19 Ocak Perşembe Gecesi;
"Vücudumda hissettiğim acıyla uyanırken yattığım yerden doğrulmaya çalıştım. Belimde ve ellerimde acayip bir sızlama vardı. Yüzümü buruşturarak ellerime baktığımda kanadıklarını fark ettim. Nasıl olmuştu da bu hale gelmişlerdi. Bazı yerlerde kesikler bazı yerlerde morluklar vardı. Sırtıma batan şeyler nedeniyle olduğum yere doğru baktığımda sert bir toprağın üstünde olduğumu fark ettim. Ben en son sıcacık yatağımda uyuyordum, burada ne işim vardı.
Yaşadığım şaşkınlıkla etrafıma baktığımda bir sürü büyük büyük ağaç vardı, üstelik hava o kadar sisli ve karanlıktı ki korkmadan edemedim. Daha fazla burada oturmamın bir anlamı yoktu. Bir an önce hareket etmeli ve evime dönmeliydim.
Kendimi zorlayarak ayağa kalktım. Ormanın içi uzun ve büyük ağaçlarla çevriliydi. İleriyi görmem neredeyse imkansızdı. Yavaş adımlarla ormanın içine doğru yürüdüğüm de ayağıma batan taşlar canımı acıtıyordu. Kirli ve kanlı ellerimle yüzümdeki terleri sildiğim de bir o tarafa bir bu tarafa gittim. Ne kadar ilerlesem de sanki yine aynı yere geri geliyordum.
O sırada bir ses yankılandı karanlık ormanda. Bir kız sesi. Sesin olduğu yöne doğru hareket ettiğimde adımlarım sert toprakta hızlı hızlı gidiyordu. Tam o anda ayağımın sert bir şeye çarpması ile yerde buldum kendimi. Acıyla yüzümü buruşturduğum da arkama doğru baktım ama hiçbir şey göremedim. Ellerimi sert toprakta gezdirirken, takılıp düştüğüm şeye çarptı elim. Yerden almaya çalıştım ama o kadar ağırdı ki kaldıramadım. Merak duygum daha ağır bastığında kendimi zorladım ve kaldırmayı başardım. Ayağıma çarpan ve yere düşmemi sağlayan şey bir kitaptı. Bir kitap nasıl bu kadar ağır olabilirdi ki.
Kitabın üstündeki toz ve toprakları üfleyip sildiğim de kapağında büyük ve altın harflerle 'Moira' yazıyordu. Yavaşça kitabın kapağını açmaya çalıştığımda ağırlığından dolayı biraz zorlansam da açmayı başarmıştım.
Kitabın başındaki paragrafta büyük harflerle 'morpheus' yazıyordu. Diğer sayfayı çevirdiğimde gördüğüm şeyle daha çok şaşırmıştım. Büyük sayfanın tamamı bir resim ile kaplıydı. Resimde arkası dönük bir erkek bedeni vardı. Kocaman siyah kanatları ve geniş bir bedeni, ensesinde ise siyah renkli bir dövme vardı. Resmin altında yine altın harflerle cümleler vardı. Değişik bir dile sahip olduğu o kadar belliydi ki. Altındaki yazıları tam okumaya başlayacağım sırada sarsılarak ve sıçrayarak uyandım. Nefes almakta zorlanırken bir süre kendime gelemedim. Etrafıma baktığımda ormanda olmadığımı, odamda yumuşak yatağımda yattığımı fark ettim.
Soğuk suyun iyi geleceğini düşündüğüm için kalktığımda ayağıma sert bir şeyin çarpmasıyla durdum. Ayağımın acısıyla yere eğildiğimde,
Çarptığım şey ise rüyamda, o karanlık ormanda bulduğum kitaptı..."
Multimedia;
Kitabın tanıtımı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFRODİT
FantasyBir insan düşünün ki; bedeni insan görünümünde ama ruhu bir kader tanrısı yada tanrıçası.. Kulağa garip geliyor biliyorum, hatta korkunç. İnsanın kader tanrısı yada tanrıçası olduğunu öğrendiğinde aklını kaybetmesine sebep olacak bir şekilde korkun...