Bölüm 5: Huzur Bozan

178 30 3
                                    

    Kahvaltı bittikten sonra çaylarını yudumlarken koyu bir sohbete başladılar. Kemal tek tek kızlarının küçüklüğünden, yaramazlıklarından bahsetti. O kadar keyif vericiydi ki gülmekten kızların çenesi ağırmıştı. Bu güzel aile tablosu ne yazık ki uzun sürmedi. Kapı kırılırcasına çalınıyordu. Kemal kapıyı açınca genç bir delikanlı annesinin sokak ortasında bayıldığını hastaneye kaldırıldığını söyledi. Kendisine ve ailesine yaptığı kötülüklerin sayısı iki elin parmaklarını geçeli çok olmuştu ama annesiydi işte. Bırakamazdı. Kemal içeri doğru kafasını çevirip

 - Annemi hastaneye kaldırmışlar, ben çıkıyorum siz de toparlanıp gelirsiniz diyerek evden dışarı fırladı.

    Kızlar ve Deniz birbirlerine bakakaldılar. O kadar çok canlarını yakmıştı ki uzun bir süre herkes sus pus oldu. O kadını görmek istediklerinden emin değillerdi. Uzun süren sessizliği kardeşlerin en merhametlisi, Sevda bozdu. 

 - Hadi toparlanın babamı kötü gününde yalnız bırakamayız, huzur bozan-babaanneleri- için değil babamız için o hastahaneye gitmemiz gerek. Sevda konuşmasını bitirince herkes yine ölüm sessizliği içinde  toparlandı ve yola koyuldular.

    Yol boyunca Deniz kayın validesinin kendisine yaptıklarını düşündü. Sırf kendi istediği kızla evlendiremedi diye Kemal ile evliliklerini onaylamamıştı. Hatta daha ilk günden boşanmaları için türlü türlü iftiralar atmıştı Deniz'e. Ahlaksızlık, hırsızlık, yalancılık... Akla gelebilecek bütün çirkinliklerle suçlamıştı onu. Bunlar da boşanmaları için yeterli gelmeyince Sevda'yı ve Derya'yı minicik yüzleri kızarana kadar tokatlamış ve oğluna Deniz'in yaptığını söylemişti, yeminler ederek. Kemal karısına güvenmese belki de o olayda boşanacaklardı. Çünkü Kemal için evlatları bir yana dünya bir yanaydı. 

    O günden sonra uzun bir süre Kemal annesiyle görüşmemişti ta ki Deniz ikizlere hamile kalana kadar. Kadın Deniz'in hamileliğini bahane edip evlerine kadar gelip barışmak istediğini söylemişti. Yufka yürekli Kemal ve Deniz de dayanamayıp onu affetmişlerdi ama affettiklerine çok pişman oldular. Kadının Deniz'e karşı kini, nefreti, öfkesi hiç dinmemişti ve onları ayırmak için elinden geleni yine ardına koymuyordu. Bunların hepsini saçma sapan bir amaç uğruna yapıyordu. Ahretliğinin evde kalmış kızını Kemal'e yamamak için onca sene bıkmadan uğraşmıştı. Ama son yaptığı yenilir yutulur cinsten değildi. Deniz hamileliğinin son ayına girmek üzereydi. İkizlerini kucağına almasına çok az bir zaman kalmıştı. Ve o kadın hiç acımadan, eli bile titremeden Deniz'i merdivenlerden itmişti. Merdivenlerden yuvarlanırken yavrularına bir şey olmasından çok korkmuştu ve hayatı boyunca da o anki yaşadığı korkuyu, üzüntüyü, acıyı unutmamıştı. Neyse ki Allah güzel kızlarını ona ve babalarına bağışlamıştı. 

    Deniz kızların "anne geldik" demesiyle irkilerek kendine geldi. Hastaneye adım atmıştı ki içinde dolup taşmak üzere olan nefretine yenik düştü.

 - Kızlarım ben sizi burada bekliyorum. Ben yapamıyorum, içeriye giremiyorum ama siz gidip babanıza destek olun.

 - Annecim kızlar girsin ben senin yanında kalayım olur mu? Hem en dirayetli kızın benim. Eylül benden bir kaç dakika önce doğduğuna göre de en küçük kızın ben sayılırım. Küçük kızlar hep annelerinin yanında durur, değil mi ama ablalarım dedi Ekin. Ablaları da kafa hareketiyle onaylayınca onları dışarıda bırakıp babalarına koştular Sevda, Derya ve Eylül.

    Kızlar babalarını kardiyoloji bölümünün ameliyathane kısmında buldular. Babaanneleri uzun yıllardır kalp hastasıydı ama hiç bu manzarayla karşılaşmamışlardı. Belki de babaları karşılaşmamaları için elinden geleni yapmıştı. Babalarının yanına geldikleri anda ameliyathaneden bir doktor çıkıp: 

4 CANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin