Akiakane - Rolling Girl
Tuna abinin bana uzattığı kahve bardağını alıp içmeye başladım. "Ailene söylemek istemediğine emin misin ?" Kafamı evet anlamında sallayıp kendimi yatakta daha da büzdüm. O günün üzerinden bir hafta geçmişti. Ama hala Bora bulunamamıştı. Ben sadece Bora ile ilgili her şeyi anlattım. Ama abisi ile ilgili hiç bir şey konuşmadım , çünkü onların hiçbir suçu yok ve eğer onların herşeyi bildiğini söylesem başları derde girerdi. O yüzden polis sadece öylesine sorgulamaya gitmişti. Toprak abinin onu sakladığını hatta bir yerde kilitli olara bıraktığını az çok tahmin ediyordum.
Tuna abiye ise buradaki polis arkadaşlarından biri öttüğü için öğrendi. Yoksa benim hiç kimseye söylemeye niyetim yoktu. Tuna abi de birkaç haftalığına sırf benim için izin aldı. Ondan beri benimle birlikte kalıyor arada sırada Sena , Deniz geliyor. Rüzgar'ı ise en son Merve'nin cenazesinde görmüştüm. Tamamen harap haldeydi. Aslında hepimiz bir çöküşteydik. Mutlu günler yaşarken bir anda böyle olması hepimizi derinden sarstı. Özellike de tabiki Rüzgar.
Aslında Merve'nin cesedini bulunamadı. Beni ağaçtan indirdikten sonra bir ekip ormanda Merve'nin cesedini aramış ama bulamamıştı. Bora hangi ara cesed ile birlikte kaçtıysa. Ben dahil hepimizin ortak bir isteği vardı. 'Umarım bir gün o da acı verici bir şekilde ölürdü.'
Müdürüm işten kaytardığımı düşünüp beni kovmuştu. Bir de iş aramakla uğraşıcaktım. Okula da bir süredir gitmiyorum ama rapor verilmişti. Kahvemin son yudumunu da içip ayağa kalktım. Dolabımı açıp içinden pantolon ve kazak çıkarıp giydim. Aynaya baktığımda saçlarımın tamamen yağ ile kaplı olduğunu gördüğümde derin bir nefes verdim. Bu halimden rahatsızdım fakat banyo yapamayacak kadar bitkindim. Bunun yerine saçımı yukarıdan dağınık topuz yaptım. Odamdan çıkıp mutfağa gittim. Dolapları karıştırıp eksik bir şeyler olduğuna baktım.
Ama hiçbir eksik görmedim. Hatta biraz fazlalık bile vardı. Büyük ihtimalle Tuna abi evin ihtiyaçlarını fazlasıyla iyi karşılamış. Dışarı çıkmak istiyordum , tabi bunun için bahanem olması gerekiyordu. Aksi takdirde Tuna abi veya Ahmet gelicekti yanımda.
Bana bir şey olur diye ne zaman dışarıda gezmeye çıkmak istesem ikisinden biri de benimle geliyordu. Ahmet artık her zaman çok yakınımda olacaktı koruma gibi birşey beni Bora'dan korumak için bu gerçekten çok bunaltıcıydı. Benim güvende olmaktan daha çok ürküten bir şeydi. Beni koruyorlar ki gerçekten tehlike var. Eğer koruma olmasaydı. Pek büyük bir şey yok diyecektim ama diyemiyorum gerçekten çok bunaltıcı içimde hep kötü bir his var midemde hep bir bulantı vücudumun her yerinde bir ağrı buna rağmen hissiz bir surat ve ne düşüneceğini şaşmış olan bir beyin normalde insan bu gibi durumlarda öfke , sinir , iğrenti , üzgünlük ve kendini korudukları için güvende hisseder peki ben niye böyle hissediyorum.
Kendim gibi içime iyice büzüşen iç sesim bu aralar nadiren kouşuyordu ki bu benim gerçekten kötü bir akılda olduğumu gösterir ilk defa olmuştu. 'Çünkü onu gelecek planların içinde hayal etmiştin. Onu Sena , Rüzgar , Merve , Deniz ve ailenin yanında hayal etmiştin. Ona bazı umutlar bağlamıştın.' Başımı sağa sola salladım. Dudağımı burukluğun kıvırmasına bıraktım. Hayır öyle bir şeyde değildi. İç sesim yanıldın. İçimde olmana rağmen doğruları söylememiş olman gerçekten çok derinimde saklı olduğunu gösteriyor.
