Bölüm 19: Doğru Zaman Yanlış Mekan:Büyük İtiraf

104 7 9
                                    

Hemşire birkaç dakika içinde işini bitirdi. Bir yandan da Yiğit'i kesmeyi ihmal etmedi tabi. Odadan hiç çıkmak istemese de bakacak başka hastaları olduğu için Yiğit'e alttan bir bakış atıp sallana sallana kapıya yöneldi.

-Hemşire Hanım!

-Buyurun Yiğit Bey.

-Sizden bir şey rica etmem mümkün mü acaba?

-Ahh tabi, lütfen çekinmeyin.

-Biraz önce odadan çıkan kızı koridorda ya da bahçede görürseniz, hatta bizzat bulup Yiğit Bey fenalaştı der misiniz?

Hemşire numarasını isteyeceğini falan düşünüp ümitlenince Yiğit'in ricası haliyle onda soğuk duş etkisi yarattı.

-Anlamadım?

-Anlayamıycak bir şey yok, o kızzz..(Sessizlik)

-O kız?

-Hah o kız benim akrabam ve biraz yarım akıllı. Ben de kalkıp başında bekleyemiyorum malum, o yüzden fenalaştı demeden buraya geri dönmez. Kaybolur, başına bir şey gelir mazallah!

-Ayy öyle mii ? Demek yarım akıllı. Hemen bulup gönderiyorum Yiğit Bey.

Hemşire odadan koşar adım çıkarak Sevda'yı bulmaya gitti. Yiğit hem çok eğleniyor hem de plan yapıyordu. Bu gece bu iş bitecekti!

Bahçede dün geceyi hatırlamaya çalışan Sevda kendisini ne kadar zorlasa da öpüşme sahnesini bir türlü anımsayamıyordu.

-Ahh aptal Sevda, kırk yılın başı sevdiğin adamla yakınlaşmışsın ve hiçbir şey hatırlamıyorsun öyle mi? Napıcam ben şimdi ya? Derya! Evet evet Derya'yı ariyim en iyisi o bana bir akıl verir.

Telefonunu cebinden çıkarmaya çalışırken Yiğit'e dikiş atan hemşirenin tuhaf gözlerle kendisini izlediğini fark etti.

Hemşire uzaktan Sevda'nın kendi kendine konuştuğunu görünce Yiğit'in söylediklerini düşünüp içten içe üzülmüştü Sevda için.

-Ahh zavallı kızcağız pek de güzel.

-Bir şey mi dediniz hemşire hanım anlayamadım.

-Yok demedim... Şey aslında dedim, Yiğit Bey fenalaştı dedim!

-Neee?

Sevda eliyle ağrıyan başını tutup maratona katılmış gibi koşarak Yiğit'in odasına ulaştı. Kapıyı o kadar korkarak açtı ki kötü bir manzara daha görmeye katlanamayabilirdi. Ama o da ne? Yiğit uyuyordu. Bildiğin fosur fosur uyuyordu. Sevda, hemşirenin hastaları karıştırmış olduğunu düşündü, derince de bir "ohh" çekip yatağın kenarına oturdu.

Biraz izledikten sonra yeni doğmuş bebeğe dokunuyormuşçasına yavaş yavaş saçına dokunup okşamaya başladı. 

-Demek biz seninle öpüştük ha! Ama ben hiçbir şey hatırlamıyorum ki. Acaba nasıldı? Yani ne hissettik o an. Offff ya deli olucam böyle bir şeyi nasıl hatırlamam. Şansıma tüküreyim!

Yiğit Sevda'yı dinledikçe zevkten dört köşe oldu. İçindeki hırçın karadeniz delikanlısı utanmasa kalkıp oracıkta horon tepecekti. Yine de biraz daha bu uyuma rolünü sürdürüp Sevda'yı dinlemek istedi. Odada bir süre sessizlik hakimdi. Ancak Yiğit durur mu illa bir şey yapıp bu sessizliği bozacaktı. Peki napabilirdi? Elbette ki Sevda'nın zaafını kullandı. Ağrısı, acısı varmışçasına kısık sesli bir "Ahhh!!!" çekti . 

-Yiğit? İyi misin? Yiğiittt!

Ses yok...

-Ah be yüreği güzel inadı kaf dağından bile büyük sevdiğim. Bu kadar inatçı olmasaydın da sevdiğini söyleseydin ben de şu an sana böyle gizli gizli dokunmak yerine sarılabilseydim, ağrılarını dindirebilseydim...

4 CANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin