6.BÖLÜM: KAÇIŞKAYRA DEMİR
Kaçış düşünceleri ve kan çanağı gözleriyle birlikte, duvarın dibine çökmüş oturan bir kadınım. Acılardan dolayı kalbim kırılmış, eğer oradan kaçabilirsem o morluklarım iyileşecek ama bunu gerçekleştiremeyecek kadar yorgunum...
Kimse ağladığımı duymuyor.
Dizlerime sardığım kollarımı daha da aşağı çekiyorum iyice sıkıyorum kendimi. Üzülüyorum. Hıçkırıklarım da boğuluyorum. Saklanmaya çalışıyorum. Ama bu hiçbir şeyi değiştirmiyor darmadağın kalbim.
'Neden' ler içinde kaybolmuş bir bedenim. İlk yüzler, sonra sesler silinmeye başladı hayatımdan parça parça. Ağlamak için tonlarca sebebim var. İçimde kül olan bir kalp var, kimseye anlatamadığım. Pencere önünde unutulmuş bir saksı çiçek gibi solgun ve umutsuzum.
Boğuluyorum bazı zamanlar. Boğulmak için suya gerek yokmuş, insanın kendi düşünceleri yetiyormuş. Tanrım ne zaman kurtulacağım bu bilinmezlikten? İçimi yeyip bitiren bu acıyı, kafamı kemiren bu düşüncelerden ne zaman kurtulacağım? Kendi odamda, kendime ait yatağımda dahi yatamaz iken her gece çığlık çığlığa ağlamaktan, kirpiklerimin durup dururken ıslanmasından kurtulamıyorum. Bu düştüğüm bataklıktan çıkamıyorum, çıkmaya çalıştıkça daha çok batıyorum.
Kendimde değilim. Nefes alamıyorum. Yaşarken ölüyorum. Birilerinden yardım istiyorum. Tanrının son canavarı olan insanların tam ortasına düşürüldüm, çıkış yolu bulamıyorum.
Şimdi hiçbir kaçış, tam anlamıyla kurtuluş değil.
Sanırım artık yolun sonuna geldim...
Hızla merdivenlerden inip arka bahçeye gitmek için koşmaya başladım. Bilmediğim yere çıkan kapıdan geçmek zorundayım ne kadar tehlikeli olursa olsun. Belkide sadece dışarı açılan bir kapı olabilirdi ama bu düşünceyi direk aklımdan çıkardım. Öyle olsa bir kaç kişi kullanmazdı o kapıyı.
Arka bahçeye geldiğimde hala koşuyordum. Yorulduğumu hissettiğimde yavaşladım ve ellerimi ağacın gövdesine yaslayıp bir kaç dakika dinlemek için durdum. Bir yandan da gelen giden var mı diye etrafa bakınıyorfum. Buradan kaçtığımda nereye gideceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sokaktan başka gidecek bir yerim yok.
Bu hastanede garip bir şeyler oluyor yada var, bilmiyorum. Uzun ve büyük koridorunda gezerken bütün odaların kapılarının kapalı bir şekilde durduğunu fark ettim. Koca hastanede hemşire ve doktordan başka kimse yoktu sanki. Ama böyle düşünmemi engelleyen şey, kapalı kapıların ardından gelen gürültülü seslerdi. Bazen bir insanın çığlığını, bazen haykırarak ağlamasını, bazen de gür kahkahaları taşıyordu koridora. İçimden açıp bakma isteği gelse de nedense diğer yanımda bakmamam gerektiği söylüyordu. Ne yapacağımı şaşırmış olduğum için en sonunda buradan kaçmanın daha iyi olacağını düşünmüştüm, gidecek bir yerim olmasa da.
Çıkarken başıma geçirdiğim şapkayı daha çok yüzüme doğru çektim. Kapının kulpuna elimi koyduğumda yavaş bir şekilde kulpu indirdim. Önüme aniden bir şey çıkacağını bekliyordum ama sadece sensörlü lambalar yanmış, uzun ve dar koridor görünmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFRODİT
FantasíaBir insan düşünün ki; bedeni insan görünümünde ama ruhu bir kader tanrısı yada tanrıçası.. Kulağa garip geliyor biliyorum, hatta korkunç. İnsanın kader tanrısı yada tanrıçası olduğunu öğrendiğinde aklını kaybetmesine sebep olacak bir şekilde korkun...