Bedenimi tezgaha yasladım. Ben normal yaşayıp sorunsuzca hakim olmak istiyordum. Şimdi bir suç ortağını dahil saklarken ne kadar dürüst bir hakim olabilirdim ki gözümden bir kaç yaşın gelmesine izin verdim. İşte şimdi patlama doruğuna gelmiştim. Pek ağlayan biri değildim. Şimdiyse gözlerimden tuz ve suyun karışımı indiğini hissedebiliyordum. Hayır tek bu da değil. Bedenime ağır gelen fazlalık olan düşüncelerimi allak bullak eden duyguların da yavaş yavaş aktığını hissedebiliyordum. Hızlandırmak istiyordum yavaşça gitmesi değil bir anda gitmesini istiyordum.
Bir yeriniz kanadığında gibi o kanın hızlıca durmasını istersiniz , acının da bir anda yok olmasını istersiniz hatta hiç var olmamasını dilersiniz. Bende bunu gibi hissediyordum. Beni durdurmamaları için mutfak kapısını sertçe kapatıp kitledim. Sesi duyunca ikiside kapının önüne geldi. Bana sesleniyorlardı. Bütün gücümle boğazım yırtılırcasına bağırdım. Sanki hayatım buna bağlıymışçasına , ağlamam şiddetlendi. Hıkırıklarla boğuldum. Duygularla kaplanmış gözüm bulanık görürken dolapların kapaklarına saldırdım. Hepsine asılıp zorla yerlerinden söktüm. İçindekileri hepsinin yere tezgaha boşaltırken bazıları tuzla buz oluyor , bazıları ufak kırılmalarla atlatyor , bazıları ise hiçbirşey olmamış gibi sapasağlam çizilmeden dahi duruyorlardı. Daha fazla kendimi hissedemeyecek duruma geldiğimde ayaklarım beni yalnız bırakıp beni taşıma yetisini kaybetti. Yere sertçe serildim. Gözlerim kararmaya başladı. Arkamdan bazı sesleri duyabiliyordum. Vücudum o kadar ağırdı ki arkamda ki sesler bir melodi gibi kulağıma geliyordu. En son acıyan bedenimi boşluğa bıraktığımda o seslerin izi de gitmişti. Gözlerimde ki duygu yoğunluğu da kaybolup gitti.
.....
Kulağıma bazı sesler gelip bilinçaltıma yerleştiğini hissetiğimde gözlerimi araladım. En son neler olduğunu hatırladığımda kaşlarımı çattım. Önceki gibi heryerim birbirine karışmış gibi değildim. Rahatlamıştım. Sadece yorgunluk vardı ve gözüm acıyordu. Onun dışında hafiflemiş gibi hissedyordum.
bedenimi yatakta biraz daha oturur vaziyete getirdiğimde bir oda da olduğumu fark ettim. Bu kesinlikle benim odam değildi. Bir hastane odasındaydık. Susadığımı fark edip yavaşça ayağa kalktım. Gözüm anlık karardığınde elimi duvara koydum. Bir süre öyle bekledikten sonra odanın kapısını açıp dışarı çıktım. Karşı tarafımda duran Ahmet hızlı adımlarla benim yanıma geldi. Beni geri ters dönüp odaya soktu. Yatağa oturttu.
"Yatağından kalkma şimdi zaten Tuna gelicek. Dışarıdan en sevdiğin yemekler falan alıcakmış." Ben anlamsız şekilde bakarken. "Pek iyi beslenemediğin için bayılmışsın. Bu yüzden gitti." Kafamı salladım. Yatağa yeniden girip yattığımda Ahmet yatağın kenarına oturup kafasını bana yaklaştırdı. "Ne saklıyorsun ?" Anlam veremeyerek kaşlarımı çattım. "Neyden bahsediyorsunuz ?"
Gözünü kapatıp boynunu çıtlattı. Bu hareketi kaşlarımı dahada çatmama neden oldu. "Tam bayılmadan , ben suçluydum diye sayıklıyordun. Onu saklıyorum. Diyordun. Bunun hakkında birşey demek ister misin ? Yalan söylersen anlayabiilirim." Gülümsedim. Yaptığım hareketlere dikkat ederek. "Onlar sadece bilincim olmadığında söylediğim şeyler o kadar. Bunda bir şey yok." Kendini uzaklaştırıp ayağa kalktı. Yanımdaki sandalyeye oturup telefonuyla uğraşmaya başladı. Bende sakince gözlerimi kapatıp dinlendirmeye aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üst Kattaki Psikopat #Wattys2016
Misterio / SuspensoKorktum hem de çok onun katil oluşunu öğrendiğim de hele ki gözümün önünde sevdiğim arkadaşımı öldürdüğün de ona canavar olarak baktım ailesini bu hale getiren den ölesiye korktum. Ama canım için savaştım. Bu savaşı ondan kaçışımı sevdiğim insanları...