Evlenme Fobik

792 20 1
                                    

Gerginlikle kravatımı düzelttim. Büyükbabam omzuma vurdu.

- İyi görünüyorsun evlat. Bu kadar gergin olmayı bırak...

Gergin olmakta haklıydım. Dea'nın beni mihrapta bırakıp kaçacağına dair korkum varken elbette gergin olurdum. Geçen gün ciddi bir ifadeyle bunu yapacağını söylemişti yani korkuyorum. Misafirler gelmişti. Dea'nın tek konuğu çocukluk arkadaşı Erin'di. Bana anlattığı kadarıyla ailesi o henüz 9 yaşındayken bir cinayete kurban gitmişti. Hiçbir akrabasını bilmiyordu. Ailesinin neden öldürüldüğünüde bilmiyordu. Dea'nın deyişiyle benden başka seveni yoktu. Ona değer veren tek kişinin ben olduğumu söylemişti. Yinede bu onun evlenme fobisi olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Neden aşka inanmadığınıysa bana inatla anlatmamaya devam ediyor. Yinede Tanrıça'mla, hayatımın aşkıyla evleniyordum. Ben taburcu olduktan sonra iki ay boyunca düğün hazırlığı yaptık. Dea beni her türlü fiziksel hareketten men etti, ben onu kucağıma alıp yatağa atıncaya kadar tabi. Son bir ayımız nerdeyse sürekli yatakta geçmişti. Hatta balayının gereksizleşmesine sebep olarak korunmayıda bıraktık. Yinede balayı için İtalya'ya gidecektik. Elimi kısa saçlarımdan geçirerek aynada kendime baktım. Saçlarım uzamıştı elbette ama eskisi gibi görünmüyordum. İç geçirdim. Mihraba yürüdüm ve gelinimi beklemeye başladım. Nefesimin kesileceğine emindim. Düğün marşı başladığında gerginlikle yutkundum. Girmesi gereken yer geldiğinde gözlerimi kapadım. İnsanların fısıldaşmalarını duyunca gözlerimi açtım ve taşa döndüm. Kumral saçları ufak bir topuz yapılmıştı. Kafasına ona çok yakışan bir taç iliştirilmiş beyaz duvağı omuzlarına doğru dökülüyordu. Kabarık etekli korseli gelinliği güzelliğinin zarifçe altını çiziyordu. Gözgöze geldiğimizde ikimizde gergindik. Mihraba geldiğinde elele tutuştuk. Birbirimizin gözlerinin içine baktık. İkimizde 'evet' dediğimizde birbirimizin ellerini sıktık. Onu öpebileceğim söylendiğinde Dea hafifçe bana uzandı. Bense onu sertçe çekip hırsla öptüm. Dea önce şaşırdıysada sonra bana karşılık verdi. Dudağını ısırdım. Ayağıma bastı. Yanlızca onun hissedebileceği şekilde omuz silktim. Ayrıldığımızda herkes alkışladı. Birlikte dans pistine yürüdük ve dans etmeye başladık. Dea başını omzuma yasladı.

- Will?

Onu daha sıkı sardım.

- Evet aşkım?

Kolları bana iyice doladı.

- Pek sırası değil aslında ama... Ben...

Sustu. Merakla ona baktım.

- Hayatım neler oluyor?

Derin bir nefes aldı.

- Hamileyim...

Bakakaldım. Onu kendimden biraz uzaklaştırıp yüzüne baktım.

- Hamile misin?!

Parmaklarını dudaklarına bastırdı.

- Sessiz olsana...

Onu kolundan tutup kuytu bir köşeye çektim.

- Nasıl hamilesin?

Tek kaşını kaldırdı.

- Yemin ediyorum şimdi sana döllenmenin nasıl gerçekleştiğini anlatacağım. Bir aylık hamileyim, yani ilk kez korunmayı bıraktığımızda oldu...

İdrak yeteneğimi zorladım.

- Baba oluyorum!

Ohladı.

- Hele şükür anladın!

Ona sarıldım.

- Bu kadar çabuk beklemiyordum ama, Tanrım baba oluyorum!

Onu kucağıma aldım.

- William!

Onu öptüm. Bir süre öpüştük.

- Bunu o piste çıkıp haykıra bilir miyim?

Gözlerini devirdi.

- Hayır! Balayında falan söylersin...

Onunla birlikte koşarak düğünü yaptığımız yerin yanındaki yürüyüş parkının koruluğuna gittim. Koruya girince o kucağımdayken kendi etrafımda döndüm.

- Baba oluyorum!

Deli gibi bağırıp kahkaha attım. Dea gülmeye başladı. Birbirimizin dudaklarına yapıştık. Uzanıp karnını öptüm.

Kollarım daha fazla dayanamayınca onu yere indirdim. Elele korudan çıktık.

- Aklında bir isim var mı aşkım?

Kaşlarını kaldırdı.

- Daha bir aylık hamileyim William!

Omuz silktim.

- En azından aklında bir isim belirmiştir...

Omuz silkti.

- Senin aklında bir şey var mı?

Gülümsedim.

- Kız olursa Chloe, erkek olursa Nicholas...

Dea uzanıp beni öptü.

- Güzel seçim hayatım...

Birlikte düğüne geri döndük...

Yorum yok hiç. Biraz yorum yapsanız ya...

TanrıçaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin