıyıp, tanımasada iki türlüde canına okuyacağı belli." dedi umutsuzca.

"O kim benim canıma okuyacak!" diye kendi kendime atarlanırken Yağmur kaş göz yapmaya başladı herhalde gözü tikleniyordu. Bu durumu takmadan konuşmaya devam ettim, "Ruh hastasının tekiyken aslında onun şuan burada değil ruh ve sinir hastalıklarında bir odada olması gerekiyordu."


Sıramın üstüne sertçe koyulan ellerle irkilip başımı çevirdim. Keşki çevirmez olsaydım çünkü Poyraz hoca burnundan soluyarak bana bakıyordu.

Şuan Yağmur'un  neden kaş göz yaptığını geçte olsa anladım. Acaba söylediklerini duymuş muydu?Duyduysa al başına belayı. Sonuçta bela geliyorum demez.

"Sınıf kurallarını bilmediğin kesin, ama benim söylediklerimide mi anlamadın?"

Sadece yutkunmakla yetindim çünkü konuşmaya cesaret edemiyorsun. Resmen dilimi yutturmuştu.

"Adın ne senin?"

Adımı neden soruyordu ki?

Daha fazla cevap vermemeye devam edersem bakışlarıyla değil elleriyle öldürebilirdi o yüzden,"Benin adım Derin. " dedim sesimi yükselterek. Artık kendimi toparlamalıydım.

O sıra zil sesinin kulaklarını doldurmasıyla, "Oh, be kurtuldum!"  dedim sevinçle ve bunu sesli dile getirmiştim.  Kendimi yine hayali bir şekilde alkışladım.

"Sen öyle san! " dedi ve hafifçe sırıtarak yanımdan uzaklaşarak sınıftan çıktı. Kabul etmem gerekirse sırıtışı hiçte iyiye işaret değildi.

🍃

Baş Belası Öğretmen (DÜZENLENECEK )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin