{4.}

1.6K 107 13
                                    

"Yaa... Hadi git sen. " diyip kapıya attı beni. Gözlerimi devirip hemen masayı hazırladım.

"Ay... Muhteşem." diyip yanağımı sıktı. En ama en nefret ettiğim hareket yaptı şuan. Ona en kötü bakışımı attım.

"Yaa... Şöyle yapma aynı kedi yavrusuna benziyorsun."

"Haklısın" diyip son dokunuşları yapıp Nilgün'e döndüm.

"Yaa... Çok heycanlıyım."

"Bende bende." diyip sarıldık. İnsan en iyi dostuna sarılırsa bütün derdi tasası bitermiş. Çünkü onun kollarında güvende hissedersin.

Aslında benim hiç sevgilim olmadı. Sevgilimden gelen güveni veya aşkı hiç hissetmedim. Ama ben bunları sevgilimden değilde en yakın kankam en yakın kardeşimde gördüm.

Biz birdik asla küsemezdik küssek bile 1 dakika geçmeden barışırdık. Bazen o bana yardım etti ben ona. Lisedeki anılarımı hatırlayınca gözlerim doldu.

Kızları çok korkutmuşluğumuz vardı. Kimi zaman döverdik kimi zaman söverdik. Ahh... O eski günler.

"Hayır hayır. Ağlamak yok! Makyajın akıcak." hemen gözyaşlarımı geri çektim. Aklıma gelen anıyla durdum.

"Hatırlıyor musun? Bu hayali kurduğumuz günü" kafa salladı ve onunda anında gözleri doldu.

"O gün sen çok iyi ingilizce konuşurdun. Ben de çok iyi yemek yapardım. Beraber konuşurken yanımıza Yaman geldi. Niye otelde çalısmıyorsunuz diye." Nilgün danışman olur. Sen de aşçı olurdun. Birlikte gidersiniz " demişti. Sonra onla dalga geçmiştik. "Benden söylemesi" diyip gitmişti. Ben o gece hep o otel hayalini düşündüm. Senle de konuşmuştum. Sonra bu hayal çıktı ortaya. Aslında hayal değil artık ama neyse. Şimdi Yaman nerdedir ki? Hep yanımızda durmuştu ve bize abilik taslamıştı. Üniversite zamanı geldi yollarımız ayrıldı. Biz nereye o nereye gitti şimdi?" gözümden bir damla yaş düştü. Nilgün'e baktım. Ağladı ağlicaktı.

"Aslında Yaman'ı buldum. Ama şimdi nerde bilmem."

"Nerdeymiş? Telefon numarısı var mı? Kiminle? Niçin?"

"Dur be kızım! Hiç bilmiyorum sadece İzmir'de olduğunu biliyorum." başımı salladım. Burnumu çekip asansörden gelen 'dink!' sesine baktım.

Anıllar gelmişti. Yanındaki kişi. Çok çoçuksu görünuyordu. Ama olsun patron patrondur. Hemen ellerimi önümde birleştirdim.

"Hoşgeldiniz Anıl Bey ve-"

"Yalın" soğukça söylemişti.

"Yalın Bey." dedim. Yanımdaki sahısda heralde bildiği bütün dillerde 'hoşgeldin' dedi.

"Hoşbulduk" diyip kestirip attı. Ama ben buna dalarım. Bu kadar soğuk olunmaz ki! Bildiğin derin dondurucu. Buzdolabınıda geçtim. O kadar soğuktu. Iyhh...

Kızım sen malsın! Ben niye senin iç sesin oldum ki?!

Ne bilem? Yaradan öyle istemiş. Biz napalım?

Peki peki. Kızım bu yakışıklı derin domdurucu. Bu kadar yakışıklılık olunmaz ki?!? Bana katılanlar?!

Hehehe. Sen çok biliyon.

"Lütfen oturun." diyip sandalyeleri gösterdim. Onlarda geçti. Nilgün'de oturup bende mutfağa geçip yaptığım bifteği alıp tabaklara koydum. Üstüne süslerde koyup bir tepsiye koydum.

Buzdolabından kırmızı şarapı alıp tepsiye koydum. Tepsiyi alıp içeriye geçtim. Herkese tek tek servis yapıp yerime oturdum.

"Sizi biraz tanıyalım hanımefendi. " Etini keserken bana bakıyordu.

"Adım Nilay Duru. 21 yaşındayım. İstanbul üniversiteside okumaya devam ediyorum ama bu sene dondurdum. Aşçılık bölümü okuyorum."

"Peki. Aile durumu?"

"Ailem, sadece annem ve Nilgün var. Annem Ankara'da oturuyor. " Deyip alttan Nilgün'ün elini tuttum.

"Peki, bu işi istiyor musunuz?"

"Nasıl yani?" Masadaki peçeteyi alıp ağzını sildi. Sonra o dondurucu gözlerle bana baktı.

"Sizinle açık konuşacağım. Ben mafyayım ve bunu bütün çalışanlar bilir. Bunu bile bile çalışmayı istiyor musunuz?" Nilgün'le birbirimize baktık. Nilgün'e kafamı salladım. Onaylar şekilde. Oda onay verdiğinde. Tekrar Yalın Bey'e döndüm.

"Evet kabul ediyorum. Yani biz kabul ediyoruz." Anıl'a baktım. O keyiflice etini yiyordu.

"Bu arada muhteşem biftek. Tam ağızda erimelik mmm... Yalın bence biz bunu kaçırmayalım. Ve yani Nilgün'üde. Ya nasıl bir insan 12 dil bilebilir ki? Ama o bili-"

"Tamam. Anladım. Sen önce ağzındakini bitirde sonra konuşuruz " diyip peçete verdi. 

"Peki işe kabul edildik mi?"

"Evet kabul edildiniz. 1haftalık deneme süreci. Kral dairede kalmanız maaşınızdan kesilmicek. Anıl'ın arkadaşıysanız. Benim arkadaşımsınız. " diyip eti kesti ve ağzına attı.

"Çok fazla iyi diyemem ama iyi." diyip etin diğer kısmını yemeye başladı. 

Bizde yemeğimizi yemeye başladık. Herkes yemeğini bitirine kadar çıt çıkmamıştı. Tatlıya sıra gelmişti.

Sandalyemi geriye çekip mutfağa doğru gittim. Tatlıları tabaklara koymaya başladım.

Süslemesinide yapıp tepsiye koydum. Onlarıda dağittım. Geri yerime oturdum. Ben Yalın'ı izliyordum. Çünkü merak ediyordum.

Çatalı alıp ağzına attığı anda bir 5 dakika dondu kaldı.

"Yalın!" dedik duymadı adam. Dondu ya bildiğin dondu. Birkaç dakika sonra ağzında çıkarabildiği tek kelimeyi sayıklayıp duruyordu.

"Bunu yapmayı nerden öğrendin!" diye bağırdı ve hızla ayağa kalktı. Sandalye düşmüştü birden kalkınca. Hemen boğazıma yapışıp beni duvara attı.

"Nilay!!?" sırtımda bir sızı vardı ve dudağım patlamıştı. Hızlıca yanıma gelip tekrar boğazıma yapıştı.

"Sen bunu nerden biliyorsun?! Ve kimin adamısın ha?!" boğazımı sıktığı için konuşamıyordum.

"Bo-boğaz-ım" biraz gevşetmişti. Derin bir nefes alıp verdim.

"B-ben. Kim-kimsenin. Adam-ı. De-değilim." zar zor bir cümle yapabilmiştim.

"Yalan söylüyorsan eğer bir yalan söylüyosanız! Anca bu binadan cesedin çıkar ve bundan sonra her dâim ensenizdeki nefes olacağım. Mavi göz çok yanlış bir yere tosladın." diyip beni bırakıp çıktı. Derin derin nefes alıp vermeye başladım.

Çok ama çok yanlış bir yere geldim ve tosladım. Hem de çok kötü bir şekilde. Allah sonumu açık etsin. Amin.

Arkadaşlar yorum istiyorum sadece hikayeyi beğenip beğenmediğinizi öğreneyeyim diye neyse öpüldünüz...^^

Düzenlenmiştir✔

Tatlı İşi #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin