12.BÖLÜM: "KARIŞIK"
KAYRA DEMİR
Bir şeyleri kendi içimde halledemiyorum ve bu, dünyada en çıkmaz sokak gibi. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Sadece uyuyup bir daha uyanmamak istiyorum. Bu aralar yaşıyorum ama nasıl yaşadığımı anlayamıyorum. Kafam çok karışık. Ne hissettiğimi, ne düşündüğümü bilmiyorum. İçimden sürekli ağlamak geliyor. Gözlerim her an dolu dolu. Sanırım nasıl pes edileceğini öğreniyorum. Aklım bir yerde takılıp kalınca gün içinde insanların söylediklerini duymuyorum. Kime nasıl cevap verdiğimi, ne yeyip ne içtiğimi bilmiyorum. Hiçbir şeyi duyup görmüyorum. Bu; veba gibi..
Günlerdir aklımdan çıkaramadığım tek düşünce İlker'in anlattığı şeylerdi. Bir yandan konuşup her şeyi öğrenmek istiyorum, bir yandan da boş verip hayatıma devam edeyim diye düşünüyorum. Söylediklerinin inandırıcı gelmemesi hatta bu anlattıklarını düşünmemem gerekiyordu ama içimde bir yerlerde ona inanan taraf vardı.
Evet bu çok saçma, bu çok imkansız... Sevgili Tanrım, yukarıda işler nasıl bilmiyorum ama aşağıda durumlar epey karışık.
Ve karışık aklımın arasına oturdum anlamayı bekliyorum...
İlker'in anlattıklarından bu yana neredeyse 6 gün olacaktı. 6 gündür neredeydi, ne yapıyordu bilmiyorum. Her gün kapıdan içeri girip anlattıklarının yalan olduğunu benimle dalga geçtiğini söylemesini bekliyorum ama o gelmiyordu. Böyle günlerce kapının açılıp kapanmasını izlemiştim.
"Kayra, masa 5'in siparişini götürür müsün?... Kayra!" Ali'nin sesini duymamla kendime geldim.
"Tabi, tabi.. " dedim terleyen avuç içlerimi önlüğe silerken. Günlerdir uyku uyuyamıyorum, yemek yiyemiyorum, aklım hep bir yerlerde, gözlerim boşluğa dalıp gidiyor.
Dengem bozuldu..
Siparişleri masaya götürüp tekrar tezgaha yürürken kendimi hiç iyi hissetmiyordum. "Ali, ben biraz dinlensem olur mu?" Ellerim saçlarıma giderken "Pek iyi değilim de. " Dedim. Suratım asılmıştı.
"Neyin var bir tanem. " Elleri yanaklarımı bulmuştu hemen "Anlatmak ister misin?" Dedi anlayış ile gözlerim içine bakarken. Ali hep böyleydi. Kızardı, sinirlenirdi, bağırırdı ama kalbinin derinliklerinde her zaman şefkat vardı. Kendisinden çok beni düşünen, yanlışlarımı söyleyen ama haklı olduğumda sonuna kadar savunan, ben düşmeyeyim diye kendi düşmeyi göze alan bir dost.
"Sağol Ali'm, bir şeyim yok cidden. Yorgunum sadece." Dedim gülümserken "Merak etme sen sorun yok." Gözlerinin tam içine bakıyordum inanması için ama Ali'ydi o anlardı yalan söylediğimi.
"Geçiştirdiğinin farkındayım cadı." Dedi omuzlarımdan tutup odamın olduğu koridora doğru döndürürken "İyi olunca konuşacağız ona göre. Kaçmak yok."
"Pervin ablaya söy..." Sözümü kestiğinde "Söylerim ben merak etme, git dinlen şimdi." Dedi gülümseyerek.
Odama doğru yürümeye başladığımda ellerimle şakaklarımı ovuyordum çünkü başım ağrıdan çatlıyor ve kafamı koparıp atmak istiyorum. Ne yaparsam yapayım bir türlü aklımdan çıkaramıyorum İlker'i. Yaşadığım olayların mantıklı bir açıklaması yok sanki hayal aleminde yaşıyorum. Günlerdir üzerimde bir his var hala o kadar yabancıyım ki o hisse. Koca bir anlamsızlık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFRODİT
FantastikBir insan düşünün ki; bedeni insan görünümünde ama ruhu bir kader tanrısı yada tanrıçası.. Kulağa garip geliyor biliyorum, hatta korkunç. İnsanın kader tanrısı yada tanrıçası olduğunu öğrendiğinde aklını kaybetmesine sebep olacak bir şekilde korkun...